Hepimiz zaman zaman içinde bulunduğumuz sosyal çevrede kendi düşüncelerimizi ve isteklerimizi bir kenara bırakıp, çoğunluğun görüşüne uyma ihtiyacı hissetmişizdir. Bu durum kimi zaman küçük bir fedakârlık olarak algılanabilirken, bazen de çevreden dışlanmamak için gerçeği saklamak ya da kendi fikrimizden şüphe etmek şeklinde ortaya çıkar. Mesela bir sınav çıkışı, arkadaşlarınızın tartıştığı bir soruda herkes aynı cevabı verirken, siz o sorudan emin olsanız da şüpheye düşmüşsünüzdür. İşte bu sosyal uyum ihtiyacının temelini anlamamızı sağlayan klasik bir psikolojik deney var: Asch Sosyal Uyum Deneyi.
SEÇMEK ZORUNDA KALIYOR
Amerikalı sosyal psikolog Solomon Asch, bu deneyle bireylerin sosyal baskı altında nasıl davranış değiştirdiğini gözlemlemek istedi. Deneyde 10 kişilik bir grup oluşturuluyor ancak aslında 9'u önceden belirlenmiş oyunculardan oluşuyor, deneyde gerçek katılımcı sadece 1 kişi. Bu kişi, diğerlerinin de gerçek denekler olduğunu sanarak grupla birlikte teste tabi tutuluyor. Deneyde katılımcılara, bir kağıtta gösterilen çizgiye en çok benzeyen çizgiyi başka bir kağıttaki üç seçenekten seçmeleri isteniyor. Başlangıçta herkes doğru çizgiyi gösterirken, ilerleyen aşamalarda oyuncular bilinçli olarak yanlış cevabı veriyor. Bu durumda gerçek denek, çoğunluğun yanlış yanıtına karşı ne yapacağını seçmek zorunda kalıyor. Deneyin sonuçları oldukça çarpıcı: Katılımcıların yaklaşık %75'i en az bir kez çoğunluğa uyarak yanlış cevabı verdi. Bu, sosyal baskının bireysel algıyı ne kadar etkilediğinin güçlü bir göstergesi. Yalnızca %25'lik küçük bir grup, kendi doğru bildiği yanıtın arkasında durabildi. Bu durum, insanın yalnız kalma korkusunun ve grup içinde kabul görme ihtiyacının, mantıklı kararlarını bile nasıl etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Bu deney, aslında insan doğasının temel bir gerçeğine işaret ediyor: Uyum sağlama gücü, hayatta kalmanın bir parçasıdır. Tıpkı bukalemunların çevresine uyum sağlamak için rengini değiştirmesi gibi, bizler de sosyal çevremize adapte olma ihtiyacı hissederiz.

