• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

"Bu hükümet ülkeyi savaşa sokacak!"

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10.10.2012, 00:00
14 Şubat 2005 tarihinde Lübnan'ın Sünni Devlet Başkanı Refik el Hariri korkunç bir bombalı saldırı sonucu öldürüldü.
Hariri Suriye ordusunun Lübnan'ı terk etmesini isteyen biriydi. O nedenle bu saldırının Suriye'nin işi olduğu konusunda neredeyse herkes hem fikirdi.
Nitekim uluslararası toplum harekete geçti. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat yargılanacaktı ve muhtemelen de işini bitireceklerdi.
Tam o sırada devreye Türkiye, daha doğrusu Başbakan Erdoğan girdi. Bu davanın üzerine giden bütün büyük güçlerle konuştu ve onlara teminat verdi. Çünkü Esat Başbakan Erdoğan'ın himmetine iltica etmiş ve ona, "Ben sizin de yardımlarınızla Suriye'yi değiştireceğim ve burayı özgür bir ülke yapacağım" sözünü vermişti. Bunun üzerine Türkiye Esat yönetimine her türlü desteği verdi. Yönetim modelleri önerdi. Sınırları açtı, ticareti geliştirdi. Daha önemli bir şey yaptı Türkiye: Suriye, Lübnan, Ürdün ve Türkiye arasında bir tür gümrük birliği anlaşması imzalandı.
Hani bizim "Esatçılar" diyorlar ya, "Erdoğan mezhepçilik yapıyor"; buna ne diyeceğiz?
***
Peki, sonra ne oldu? Arap baharı oldu. Türkiye Esat'a verdiği sözleri tutmasını istedi. Kardeşlik ve dayanışma duygularıyla söyledi bunu. Zira batı dünyasına kefil olmuştu Türkiye. Üstelik Türkiye Başbakanı Erdoğan, Esat'a aynen şunları söyledi: "Seçimlere git, partileri serbest bırak; söz veriyorum, geleceğim ve senin kazanman için sokak sokak çalışacağım".
Bu yaklaşımlara karşı Esat ne yaptı? Üç kağıt ve yalana başvurdu. Daha ötesine geçti, silahsız, barışçı göstericileri Humus'ta katletti. Türkiye buna rağmen çabalarından vazgeçmedi, defalarca görüştü Beşar Esat'la. Türk Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tam 62 kere Suriye'ye gittiğini söylüyor. Bunun bir anlamı yok mu, Suriye konusunda laf ebeliği yapanlar için?
Sonuçta katliam başladı. Suriye'nin çoğunluğu oluşturan halkına karşı yüzde 20'lik bir azınlık iktidarı katliam yapıyordu. Bir tek amacı vardı bu katliamın: Suriye'nin özgürleşmesinin önüne geçmek.
Ne yapabilirdi Türkiye bu durumda?
Ya "bu Suriye'nin iç işidir, beni ilgilendirmez" deyip olanları utanmadan seyredecekti; ya da büyük devletliğine yakışır bir biçimde ahlaki bir tutum takınacaktı.
Şimdi Türkiye hükümetinin politikalarını eleştirenler bu ülkeyi bir moral sapkınlığa davet ediyorlar açıkça.
Muhalefet eleştirisi bundan başka bir şey değil.
***
Suriye'nin "desperado rejimi" aklı sıra hala bin bir türlü oyun oynuyor Türkiye üzerinde. Önce PKK'yı taşeron olarak kiraladı ve üzerimize saldı. Şemdinli, Beytüşşebap ve diğer saldırılar Esat'ın saldırılarıydı. Bu saldırıların tamamı başarısız oldu; güvenlik güçlerimiz 1000'e yakın teröristin pis bedenini paketleyip Esat'a postaladı.
Bu başarıyı eleştiriyor bizim muhalefet.
Şimdi top atışlarıyla Türkiye'deki savaş korkusunu azdırmaya ve bir iç baskı oluşturmaya çalışıyor Şam'ın kaybetmiş diktatörü.
Türkiye gelişmiş bir ülke, gelişmiş ülkelerde savaştan korkulur ve korkulması da gerekir.
Milli onurla savaş zorunluluğu arasındaki denge iyi kurulmalıdır.
Milli onurunun ayaklar altına alınmasına müsaade eden her devlet ekonomik olarak da diplomatik olarak da kaybeder.
Onun için Suriye, vatandaşlarımızı top ateşiyle vurmaya başlayınca anında cevabını verdik.
Üstelik Türkiye'nin mukabelesi uluslararası hukuku uygun bir müdahaleydi.
Nitekim bütün uluslararası kuruluşlar Türkiye'nin yanında yer almıştır.
CHP muhalefeti hariç!
Şimdi TBMM'nden bir Tezkere alındı. Gerektiğinde savaş kararı verebilecek Hükümet. Kim Hükümet? Türk halkı tarafından bu ülkenin menfaatlerini, onurunu, güvenliğini korumakla görevlendirilmiş meşru sorumlu.
Hükümet diyor ki, "Ben hazırlığımı yapıyorum, bir savaş çıkar ya da çıkmaz ama ben ülkemi savaşa hazır tutarım, devlet olmanın gereği budur".
CHP'nin de içinde olduğu çevreler ise bas bas bağırıyor:
"Sen Türkiye'yi savaşa sokacaksın"
Herkes iyi izlesin...
Bu günler herkesin vatanseverlik debisinin millet tarafından ölçüldüğü günlerdir.
Seçimlerde de herkesin önüne karnesini ona göre koyacaktır!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI