Sezon sonu gelince ödüller de peşi sıra gelmeye başlıyor. Birçok kurum, bütün bir yıl çalışıp emek verenleri "kendince" ödüllendiriyor. Kimi halkın veya çalışanlarının veya öğrencilerinin veya müşterilerinin seçtiğini belirtiyor ama kimi zaman "menfaat" de ön plana çıkıyor. Örneğin tören ilgi çeksin, basın gelsin diyerek özelikle popüler isimlere ödül verildiğini biliyoruz veya kendileriyle yakın ilişkide olanların kayrıldığını. Ben de "kendimce" bir değerlendirme yaptım ve ödüllerimi belirledim. Yani ben de ister istemez ayrımcılık yapmışımdır baştan söyleyeyim. Eğer televizyonların bir kralı ve bir de kraliçesi varsa benim isimlerim Müge Anlı ve Fatih Portakal. Müge yıllardır bu işi yapıyor ve her sene gündüz kuşakları arasında en çok izlenen yapımlar arasındaki yerini koruyor. Beğenin veya beğenmeyin bu başarıya ilgisiz kalmak mümkün değil.
MÜGE VE FATİH
Kayıpları buluyor, cinayetleri çözüyor programında ama hayatın içinden kesitler veriyor. Aslında bir sosyoloik panorama sunuyor bize. Çoğunluğun yaşamını, duygularını, dünyasını, ilgi alanlarını anlamamızı sağlıyor. Ve yanlışları da dile getirip önerilerde bulunuyor. Tek eleştirim daimi konukların ataerkil bakış açısına sahip olmaları. Feminist bir görüşe de ihtiyaç var. Fatih Portakal ise sabah haberlerinde tarzını yaratarak öne çıkmıştı. Bu sene ana habere geçerek haber programın formatını da değiştirdi ve radikal bir değişiklik yapmasına rağmen en çok izlenen haber programlarından biri oldu. Sosyal medyayı da çok iyi kullandığını da söylemek lazım.
Yılın dizisi bence "Karagül". Eksikleri, kusurları, hataları var elbette ama erkeklerden çok kadın kahramanları olan bir dizi. Her bölümde hayata dair dersler var. Her bölümde kadere boyun eğmeyi öğrenmiş ve bunu kabullenmiş kadınların kendilerini keşiflerine tanık oluyoruz. Aslında çaresiz olanların kadınlar değil, erkekler olduğunu görüyoruz. Erkekler gücü elinde tutuyorlar ama güçlü değiller ve de bunun farkındalar aslında. Karagül bize bunu gösteriyor. Daha ne olsun. Reytinglere bakarsak yılın flaş dizisi "Beni Affet". Hafta içi her gün yayınlanan ve olayların çok yavaş seyrettiği aylarca seyretseniz olayların gidişatını kaçırmayacağınız dizi insanlardaki merak unsurunu uyandırarak ve entrikayı da iyi kullanarak her hafta yükselişini sürdürdü ve sezon finalinde gün birinciliğine bile yükseldi. Ne anlatıyor? Hiçbir şey. Anlamsız ve aptal bir dizi ama işte seyrediliyor. Senaristleri kutlamak gerek.
YARIŞMA VE YEMEK
Bu yıl da diziden başka yarışma ve tartışma programları seyrettik. Yarışmada ise ipi göğüsleyen yarış "Kim Milyoner olmak İster" ile "Büyük Risk" arasında geçti. İkisinin de reytingleri gayet başarılı idi. İpi göğüsleyen "Büyük Risk" oldu ama zorunlu nedenlerden dolayı her hafta başka bir ismin sunduğu "Milyoner"de Kenan Işık'ın ne kadar başarılı olduğunu bir kez aha gördük. Umarız en kısa zamanda ekranlara geri döner. Bu senenin furya salgınından nasibini alanlardan biri de yemek programları oldu. Öyle ki Türkmax bile tamamen yemek kanalına dönüştü. Kadınların yemek konusunda yaratıcılıkları sınır tanımıyor ama ellerinin hamuruyla sınıfı geçenler erkekler oldu. Favorim Arda Türkmen. Son aylarda ise listeye "Yemek Aşkına"nın aşçılarından Gabriele Sponza eklendi.
YENİ İSİMLER
Gelelim mansiyonlara. Sabah programlarında kararsızım. Kumanda elimde üç kanal arasında gezindim kış boyu. O yüzden İsmail Küçükkaya, İrfan Değirmenci ve Seda Akgül arasında bir seçim yapamıyorum ama İsmail biraz daha ağır basıyor. En beğendiğim ve çok yararlı olduğuna inandığım program ise "Süper Dadı". Versiyonları her kanalda olmalı. Son bir not da Aret Vartanyan'la ilgili. Ekranda olması gerektiğine inandığım isimlerden. Yıllardır oyuncu/sanatçı diye hep aynı isimlerin program sunmasından gına geldi. Yeni sezonda farklı ve alanlarında uzman isimlerin yani Müge, Fatih, İsmail gibi gazetecilerin ekranda olması dileğiyle yaz ekranını izlemeye devam...