Kış mevsiminin en güzel günlerini yaşadığımız bu aylarda uzun tatil planları yapamıyorsanız, size günübirlik rotalar öneriyoruz. İzmir'in en şirin ilçelerinden biri olan Kınık, Oğuz boylarına uzanan kadim Türk kültürünün en canlı yaşatıldığı kentlerimizden birisi. İç içe geçmiş doğal ve tarihi güzellikleriyle bu gün bile bakirliğini koruyan Kınık, Bakırçay havzasının 'saklı güzeli' unvanını taşıyor. Hafta sonu ailenizle birlikte kendinize yakın bir rota oluşturmak isterseniz Kınık'ın 'en'lerini Yeni Asır okuyucuları için derledik.
BOZOKLAR KOLUNDAN
Yaklaşık 30 bin nüfusuyla sakin ve bakir kalmayı başaran Kınık'ın adı ise tarihçilere göre "nerede olsa azizdir" anlamına gelmektedir. İlçe bugünkü adını oğuz Türklerinin Bozoklar kolunun Kınık boyundan almaktadır. Güzeller güzeli Kınık, eşsiz bir coğrafi konuma sahiptir. Kara ve Sultan Dağlarının kuzey eteklerinde, Bakırçay ovasının güney kıyısında kurulmuştur. Doğusu ve Güneyinde Manisa ve Soma Batısı ile Kuzeyi ise Bergama ilçeleriyle çevrilmiştir. Kınık ovasını doğudan batıya doğru akan Bakırçay sulamaktadır. Yılda üç ürünün alınabildiği bereketli bir ovaya sahiptir. Ulubey ve Leylek yaylaları görülmeye değer doğal güzellikleri barındırır. Oksijen deposu kızılçam ve meşe ormanlarını mutlaka gezin. Kınık'ın merkezini gezdikçe ve dünyalar tatlısı insanlarını tanıdıkça daha da seveceğinizden hiç şüphemiz yok. Türk kültürünün ve mimarisinin izleri sizi cezp edecek. Çarşıyı mutlaka ziyaret edin. Sakız adası dinlenmeniz için iyi bir seçenek. Cuma günleri kurulan pazarında Madra ve Yunt dağlarından köylülerin getirdiği yöresel ürünler sizler için adeta sağlık deposu. Kınık'ın tarihi tabi ki Türklerle sınırlı değil. Roma İmparatorluğuna kadar uzanan geçmişe sahip Kınık'ın ilk çağ yerleşim merkezi olan Gambreion 'un yerine kurulduğu sanılmaktadır. Karadere Ormanları içindeki Mamurt Kale -Kibele Tapınağı ile bazı kalıntılar tarihinin çok eskiye uzanışının kanıtıdır.
MAMURT KALE
Kınık'ın köklü tarihi Mamurt tepede başlamaktadır. Bu bölgede Cilalı Taş Döneminden kalma yeşil (Nefrit ) taştan yapılmış bir balta bulunmuştur. Karadere Mamurt Kalede aralarına çamur konarak yapılmış taş temeller Kalkolotik ve Bakırçağ kültürüne örnek olarak gösterilmektedir. Bölgede Kibele Tapınağı kalıntıları bulunmaktadır. Büyük kesme granit parçalar, büyük gövdeli sütunlar, sütun ayakları alınlık parçaları yıkıntı halinde durmaktadır. Bir bölümü ne yazık ki bilinçsizce yağmalanmıştır. Bölgeye ulaşımın zor olması ise bazı parçaların yerinde kalmasını sağlamıştır.
KİBELE TAPINAĞI
Kibele Tapınağı Yunt dağının zirvesinde doğal korumada üzeri kayalık ve çevresi meşe ormanlarıyla kaplı bir alandadır Tapınak granit taşından dorik sütunlu ve büyük kesme kütle taşlardan harçsız olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Tapınağın, M.S. 17 depreminde yıkıldığı sanılmaktadır. Bereket tanrıçası Kibele adına yapılmıştır. Bu tapınağı korumakla görevli olanlar kadınlardı, bu kadınlara Amazon deniliyordu. Kybele'nin, anneleri ve çocukları hastalıklardan koruduğuna inanılmaktadır.
BEŞİKTAŞ TEPESİ
Beşiktaş tepesi Kınık'ı en yüksek noktadan gören ve tarihi izleriyle bizlere geçmişten önemli ipuçları bırakma özelliğiyle önemli bir yere sahiptir. Beşiktaş Tepesi ismini tepenin bebek beşiğine benzetilmesi nedeniyle almıştır. Tepenin üzerinde bulunan iki mağara bir çok hikayeye konu olmuştur. Burası da defineciler tarafından yağmadan nasibini almıştır.İki mağaradan bir tanesi doğal diğeri ise insan yapımıdır. Girişi kapalı olan bu mağaranın suçluları hapsetmek için veya erzakların saklandığı yer olarak kullanılması güçlü bir olasılıktır.
CUMALI VE YILDIRIM CAMİLERİ
Kınık'ın Cumalı köyündedir. Osmanlı döneminde, Sultan I. Murat zamanında yaptırılmıştır. Mimarisi dikkat çekicidir. Cumalı köy, göçerlik dönemlerinde yöre insanının Cuma günlerinde, buluşma ve bir araya gelme yeridir. Yıldırım cami ise Osmanlı-Yıldırım Beyazıt dönemi eserlerindendir.
GAMBRİON KENTİ
Gambrion kenti sırtını yasladığı Yunt dağlarından elde edilen kömür ve demir madenleri sayesinde maden işçiliğini geliştirmişti. Madenleri iyi bir şekilde değerlendiren Gambrion'lular ürettikleri ürünleri dışarıya pazarlıyorlardı. Bu madenler önceleri Lydia krallığı tarafından işletiliyordu. Perslilerin bölgeyi işgal etmesinden sonra madenler Perslilerin eline geçmiştir. Persliler uzunca bir süre bu bölgede kalarak egemenliğini sürmüşlerdir.
ASAR KALE
Kocaömer köyü yakınlarında Asar denilen bölgede elle yapılmış tümülüs görüntüsünde bir tepe vardır. Aslı hisar olup Osmanlı döneminde bu adı almıştır. Asar tepesinin tarihi geçmişiyle ilgili olarak elimizde yazılı bir kaynak olmamasına karşın tepenin güney yamaçları gezildiğinde bina temellerine rastlanır.