MİT-emniyet-yargı-iktidar ekseninde kopan büyük fırtına 'şimdilik' yatışmış görünüyor. Ancak bu kadar devasa bir krizin artçı sarsıntılarının olmaması imkansız. O nedenle önümüzdeki bir hafta çok kritik. Şu ana kadar kriz üzerine yazılıp, çizilen her şeye hükmünü kaybettirecek şok gelişmeler yaşanabilir. Sorunu iktidar ile cemaat arasındaki güç mücadelesi düzeyine indirgeyen analizler gerçeği yansıtmıyor. Küresel güçlerin de içinde olduğu büyük bir oyun söz konusu. Bu öyle bir oyun ki, Türkiye'nin 2014'te yeniden şekillenecek güç dengeleri de, Ortadoğu ve Akdeniz'deki petrol-doğalgaz rezervleri de masada. Türkiye'nin o masaya güçlü bir şekilde oturması için yumuşak karnı olan Kürt sorununu çözmesi şart. Maalesef son yaşananlar Başbakan Erdoğan'ın siyasi riski göze alarak attığı adımları da heba etti. Oslo görüşmelerinin sızdırılması, Uludere olayı ve 4 MİT'çi hakkında yakalama kararı çıkarılması birbirinden bağımsız düşünülemeyecek gelişmeler. 2012 belki de Kürt sorununda 'silahlara veda' yılı olacaktı. Bu saatten sonra bu ihtimal de rafa kalktı. MİT içinde artık siyasi talimatla PKK ile görüşecek devlet görevlisi bulmak kolay olmayacak. Barış süreci bu krizden ağır bir darbe aldı. Umarım telafisi mümkün olur.
Başbakanlar ve MİT
MİT'in siyasi çekişmelerin ortasında kalması bugüne has bir durum değil. Her dönemde siyasiler ve diğer güç odaklarının gözü MİT'in üzerinde olmuştur. İlginçtir, devletin bütün gizli, kapaklı işlerinin ihale edildiği MİT, 85 yıllık tarihinde kimselere yaranamamıştır. "MİT, Afrika'daki kabileleri bile takip eder ama darbeleri haber vermez" sözü Süleyman Demirel'e aittir. Oysa 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri kendisine bir yıl öncesinden haber verilmiştir. 27 Mayıs 1960 darbesinin hazırlıkları 1957 tarihli MİT raporlarına girer. Ancak Adnan Menderes bu raporları dikkate almaz. Kurumu yetersiz bulan başbakanlardan biri de Turgut Özal'dır. Cumhurbaşkanı seçilince ilk icraatlarından biri eski MİT'çiler ve polislerden oluşan bir istihbarat birimi kurmak olur. Bu birim daha sonra Demirel tarafından lağvedilir. Ecevit de MİT'e ısınamayan siyasilerdendir. Sağlıklı bilgi alamadığı gerekçesiyle 12 Eylül öncesinde Emniyet içinde MİT'e alternatif bir istihbarat birimi kurdurur. Ve Tansu Çiller. MİT'i ziyaret etmeyen, yöneticileri ile tanışmayan tek başbakan Çiller'dir. Bir MGK'da "Kör gibiyim, istihbarat alamıyorum" der. İstihbaratı Mehmet Ağar ve Ünal Erkan üzerinden almayı tercih eder. MİT'in önemini geç de olsa fark eden ve hakkını teslim eden ise Yıldırım Akbulut'tur. İktidardan düştükten sonra söylediği şu söz enteresandır: "Şimdiki aklım olsa başbakanken her güne MİT müsteşarı ile kahvaltı ederek başlardım."
CHP İzmir milletvekilleri görüşme odasına
Çifte kurultay hazırlıklarının sürdüğü CHP'de yarın ilginç bir görüşme var. CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin İzmir milletvekilleriyle kahvaltıda bir araya geliyor. Kemal Bey'in ülke ve parti gündeminin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde İzmir'e gösterdiği özel ilgi dikkat çekici. Öğrendiğim kadarıyla dün toplanan MYK'nın gündemindeki konulardan biri de İzmir oldu. CHP, iktidar partisinin kentte seçim dönemi açıkladığı 35 projenin peşine düşmüş. Bunlardan 2012 Yatırım Programı'na girenler ve girmeyenlerle ilgili ayrıntılı bir çalışma yaptıkları bilgisine ulaştım. Bu çalışmaya ilişkin talimat bizzat Kılıçdaroğlu'ndan gelmiş. Yarınki toplantıda aynı zamanda 2014 yılında gerçekleştirilecek yerel seçimlerde izlenecek stratejinin de masaya yatırılması bekleniyor. Kemal Bey, hemen her konuda eleştiri alıyor ama çalışkanlığına kimse laf edemez. Eski CHP'de görmeye hiç alışkın olmadığımız hareketler bunlar.