Sattas Reggaeband'in solisti Orçun Sünear, reggaeyi "Özünü kalp atışlarından alan bir müzik türüdür, mesaj kaygılıdır ama birilerini incitmeden, çok doğru şekilde anlatmaya çalışır. Pozitiftir ve tek sevdiği '-izm' humanizmdir" olarak tanımlıyor
RÖPORTAJ: NİL GÖRKEM GÜN
"Müzik dinle geçer" lafını çok sık duyarız çevremizden. Canın mı sıkkın müzik dinle, depresyonda mısın müzik dinle, çok mu enerjiksin müzik dinle, mutlu musun müzik dinle, vs... Kısıcası müzik gerçekten tüm duygulara ayna oluyor. Ben iyi bir müzik dinleyicisiyimdir. Dinlemekten keyif aldığım ve sıkılmadığım bir tür varsa o da; "Reggae"dir. İşte bu yüzden isimlerini ilk duyduğumda bu grupla hemen tanışmam gerek dedim kendi kendime. Sattas, Türkiye'de reggae müziği ciddi anlamda yapan başarılı bir grup. Hatta bu alanda da Türkiye'de ilk reggae albümünü çıkarttılar. Ama onların derdi ilk reggae albümünden ziyade "Helal be iyi iş çıkarmış çocuklar" albümü dedirtmek. Ben dinledim ve kanım; "Helal be iyi iş çıkarmışlar" oldu...
Gelin Sattas'ı daha yakından tanıyalım. Grup adına Sattas kurucularından ve solisti Orçun Sünear sorularımızı cevapladı.
* Reggae, Türkiye'de neredeyse olmayan bir tür... Daha doğrusu aktif olarak yapılmıyor. Belli bir kitle var sadece. Bu kulvarda olmak bir risk mi yoksa avantaj mı?
Orçun Sünear: Bu kısmını açıkçası biz düşünmüyoruz. Sizlerin adına maalesef o ya da bu şekilde düşünen ticari kafalar var. Bizler sadece müziğe aşık olduk ve yapmaya çalışıyoruz. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz ve en önemlisi bizler sahnede çok eğleniyoruz. Şahsi fikrim ise, yani müzisyen olarak söylemem gerekirse, yine de avantaj; çünkü yapılan müziğin yani reggae'nin çok sıcak ve mesafesiz oluşu diyebilirim.
KOYU BEŞİKTAŞLILAR * Sattas bir evin salonunda kurulmuş... İlginç bir öyküsü var gibi.. Bi dinleyelim?
- Beşiktaş'ta kardeşimle doğup büyüdüğüm evde kuruldu. Kuzenim Derya Eke ile birlikte kurduk. Kuruluş hikayesini anlatırken, bu cümleleri kullanmayı seviyoruz çünkü Beşiktaş semtini, halkını ve takımını seviyoruz ve hatta evi bazen kişileştiriyoruz. Derya'nın elinde gitar, benim elimde saçma bir kayıt cihazı... o zaman öykündüğümüz reggae devlerinin şarkılarını söylemeye çalışıyoruz. Bob Marley, Gregory Isaac ya da Burning Spear gibi... Daha sonrasında ise müzisyen ve daha önce beraber çaldığımız birkaç arkadaşımıza stüdyoya girelim diyoruz ve feci bir sonuçla herkes evine dönüyor. Uyumuyoruz, şarkıları sabahlara kadar dinliyoruz ve bir daha giriyoruz. İşte her şey böyle başlıyor.
* Şu an kaç kişisiniz.. Bir ana beyin var mı? Yoksa kollektif mi çalışıyorsunuz?
- 5 kişiyiz yeni katılan bir arkadaşımız var ama bu sayı artacak, çünkü nefesli ve geri vokalist arkadaşlarımızı deneyip gruba katacağız, yani kalabalık olacağız ki bunu seviyoruz.
* "Sattas" ismi gerçekten dikkat çekici. Neden bu kelimeyi seçtiniz. Muhakkak ki bir göndermesi vardır?
- 'Satta' Jamaika İngilizcesinde 'rahatla' veya 'kafana takma' manasına gelir. Sonundaki "s" takısı çoğul bir mana katıyor. Sanki satta'lar gibi bir durum oluyor. Fakat umarsızlık değil buradaki, "Kötüyü planlayanlar hiç durmuyor, bizler daha çok iş yapmalıyız" der Bob Marley. Durumlara, iyi hissettirmeyen şeylere çok takmadan, formüller aramaya çalışıyoruz.
* Daha önce Türkiye'de reggae albümü çıkmadı diye biliyorum? Yoksa sizin albümünüz bu kapsamda bir ilk mi?
- Türk müzisyenler olarak bir ilk tabi ama daha önceleri pop tabanlı reggae alt yapılı bir dolu şarkı yapıldı. Kardeşim Enzo İkah reggae ve Afrika alt yapılı bir albüm çıkardı. Derdimiz ilk reggae albümünden ziyade "Helal be iyi iş çıkarmış çocuklar" albümü...
* Reggae, müzik türleri arasında gerçekten çok farklı bir yerde bana göre. Sizin için ne ifade ediyor peki? Reggae'ye yönelme nedenleri...
- Reggae özünü kalp atışlarından alan bir müzik türüdür. İçindeki o duyduğunuz yürüyüş kalp atışından gelir. Mesaj kaygılıdır ama birilerini incitmeden, çok doğru şekilde anlatmaya çalışır. Pozitiftir ve tek sevdiği '-izm' humanizmdir. Budur sebebi...
* Ne zamandır reggae yapıyorsunuz ve belli bir kitleye ulaştınız mı? Sizin sıkı takipçileriniz var mı?
- 8 yıldır aktif olarak uğraşıyoruz. Son iki üç senedir evet var hatta şehir şehir takip eden insanlar oluşmaya başladı, hem utanıyoruz hem de büyük mutlu oluyoruz.
* Sahne ruhunun yaşattığı duyguyu alalım sizden?
- Anlatılamaz muhteşem bir duygu kendi adıma, hala her konserde aynı heyecanı yaşıyorum. İnanılmaz güzel bir duygu. Müziğin başladığını duyar duymaz sanki oradan başka bir yere gidiyoruz. Hatta oraları aşıp daha da yükseklere ya da uzaklara haykırmaya çalışıyoruz, kükrer gibi söylemem ya da arkadaşlarımın gümbür gümbür çalması bu yüzdendir.
* Hiç zorluk yaşadınız mı müzik piyasasında? (Çok genel oldu ama...)
- Tabi ki yaşadık ama alternatif müzikle uğraşan bir dolu arkadaşımın yaşadığı sorunlar bunlar. O yüzden de albümü tamamen kendimiz yaptık, kimseyi karıştırmadık. Mutlaka hatalarımız var ama bu müzik, hataları ile güzel bir müziktir. Onun dışında çok komik albüm anlaşmaları, kişisel pr denemeleri oldu ama ayrıntısı önemli değil artık hepimiz bunları iyi biliyoruz.
* Reggae bir yaşam kültürü aslında, giyiminden saçına kadar. Bu kültürü siz de içinizde tam barındırabiliyor musunuz? (Giyimde rahatlık vs...)
- Olabildiğince yapıyoruz. Fakat ben maalesef rasta örgülerine sahip olamıyorum... Çok yeni öğrendiğimiz bir kültürün içine yeni girebiliyoruz, yani yeni yeni yapabiliyoruz ya da yaşayabiliyoruz. Önce ruhları özgürleştirmek lazım ya da "ben" yokum demeyi bilmek, sonra dış görünüş de bundan etkilenir.
* Son olarak şimdi neler olacak? Sattas, daha neler yapacak? Sizin söylemek istedikleriniz?
- Oturup albümümüzün Serdar Ortaç'tan daha fazla satmasını bekleyeceğiz... Şaka tabi ki bundan sonra yola düşme zamanı. Özellikle Eylül ayı albümün çıktığının yazılı ve görsel hale gelecek olan sıcak zamanı olacak ve bir dolu konser bizleri ve tabi ki sizleri bekliyor. Yurtdışına çok gitmek istiyoruz buralarda da bu müziği çok iyi şekilde daha doğrusu alçakgönüllü bir ifade ile doğru yapmaya çalışan müzisyenler olduğunu göstermek istiyoruz ve hemen akabinde ikinci albüme girişmek istiyoruz. Önümüzdeki sene de bu gerçekleşecek.
"Halk konserlerini çok seviyoruz" * İngilizce dışında Türkçe reggae de söylüyorsunuz, ve şunu farkettim ki, gayette başarılı... Demek ki önemli olan müziğin ritmini tutturabilmek..
- Çok teşekkür ederiz. Böyle geliyorsa ne mutlu bize. Kendi dilimizi kullanmak çok önemli çünkü Türkçe bir şeyler söylemeye başladığımızda insanlar haliyle sizi dinliyor. Prozodi zor bir iş; daha önce de dediğim gibi öğreniyoruz. Mutlaka ileride daha da olgunlaşacaktır. Yeter ki amatörlüğümüzü unutmayalım. * Reggae'yi dinleyen Türkiye'de belli bir kesim var. Peki sizce ilgi daha da artacak mı?
- Valla dünyada arttı. Bob Marley'nin bir lafı vardır; "Bu müzik git gide daha da büyüyecek, büyüyecek ve büyüyecek..." Ben de büyük bir ağaç gibi sabırla yavaş yavaş büyüyecek ve gölgesi sizi güneşten koruduğu zaman anlayacaksınız ne kadar büyük olduğunu ve sizi kavradığını diyebilirim. Tabi ki artacak... Pozitif bir şeylere ihtiyacımız var.
HERKES SEVER * Reggae'yi kimler sever? Ben biliyorum ama bir de sizden dinleyelim.
- Çok içten söylüyorum ve her yerde bunu anlatıyorum çünkü yaşadık; 7'den 70'e herkes sever. Bir halk konserinde, ki en sevdiğimiz konserler bunlar, bunu gördük hatta bir arkadaşımız bunu fotoğraflamış bile.
* Reggae'nin yaydığı enerji bence tarif edilemez. Müzik ve sözlerin birlikte çok başarılı harmanlandığı bir tür bence. Muhteşem bir ritim, eğlence ve bunun yanında mesaj veren sözler.. İçinde sanki ironi barındırıyor?
- Bizde de bu yok mu? Genel konuşmak durumunda kalırsak, dışarıdan somurtuk, sorunlu (ki çok doğru), yani sıkıntıları olan, toplum bilinci tam oturmamış ve sürekli fikir görüş demeden baskıcı ve dayatılmış bir yönetimle yönetilen toplum.. Ama ona rağmen komik olduğunu düşünen, sürekli espri yapan, inanç durumuna göre dışarıda ya da evde eğlenen, içen, dans eden bir toplumun ironisi ile aynı. Ki bizler 70'lerin sonlarında sıkıntılı dönemler yaşarken, aynı sıkıntıları, aynı sebep ve kaynaklardan Jamaika da yaşıyordu. Reggae'de bunu çok seviyoruz, dans edip sallanırken de hikayeni dinliyorsun. İstersen hikayeyi dinlemeyip sadece müziğe kanalize olabiliyorsun. Mesaj kaygılı bir müziğin, toplumun bütün etkilerini yansıtmaya çalışması çok normal. Düşünsenize okuma yazma oranı düşük bir ülke ve sadece haberleri reggae'den alıyorlar ama bunu dinlerken dans ediyorlar... Bence bu ironi güzel bir çeşitlilik yaratıyor...
* Reggae denilince akla ilk Bob Marley geliyor.. Bakarsınız Türkiye'de de siz gelirsiniz? Güzel olmaz mı?
- Eğri oturup doğru konuşunca şu anda da öyle ama uzunca zamandır bu işi yapıyoruz ve normal bu. Fakat daha çok gruplar da oluşmaya başladı. Daha önceleri dub, reggae ve elektronik alt yapılı Homeground Soundsystem vardı, yine reggae ve alternatif tınılı Iya Waves vardı, şu an Dub ve reggae çalan kardeşlerimiz Come Again var. Bir dolu Selekta (dj Jamaika'da bu şekilde adlandırılıyor) bizlerden önce de şimdilerde de var. Reggae barlar tekrar oluşmaya başladı. İstanbul'da tek bir yer vardı, Nayah. İzmir'de güneyde bir dolu reggae bar açılıyor. Yani müzik genişliyor ve yapanı da çok olacak ve oluyor. Dolayısıyla reggae'yi iyi dinleyen birisi sadece Bob Marley ile anılmasını istemez. Bir dolu insan var biz de istemiyoruz ama evet bizim kadar emek ve zaman harcayan grup yok. Yoksa bu kadar uzatmayıp güzel olur mu deseydim düşünüyorum (şaka tabi )
Hayatın kendisi * Müzikte beslendiğiniz noktalar nelerdir?
- Çok klasik olacak biliyorum ama hayatın kendisi. Başlarda Jamaika'daki hikayelerden etkileniyorduk. Nasıl mı? Bir dolu belgesel ve benzeri dökümanları izleyip, sindirip onlardan etkileniyorduk ama baktık ki yeteri kadar malzeme içindeyiz, doğup büyüdüğümüz toprakları koklamaya başladık. Hayat hikayeleri çok enteresan, politika çok enteresan, eğitim, sağlık ve benzeri bütün katmanlarda bir dolu hikaye var. Bütün bunlardan besleniyoruz.
* Biraz gündeme değinelim. One Love Festivali ve gelişen sorunlar biraz üzücü oldu. Bir yorum da müzisyenlerden alalım...
- Çok üzücü tabi ki. Rock tandanslı bir festivalden bahsediyoruz. Yaklaşık 50 yıllık bir geçmişte o ya da bu şekilde alkol yer alır. Rock içinde bunu barındırır, insanlar bu konuda özgürdür ve özgür olmalıdır. Kimse kimseye karışmamalı. Tabi bir takım kurallar dahilinde yaşıyoruz. Özgürlük herkesin her istediğini yapabilmesi demek değildir ama. Özgürlük herkesin birbirinin hakkına özen göstermesidir. Başörtüsü ile üniversiteye insanları sokmamak ile aynı şeydir bu. Her insan eleştirilebilir ve fikrini söyler ama dayatma ile bunlar olmaz... Festivaller insanların hayatlarından biraz olsun uzaklaştığı ve bunu nefretlerini dökerek değil, kafalarını boşaltarak katıldıkları yerlerdir. Buraya da bir takım mahalle ya da toplum baskılarıyla müdahil olursak, bu durum üzücü bir hal alır. Önemli olan tanımları iyi bilip kimsenin özel hayatına girmemektir. Biz müzisyenler festivallerde ancak ruhlara müdahil oluruz onu da bize bıraksınlar
