Rusya'ya sert cevap: "Angajman kurallarımız belli"

"Suriye meselesi, Türk-Rus krizi değildir"

Başbakan Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nden katıldığı bir televizyon programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. "Rus uçağı, Türk hava sahasını ihlal etti. Türk F-16'ları da karşılık verdi. Eğer bir daha tekerrür ederse ne olur" sorusu üzerine Davutoğlu, "Her şeyden önce şunu ifade edeyim, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları, hava sahası tam anlamıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin denetiminde, kontrolünde ve kudretinin elindedir. Kim olursa olsun, nereden olursa olsun, hangi cihetten olursa olsun, hava sahamızı ihlal ettiğinde angajman kurallarımız bellidir" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin çevresinde büyük krizler yaşandığına, Suriye ve Irak'ta fiili savaşların olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi: "Dolayısıyla bu ortamda, Türkiye'nin her an tedbir halinde, teenni halinde, her an her ihtimale hazır olması lazım. Bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Beyanname öncesi sonrası, ilgili güvenlik birimleriyle görüştüm. Biraz önce Genelkurmay Başkanıyla tekrar görüştüm. Dışişleri Bakanımıza, Brüksel'de Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte ona gerekli talimatları ilettik. Süratle bir diplomatik temas trafiği başladı. Bu kritik süreçlerde her şeyden önce Türkiye'deki iç siyasi gündem sebebiyle dikkatimizin dağılmaması ve sorumluklarımızın gereğini yapmak önemli.
Tavrımız çok açık, kim sınırlarımızı ihlal eder, hava sahamızı ihlal ederse önce uyarırız, dostça uyarırız, bu hangi ülke olursa olsun, ki Rusya bizim komşumuzdur, dostumuzdur. Bu anlamda şimdiye kadar Türkiye ile Rusya arasında gerginlik yaşanmamıştır. Suriye meselesi, Türk-Rus krizi değildir. Suriye, çok acılar çeken bir iç savaşın içinde ve acımasız diktatörle bazı terör örgütlerinin arasında sıkışmış ülke. Her an iç güvenliğimizi etkileyecek ölçüde, 911 kilometre sınıra sahip olduğumuz ülke. Halkı dost ve kardeş, sınırlarını son derece koruması zor, şehirlerin bölündüğü sınırlar. Dolayısıyla hiçbir ülkenin Suriye'deki çıkarı, Türkiye'nin çıkarından daha büyük değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım."

İki hafta kadar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Moskova ziyareti olduğunu, kendisinin de New York'ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğünü anımsatan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Olayların gelişim seyri bağlamında Suriye'de siyasi çözüm için birlikte neler yapabileceğimizi tartıştık, konuştuk. O esnada Rusya'nın fiilen Suriye'ye müdahalesi söz konusu oldu. Şimdiye kadar 'yabancı müdahalesi olmasın' diye görüş beyan edip, BM Güvenlik Konseyi kararlarını bloke eden Rusya'nın, bu sefer Suriye'de fiilen devreye girmesi hem bir çelişki hem de gerçekten krizi tırmandıran bir durum ortaya çıktı. Böyle bir müdahale anlamında Suriye içindeki müdahalenin Türkiye'ye sıçraması durumunda da işte dün yaşanan sınırlı gerginlik gibi, 3 Ekim'de söz konusu oldu."

"TEKERRÜR EDİLMEYECEĞİNİ İFADE ETTİLER"

"Rusya'ya gerekli diplomatik girişimlerde bulunduk, Dışişleri Bakanımız Rus Dışişleri Bakanı'nı aradı ve net olarak bir daha bunun tekerrür etmemesini söyledi" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aynı şekilde Ankara'da ve Moskova'da girişimlerde bulunarak, Türk sınırlarına bir daha bu tür müdahalelerde bulunmaması gerektiği, ihlalde bulunmaması gerektiği söylendi. Bu sabah bize Rusya tarafından da intikal eden bilgiler, bunun sehven olan bir şey olduğunu, Türkiye'nin sınırlarına saygılı olduklarını ve tekerrür etmeyeceğini ifade ettiler. Şunu ifade edeyim net olarak, Türkiye'nin angajman kuralları ister Suriye ister Rusya ister başka ülke uçakları için olsun geçerlidir ve Türk Silahlı Kuvvetleri net olarak talimatlandırılmıştır. Uçan kuş bile olsa, kim Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını ihlal ederse gereken müdahalede bulunulur. Tabii işin şu boyutu var, Türkiye Cumhuriyeti sınırları aynı zamanda NATO ittifakının sınırlarıdır. Dolayısıyla hem ikili bağlamda Ruslarla bu konuyu görüştük hem de bugün saat 4 civarında, Brüksel saati itibarıyla NATO Konseyi toplanacak ve Türkiye'ye yönelik bu sınır ihlali de dâhil olmak üzere Suriye krizinin muhtemel sonuçları konusu bir kez daha ele alınacak. Bütün müttefik ülkelerden bu konuda açık bir dayanışma görüyoruz. Bütün ülkeler bize ilettikleri mesajlarla Türkiye'nin yanında olduklarını ifade ettiler."
"SURİYE'DE BİR KRİZ RUSYA'YI ETKİLEMEZ AMA TÜRKİYE'Yİ ETKİLER"
Rus uçaklarının, Türkiye'nin sınırının ihlali dışında Suriye içinde masum sivil halkın toplandığı yerleri, ılımlı muhalefeti bombaladığına dair çok güçlü iddiaların bulunduğunu ve bunların da ispat edilmiş durumda olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bu konuda da Rusya'ya karşı bu müdahalesini ve sivil halka dönük ve ılımlı muhalefete dönük bu operasyonlara karşı da 7 ülke ortak bildirge yayınladı. Şimdi herkesin özellikle de Türkiye'nin dostluğuna önem verdiği Rusya'nın bu gerilimi daha fazla tırmandırmaması için gerekeni yapması lazım. Suriye, Rusya'nın komşusu değil ama Türkiye'nin komşusu. Suriye'de bir kriz, Rusya'yı etkilemez değil ama Türkiye'yi etkiler. Dolayısıyla Türkiye'nin çıkarlarını göz ardı eden bir politikayı hiçbir dost ülkeye tavsiye etmeyiz. Türkiye'nin sınırlarını ihlal eden bir yaklaşımı ise dost düşman kimseye tavsiye etmeyiz. Dolayısıyla ümit ederim ki Türkiye ile çok yakın dostluk ilişkileri olan, ticari kültürel ilişkileri olan Rusya, bu politikalarından rahatsız edecek hususlardan geri kalmaya, durmaya dikkat eder, bize bildirdikleri budur" diye konuştu.

"RUSYA'NIN DEVREYE GİRMESİ YANLIŞ"

"BM Zirvesi'nde Obama ile görüşme, sonrasında Rus uçaklarının Suriye'deki müdahalesi ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'Rusya'nın büyük bir yanlış içinde olmasını' söylemesi... Orada oluşan, Rusya tarafından oluşturulan durumu nasıl okuyorsunuz" şeklindeki soruyu da Davutoğlu, şöyle yanıtladı: "Suriye krizi dün başlamış değil. Dört yıldır Suriye krizi konusunda biz BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesini harekete geçmeye çağırdık. Dört yıldır Türkiye'nin girişimlerini herkes hatırlar. Önce Rusya ve İran gibi rejime dost ülkelere, 'gelin rejimi bu tür politikalardan uzak tutalım, doğru tavsiyelerde bulunalım' diye girişimde bulunduk. O zaman bu ülkeler, 'nasıl olsa rejim durumu kontrol altına alır' diye harekete geçmedi. Olabilecek şeyi Türkiye denedi, yaptı. Şimdi dört yıl sonra herkesin bir muhasebede bulunması lazım. Beş daimi üye hiçbir girişimde bulunmadı. Düzgün, tutarlı, işleyen bir süreç söz konusu olmadı. Bir Cenevre toplantısı oldu, önce 2012 Temmuz'unda, daha sonra ikincisi tekrar etti.

Fakat istediğimiz neticeler hâsıl olmadı 2014 Ocağında ve karşılıklı bir doğal savaş psikolojisine girildi. Hal böyleyken Rusya'nın bu sefer doğrudan müdahil olması ve rejimle yine müdahil olması artık kendi ifadesiyle Beşar Esed'in, 'ben savaşacak kimse bulamıyorum', neredeyse yalvarırcasına bir tavır içine girdiği dönemde halkının desteğini tümüyle kaybettiği dönemde, rejim yanında ılımlı muhalefete ve halka karşı Rusya'nın devreye girmesi gerçekten büyük bir yanlıştır. IŞİD'e karşı mücadeleyse hep beraber verelim. Irak'ta verelim, Suriye'de verelim. IŞİD terör örgütü, DEAŞ terör örgütü, bütün bölgeye tehdit olan bir örgüt. Dolayısıyla ona karşı her türlü mücadeleyi verelim ama halka karşı rejimin yanında durmak, ılımlı muhalefeti ki ihlal yapılan yerler Yayladağı, bizim sınır bölgelerimiz, IŞİD yok orada, orada ılımlı muhalefet var, Türkmenler var, Araplar var. DEAŞ'ın olduğu Rakka, o bölgede operasyonlar yapılmıyor. Yapılıyorsa da sadece orada yapılmıyor. Bu konuda Rusya ile kanallarımız açık, gerekenleri konuşuyoruz. Ümit ederim bütün bu yanlış tutum ve tavırlardan bir an önce vazgeçilir."
"TÜRKEŞ DIŞINDA MAHALLE BASKISINA DİRENEN MİLLETVEKİLİ ÇIKMADI"
Davutoğlu, kritik bir yerden geçtiklerini, bir taraftan terörle mücadeleyi yürüttüklerini, bir taraftan Suriye'deki krizin tırmandığını şu an itibarıyla Rusya ile NATO'yu karşı karşıya getirecek bir durumun söz konusu olduğunu söyledi. Seçime gitme kararı alınan 23 Ağustos'ta ve o günlerde, bütün partilerin milletvekillerine mektup yazıp, bakan olmaları için davette bulunduğunu anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Çünkü bu AK Parti hükümeti değil. Bu anayasal zorunluluk hükümeti. CHP ve MHP kendi milletvekillerine baskı yaparak bu hükümette görev almamalarını istedi, açık baskı yaptı. Mahalle baskısı... Düşünün biz de deseydik ki AK Parti olarak 'nihayet bu anayasal zorunluluk hükümeti'... Nasıl bir tablo ortaya çıkardı.

Bu iki partinin bu sorumluluğu üstlenmemesinin izah edilebilir bir tarafı var mı? Türkiye, gördüğünüz gibi ciddi risklerle karşı karşıya ama bizim sorumluluk bilincimiz, kim ne derse desin bu hükümetin oluşumu ve en etkili şekilde çalışması yönünde tecelli etti. Sayın Türkeş dışında o mahalle baskısına direnebilen milletvekili de çıkmadı. Anayasa zaten bunun için bu anayasal zorunluluk hükümetini öngörüyor. Bir hükümet kurulmamışsa, ülkede yönetim boşluğu olmaması için. CHP ve MHP bu bu sorumluluğu almaktan kaçındılar. Ellerini taşın altına koymaktan kaçındılar. 13 yıldır ilk defa kendilerine ülke sorumluluğunu paylaşma imkanı verilmişken ve bu ülke sorumluluğunu paylaşma için davet yapılmışken, bu sorumluluğu almaktan kaçındılar. Biz ise bir taraftan seçim kampanyası, beyanname açıkladım.
"BEDELİ NE OLURSA OLSUN TERÖRLE MÜCADELE EDECEĞİZ"
Gece boyu bu krizi takip ettim. Bugün sabah Genelkurmay Başkanımıza ve Dışişleri Bakanımıza gerekli askeri ve diplomatik çalışmalar için talimat verdim. Akşam bir güvenlik toplantısı yapacağım. Arada Samsun mitingine gideceğim. Bütün bu süreci, bir taraftan kampanya, bir taraftan hükümet etme sürecini yürütüyoruz. Bu hükümet etmesi sorumluluğundan kaçmış olmalarının... Kaçınmış olma değil, bakın kaçmış olmalarının... Bütün vatandaşlarımızın bunu görmesi lazım."
Davutoğlu, vatandaşların AK Parti'ye tek başına hükümet olma görevini vermediğini, vermiş olduğu takdirde şikayet etmeyerek 13 yıldaki gibi yapacaklarını dile getirdi. "Tek parti hükümeti olmayınca, koalisyonlar da gerçekleşmeyince seçime giderken ülke hükümetsiz kalmasın diye Anayasa bana ne kadar sorumluluk verdiyse Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'na o kadar sorumluluk veriyor aslında seçime gitme hükümeti anlamında" ifadelerini kullanan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Ben gereğini yaptım hükümetsiz bırakmamak için. Milletimizin bunu görmesi lazım. Fakat Kılıçdaroğlu ve Bahçeli günlük birtakım siyasi hesaplar ve konjektürel hesaplarla bundan kaçtılar. Biz de kaçınmış olsaydık ne olurdu ülkenin hali.
Terörle mücadeleyi kim yürütürdü? Bütün bu uluslararası risklerin içinden kim çıkarırdı bu ülkeyi? Dönüp biz millete şunu söylemedik, söylemeyiz. 'Siz bize tek parti hükümeti hakkı vermediniz. Dolayısıyla ne haliniz varsa görün bakın işte hükümetsiz Türkiye'de birçok krizle uğraşmak imkansız oluyor.' Bunu göstererek seçime gitmek gibi son derece süfli bir yaklaşım içine girenler olabilirdi ama biz girmedik. Bedeli ne olursa olsun terörle mücadele edeceğiz. Türkiye'yi risklerden de koruyacağız. Bütün bu 3-4 alanda günümüzü çalışarak geçirip, 1 Kasım seçimlerinde halkımızın huzuruna gideceğiz. Bu önemli bir husustur."

"YSK'NIN KARARI DOĞRU BULMADIĞIMIZ BİR KARAR"

Davutoğlu, YSK'nın sandıkların taşınmasına ret kararı vermesine ilişkin ise Yüksek Seçim Kurulu'na Anayasanın verdiği bir yetkinin olduğunu, çıkan karar saygılı olduklarını ifade etti. Kararın bu şekilde tecelli ettiğini, saygılı olmanın kararın doğru olduğu anlamına gelmeyeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Saygılı olmak kararın gereğini neyse onun yapılmasını temin etmektir hükümet olarak bunu yapacağız, AK Parti olarak da buna saygı göstereceğiz. Bu şartlarda böyle bir talep gelmişse ki geldi, değişik ilçelerden, bölgelerden, ilçe seçim kurullarından... YSK'nın bunu göz önüne alması lazımdı.
Türkiye'de seçim güvenliğiyle ilgili işte şu anda Nusaybin'de, Beytüşşebap'ta, birçok ilçemizde, Cizre'de terör saldırıları söz konusu. O terör saldırılarına karşı ciddi bir çaba gösteriliyor. Böyle bir ortamda eğer seçim sandıklarının yer tespiti konusunda bu kaygılar göz önüne alınmış olsaydı halka güven verilmiş olurdu. Bu da sadece seçim sandığının güvenliği söz konusu değil. Halkın psikolojik güvenliğinin yükselmesi. Bu karar halkın psikolojisini olumlu yönde etkilerdi. Dolayısıyla bizim doğru bulmadığımız bir karardır. Kritik bir dönemde Anayasanın YSK'ya verdiği yetkiyi kullanma anlamında da bir yetki aşınması söz konusudur. Nihayette doğru olmadığını inandığımız bir karar ama onun gereği neyse o olacak."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.