• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Profesör kimdir?

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26.09.2010, 00:00
Referandum süresince hayretle izledim televizyon kanallarını. Bazen hayretle izledim, bazen de gördüğüm sığlığa, sahtekarlığa tahammül edemediğim için televizyonu kapattım. Korkunç bir şeydi gerçekten; hayretle izlediğim de korkunçtu, tahammül edemediğimde. Peki, neydi beni bu kadar hayal karıklığına uğratan şey? Televizyona tartışmacı olarak çıkan profesörler! Hepsinin isminin önünde "profesör doktor" unvanı olan adamlar.
Ekranlar adeta profesör pazarına dönüşmüş. Her televizyon meşrebine uygun profesörü yakalayıp getiriyor ve ekranlarda konuşturuyor. Bir de genç profesörler türedi son dönemlerde. Bir "jön" edasıyla televizyona çıkıp tartıştığı konuyla ilgili hakikate hizmet etme davası gütmeden "piar" yapmaya çalışan profesör lakaplı taife.
Açıkça ya kişisel piarlarını yapıyorlar ya siyaset yapıyorlar ve milletvekili olmak istedikleri partiye mesaj sarkıtıyorlar ya da yalan söylüyorlar. Gencinin yaşlısının yüzünde bir alimde her zaman mutlaka bulunan o vakardan ve bilim çizgilerinden eser yok. Tam iki ay boyunca isminin başında "profesör" yazan bu garip yaratıkları izledi bu toplum. Bu toplumun bu adamları izleyip de ruh sağlığının bozulmaması düşünülemez. Ben o nedenle, toplumun zihniyet dünyasındaki derin çatlakların sebeplerinden biri olarak televizyonlarda sergilenen bu "Profesör Terörü"nü görüyorum.
***
Külliyen mi böyle bu durum? Hayır, elbette tamamen bunlar tarafından işgal edilmiş değil televizyonlar. Bazı TV kanalları gerçek ilim adamlarını, gerçek uzman akademisyenleri çağırıp onların uzmanlıkları üzerinden toplumu aydınlatıyorlar.
Zaten bu tarz gerçek profesörler eser sahibi adamlar oldukları için kendi sınırlarının dışına çıkıp, o çirkin siyaseti yapmıyorlar. Kavgasız, şirretleşmeden bildiklerini söylüyorlar ve gidiyorlar. O nedenle o gerçek akademisyenleri tenzih ediyorum. Ama bu gerçek hocalardan TV kanallarına çıkanlar o kadar az ki. Şu anda neredeyse tümekranlar benim eleştirdiğim soytarı profesörlerle kaplı. Bir örnek aktarmak istiyorum: Anayasa paketinin tartışıldığı günlerde büyük bir TV kanalında Ankara'dan genç bir hukuk profesörü konuşuyor. Aynı anda bir başka stüdyoda ise, Adalet Bakanı canlı yayında.
Genç hukuk profesörü HSYK ile ilgili kesin bilgi cinsinden iddialar ortaya atıyor. Bu arada Adalet Bakanı bağlanıyor ve bu genç profesöre, "Sen yalan söylüyorsun" diyor ve yalan söylediğini on madde ile ortaya koyuyor. O genç profesör ise hiçbir cevap vermiyor ve sadece sırıtıyor. Referandum oylamasından bu yana 15 gün geçti. O genç profesörün ve diğer onlarcasının iddialarının hiçbirinin gerçek olmadığı şimdiden ortaya çıktı.
Şair Necip Fazıl'ın, "Bizde profesör diye kitap yüklü merkeplere derler" diye bir sözü vardı. Bu cins ekran müptelası profesörlerin şairin bu tanımına bile uymadıklarını söyleyebilirim. Bunlara kitapsız ve bilimsiz profesörler demek daha doğru olur herhalde.
***
Evet, Türkiye'de profesörlük siyasallaşmış bir bilimsel rütbe haline gelmiştir ki, akademiyanın başına gelebilecek en felaket durumdur bu. Bu bir bakıma ilim aleminin ortaçağlaşmasıdır. Oysa, profesörlük önemli bir bilimsel makamdır. Yukarıda eleştirdiğim profesörlerin tamamına soralım, profesör kelimesinin anlamını, nereden geldiğini bir teki bile bilmez. Zaten "profesör" kelimesinin anlamını bilse, çıkıp ekranlarda soytarılık yapmaz. Profesör "hakikate şahitlik eden" demektir Latince'de. Bizdekiler yalana şahitlik ediyorlar. "Professio"dan gelir profesör. Bu kelimenin esas anlamını görmek için Katolik kilisesinin mecellesine bakmak gerekir. Yani, "Codex Luris Canonici"ye...
Çünkü üniversiteler eskiden kiliseler tarafından kurulurdu, dini kurumlardı. Doktor, rektör gibi unvanlar dini unvanlardır. Bu durum bizim İslam medeniyetinde de kendi kavramlarıyla vardır. "Ulema-yı rasihin" yani, "Büyük alimler, Allah'a ve dinine şahitlik ettiler" diyor Kuranı Kerim. Tekrar konuya dönersek, "professi religiosi" dini bir rütbedir ve "hakikate şahitlik eden" kişidir.
***
Belki ağır bir pazar yazısı oldu yazım. Amacım hiçbir şekilde ülkemizin yetiştirdiği iyi bilim adamlarına hakaret değil. Onlar işlerini yapıyorlar ve hakikate şahitlik ediyorlar. Ama bu yazıyı okuyan herkes her gün televizyonlara çıkan ve durmadan yalan söyleyen, dedikodu yapan, siyaset yapan; üç beş kuruş için gerilim orta oyunu oynayan ve isimlerinin önünde "prof. dr." yazan adamlara bir baksınlar. Sağcısı-solcusu, hiç ayrım yapmıyorum, hangi biri profesörlük rütbesinin gerçek anlamına, yani "hakikate şahitlik" etme misyonuna uygun davranıyorlar ve hakikatin ortaya çıkması için çaba gösteriyorlar?
Hiç unutmayalım, "Alimin ölümü alemin ölümüdür" sözü Hz. Ali'nin sözüdür ve bu sözle kastedilen sadece alimin son nefesini vermesi değildir.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI