GEÇTIĞIMIZ günlerde, güreş tarihimizin en büyük efsanelerinden, eski milli güreşçi Yasemin Adar Yiğit, Gençlik ve Spor Bakanlığında Spor Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı. Yeteneği, deneyimi ve bilgisini devletin imkanlarıyla birleştirerek nice şampiyon kadın güreşçiye katkıda bulunacağını düşünürken, onun şampiyonluklarla ve ilklerle dolu kariyerini anmamak olmazdı. Türk spor tarihine kimi isimler sadece başarılarıyla değil, açtıkları yollarla damga vurur. Yasemin Adar Yiğit tam da bu isimlerden biri. Balıkesir'in mütevazı bir köyünde doğan, sporla ilk tanıştığında güreşin yanından bile geçmeyen, ama mindere adım attığı gün kaderini değiştiren bir kadın. Onun kariyerini anmak aslında memleketin dört bir yanındaki kız çocuklarının hayallerini konuşmak demek. Yarattığı cesaret duygusu elbette bir yerlerde yeni hikayeler yeni şampiyonlar doğuracak. Güreş seversiniz, sevmezsiniz ayrı bir konu ama herhangi bir spor dalında 7 kez Avrupa ve 2 kez Dünya şampiyonu olan bir milli sporcunun bu başarısı sadece güç ve teknikle açıklanacak bir durum değildir. Disiplin ve azminin de göstergesidir. o yüzden Yasemin Adar Yiğit'in başarılarına ayrı bir saygı duymak gerekiyor. Ülkemizde erkekler harici çok takip edilmeyen bir spor dalında bu şampiyonlukları kazandığı için gölgede kalan bir şampiyondur kanaatimce.
İLK KADIN DÜNYA ŞAMPİYONU
YASEMIN'IN spora gülle atarak, atletizm ve hentbolla başlaması tesadüf değildi, enerjisi fazlaydı, kapasitesi büyüktü, hırsı gözlerinden taşıyordu. Ne var ki hayatın ona asıl sürprizi, üniversite yıllarında tanıştığı güreş oldu. 2017 Paris Dünya Güreş Şampiyonasında Yasemin Adar Yiğit'in altın madalyayı boynuna taktığı o an, Türkiye'de kadın güreşi için bir milattı. Çünkü o, ülkenin güreşte ilk kadın dünya şampiyonu unvanını alan sporcu oldu. Bu başarı istatistiklerde parıldayan bir satır olmaktan öte "Kadınlar da minderde tarih yazar" diyen bir dönüm noktasıydı. Bir zamanlar kimsenin gündeminde olmayan kadın güreşinde zihniyet dönüşümünün ilk çentiklerinden biriydi. Yasemin, o günden sonra her defasında yılların kalıplaşmış bakış açılarını kıra kıra ilerledi. Madalyalar birikirken, hikaye de derinleşmeye başladı. Onun kariyerine baktığınızda rakamlar etkileyici: 2 Dünya Şampiyonluğu, 7 Avrupa Şampiyonluğu, Tokyo Olimpiyatları'nda bronz madalya ve Akdeniz Oyunları şampiyonlukları.. Lakin Yasemin'i özel kılan, bu rakamların ardındaki kararlılıktı. Yenildiğinde yeniden ve yeniden ayağa kalkışı, kaybettiği bir noktayı ertesi gün iki kez geri alışı. Annesini kaybettikten 3 gün sonra milli takım kampına katılması. "Bazen gözyaşlarını terinle saklarsın. Kendi acına bile sırtını dönebilmelisin." diyecek kadar mücadeleciydi
YERE BIRAKILAN AYAKKABILAR
Bu yıl Avrupa Şampiyonası'nda çıktığı final, kariyerinin son maçı oldu. İnsanlar bu kararı dramatik bir cümleyle değil, mindere bıraktığı ayakkabılarla öğrendi. Güreşin en köklü veda ritüeliydi bu. O ayakkabılar aynı zamanda kadın güreşinde açılan yeni bir sayfaydı bana göre. Çünkü Yasemin, ardında madalyalarla birlikte bir ekol bıraktı. Ve bu ekolün en temel prensiplerinden biri yine kendi deyimiyle "İşin sırrı vazgeçmeyi unutmaktır."

