• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Kadınlık ve erkeklik meselesi

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30.07.2013, 00:00
Dünkü yazımda Türkiye'de yaşayan kadınlar olarak özgür olmadığımızdan söz etmiştim. Evet, yasalarda haklarımız var ama toplum nezdinde kadın olarak fazla değerimiz yok.
Aslında bunun "kadınlık" ile ilgisi yok, "erkeklik" ile var. Dünkü yazıda da görüşlerine yer verdiğim Deniz Kandiyoti, "Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar" adlı kitabında bakın bu konuyu nasıl açıklar:
"Kadınlar üzerindeki denetim katılaştıkça dişilik özellikleri kalıcı ve tartışılmaz bir nitelik taşır. Kadınlık bir başarı veya edinim değil bir veridir. Aynı şey erkeğin erilliği için söylenemez. Erkek üstünlüğüne dair iddialar ne kadar güçlüyse erkekler buna uymakta o kadar zorlanırlar.
Erkeklik veri değil kazanılan kaybedilme tehlikesi her an var olduğu için nihai olarak asla edilemeyen bir statüdür. Böylece bir erkeğin erkekliğini ispatlaması, erkekliğini kaybetmesiyle ilgili sürekli bir kaygıyı beraberinde getirir. Bu kaygının varlığı Türkiye gibi bir yandan kadın cinselliğinin sıkıca denetlenip öte yandan da erkeklerin becerilerini sürekli teşhir etmelerini gerektiren kültürlerde fazla şaşırtıcı değildir."

POTANSİYEL TEHLİKE
Yani demek istiyor ki, erkekler erkekliklerine laf gelmesin diye kızlarını, kardeşlerini, eşlerini, annelerini kurban edebilirler. Önemli olan erkekliklerinin sorgulanmamasıdır.
Bu yüzden kadın cinselliği tehlike addediliyor. Bu yüzden kadın eve kapatılıyor. Bu yüzden boyun eğdiriliyor. Kadının kimseye muhtaç olmadan yaşamak için çalışmasına izin verilmiyor.
Kadın tek başına sokağa çıkarsa, başına her şey gelebilir ve o kadın her türlü şey yapabilir! Bu şeyden kasıt "cinsellik". Karşısına çıkan her erkekle ilişkiye girmek ister veya karşısına çıkan her erkek onu cinsel ilişkiye zorlayabilir.
Bu kadar basit düşünülüyor ne yazık ki. Alın size bir örnek: İstanbul'un köylerinden birinde yaşayan genç bir kadın, kocası kendisini aldatınca, kadınlık onurunu koruyarak, yani "çaresiz" olmadığına inanarak, çocuklarını alıp baba evine geri dönüyor. Tabii burada babanın "adam" gibi tutumunu da göz ardı etmemek lazım. Kızına ve torunlarına kapısını açıyor ve kazandığı iki lokma ekmeği onlara da yediriyor.

GENÇ KADININ SINAVI
Çocuklar büyüdükçe masraf artıyor. Genç kadın çalışarak babasının yükünü hafifletmek istiyor. Yapabileceği şeyler sınırlı. Ya birilerinin tarlasında çalışacak ya civardaki villalara temizliğe gidecek ya ormanda odun kesmeye vs...
Önce temizlik işini deniyor. Eviyle diğer ev arası 1 km. ya var ya yok. Her seferinde babası götürüp bırakıyor, dışarıda bekliyor, alıp geliyor, onun işi varsa annesi yanında duruyor. Nedeni o evdeki bekçinin varlığı. Bir erkek ve bir kadın aynı ortamda olursa, başka şeyler olabilir. Olmaz mı? Olur elbette ama bu kaza olur diye arabaya veya uçağa binmemeye benziyor.
Baba artık hayatta değil, anne de yaşlı, kadın da kendini ispatladığı için artık tek başına gidebiliyor. Hatta bir sürü erkekle birlikte ormana odun kesmeye de. Bu kez dindarlığıyla sınanıyor! Köyün imamının karısı, "Namaz kılmayan insanın Müslümanlığı tartışılır" diyor mesela ulu orta onu kastederek. O da diyor ki, "Ben ormanda nasıl namaz kılayım, tuvalet bile yok, taharet bile alamıyorsun!" Amaç, kadının evden çıkmaması, geçinmek için başka bir erkeğe muhtaç olması. O zaman iyi bir Müslüman sayılacak imam ve karısına göre.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI