Herkese gülümseyen SON FOTOĞRAF!

17 yaşındaki Hurşit Can Pınaraltı'nın cesedi kaybolduktan 5 gün sonra tanınmaz halde bulundu. Annesi bile onu sadece ayakkabılarından ve kemer tokasından teşhis edebildi
Cinayete kurban gittiği düşünülen Can'dan geriye, kaybolduğu gün paylaştığı gülümseyen fotoğrafı ve şu sözleri kaldı:
Herkese göre bir şeyler yapamam ama herkese gülümseyebilirim

HABER ÖTESİ - HACER ÖNOĞLU ÜLGER
Tire'de yaşayan Mustafa Ç, 3 Temmuz 2017 Pazartesi sabahı işlerini halletmek için evden çıktı. Günlerdir öldüresiye bir sıcak vardı İzmir'de. O gün havanın biraz serin olmasını fırsat bilip yürümeye karar verdi. Karacaali Mahallesi yakınlarındaki zeytinliğe yaklaştıkça ağır bir koku duymaya başladı.

O BİR İNSAN MI?
Kokunun nedenini merak edip zeytinliğe girdi. Yürüdükçe koku ağırlaşıyor ve kaynağına yaklaşıyordu. Uzakta belli belirsiz birşey gördü. Yerde biri mi vardı? İyice yaklaştı, koku dayanılmaz hale gelmişti. Sonunda oradaydı. Evet bu, bir insandı. Yerde sırtüstü yatan bir ceset.
ACABA KİMDİ?
Karşısındaki manzara o kadar korkunçtu ki dayanamayıp olduğu yere kustu. Birkaç dakikalık şokun ardından hemen polisi aradı. Cesetle başbaşa kalmış, polisin gelmesini bekliyordu. Tanıdığı birine ait olup olmadığını anlamak için uzun süre baktı cesedin yüzüne. Ama bunu anlamak imkansızdı. Çünkü ceset tanınmaz haldeydi. Söylenebilecek tek şey cesedin bir erkeğe ait olduğuydu.
BİR YABANCI OLABİLİR
Polis geldi, cesedi inceledi, olay yerinde delil olabilecek her şeyi topladı, fotoğraflar çekti. Gittikçe artan kalabalığa cesedin kime ait olabileceği hakkında sorular sordu.
Kimse onu tanıyamazdı. Çünkü ceset en az 5 günlük gibi görünüyordu. Kavurucu ve nemli İzmir sıcağında oldukça koyu bir renk almış ve deforme olmuştu. O her kimse ne yazık ki onu annesi bile tanıyamazdı. Hatta ilk incelemede cesedin yabancı uyruklu birine ait olabileceğini düşündüler.
Polis soruşturmayı, Tire'de kaybolan insanlar üzerinde yoğunlaştırmaya karar verdi.
İlk olarak yakın zamanda hakkında kayıp ihbarı olan birileri olup olmadığını araştırmaya başladı. Birkaç ihtimal vardı polisin elinde.
Bu ihtimallerden biri de 29 Haziran sabahı evden çıktıktan sonra bir daha dönmeyen 17 yaşındaki Hurşit Can Pınaraltı'ydı.

AİLESİNE DÜŞKÜN
Babası Tire Halk Eğitim Merkezi'nden emekli Can, İstiklal Mahallesi İkinci Kara Kurna Sokak'taki evlerinde ailesiyle birlikte yaşıyordu.
İki kız kardeşi de vardı. Ailesine düşkündü.
Hatta sosyal medya hesabında, 'En, değerlim, canım kardeşim' diye bahsetmişti küçük kız kardeşinden.
Can okula gitmediği zamanlar bir lokantada çalışıyor, hem harçlığını çıkarıyor hem de ailesine destek oluyordu.
Arkadaşları da seviyordu Can'ı. Ona 'Çakır' diye sesleniyorlardı hep. 'Hurşit' ismini pek sevmiyordu.
Bu yüzden facebook hesabını da 'Can' ismiyle açmıştı. Soyadını da 'Çakır' olarak değiştirmişti sosyal medyadaki hesabında.
Belki paylaştıklarının ailesi tarafından görülmesini, belki de hoşlanmadığı kişiler tarafından kolayca bulunmayı istemiyordu internet ortamında.
BU ÇOCUĞU TANIYAN VAR MI?
Hatta Nisan ayında bir fotoğraf paylaşmış ve arkadaşlarına fotoğraftaki genci tanıyan olup olmadığını sormuştu. Belli ki kötü şeyler geçmişti aralarında. Hatta fotoğrafın altında uzun süre tartışmışlardı o gençle.
Arkadaşlarının 'noldu kanki' sorularını yanıtsız bırakmıştı Can.
Bir süre sonra Can'ın tartıştığı genç de yorumlarını silmişti sayfadan. Can ve akranı arasındaki tartışmanın nedeni bir türlü anlaşılamamıştı.
Belki bu tartışma sürmüş belki de dost olmuşlardı sonra.
'İNŞALLAH O DEĞİLDİR'
Ve Can, 5 gündür yoktu ortalıkta. Polis ailesini aradı, zeytinlikte bir ceset bulunduğunu, teşhis etmek için gelip gelemeyeceklerini sordu. Günlerdir oğullarından bir haber almayı bekleyen aile, şimdi duydukları bu haberin gerçek olmamasını diliyordu.
Yok canım, ne cesedi? Can ölmüş olamazdı.
Onlar iyi bir haber bekliyordu Can'dan; böyle bir haber değil. İçlerinden geçirdikleri 'inşallah o değildir' dualarıyla gittiler morga.
İçeri girdiklerinde gördükleri şey yalnızca bir cesetti. Onun, oğulları olduğunu söylemelerine imkan yoktu. Günlerdir açık bir arazide, güneşin altında kalarak bu denli bozulmuş bir cesedi kim teşhis edebilirdi ki?
Annesi bile tanıyamadı Can'ı!
KORİDORDA AĞIT SESLERİ
Polis cesetle birlikte bulunan özel eşyaları getirdi anne Kadriye ve baba Adnan Pınaraltı'nın önüne; 'peki bunlar Can'ın eşyaları mı?' diye sordu. Bir cep telefonu, motosiklet anahtarı, pantolon, kemer, tişört ve bir çift ayakkabı...
'Hayır olamaz, bunlar Can'ın eşyaları.' Annesi kemer tokası ve ayakkabıların oğluna ait olduğunu doğrularken acıyla kendini yere attı. Artık sadece ağıt sesleri yükseliyordu morg koridorlarında.
Ancak 5 gün boyunca sağ salim bulunması için dua ettikleri çocuklarının cenazesini hemen alamadı aile. Kayıtlara 'şüpheli' olarak geçen bu ölüm, ön otopsi sonuçlarına göre cinayete benziyordu. Kafatası kemiklerinde kırıklar ve giysilerinde kesici bir aletin darbeleriyle oluşmuş delikler vardı. Can'dan alınan örnekler daha detaylı araştırılacak ve muhtemel cinayet çözülecekti. 5 gün bir zeytinlikte bekleyen ceset, bulunduktan 16 gün sonra yani 19 Temmuz'da teslim edildi aileye.
Can, 19 Temmuz'da ardında büyük sırlar bırakarak toprağa verildi.
SAAT 19.16
Can'ın kaybolduğu 29 Haziran günüyle ilgili bilinen tek şey, o gün 19.16'da hala hayatta olduğu. 19.16'da paylaştığı son fotoğrafta gülümsüyor Can ve diyor ki: Herkese göre bir şeyler yapamam ama herkese gülümseyebilirimm...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.