Turkuvaz Medya Grubu'nun ev sahipliği yaptığı İstanbul Doğal Kaynaklar Zirvesi yoğun katılımla gerçekleşti. Burada konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın son 23 yılda ortaya koyduğu güçlü irade ve vizyon ile her alanda başlattığı atılım hamlelerinin Türkiye'nin adeta kaderini değiştirdiğini ve değiştirmeye de devam ettiğini belirtti.
'ÇALIŞMALARA DEVAM'
Bayraktar, "2017'de hayata geçirdiğimiz Milli Enerji ve Maden Politikası ile başta petrol ve doğal gaz olmak üzere yer altı zenginliklerimizi ekonomimize kazandırmak adına çok önemli projeleri hayata geçirmeye başladık. En önemli ithalat kalemlerimiz olan petrol ve doğal gazı, kendi milli imkan ve kabiliyetlerimizle, kendi gemilerimizle, kendi ekipmanlarımızla ve yine yetişmiş insan kaynağımızla arayacağız, varsa bulacağız ve üreteceğiz diyerek yola çıktık" ifadelerini kullandı. Bayraktar, "2020'de yani pandeminin tam ortasında, kararlılıkla ve inançla yaptığımız çalışmaların sonucunda Karadeniz'de Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdik. Bu aynı zamanda 2020'de dünyada offshore'da yapılan en büyük gaz keşfi oldu. Doğal gazı yine rekor bir zamanda, 3 yıldan kısa bir sürede denizin altından çıkardık, 170 kilometre mesafedeki karaya ulaştırdık, Filyos'a getirdik. Bu strateji doğrultusunda bir dönem adı terörle anılan Gabar'da 2021'de Türkiye'nin en büyük petrol keşfine imza attık. Bugün Gabar, ülkemizin adeta üretim ve istihdam üssü haline geldi. Özellikle bölgedeki gençlerimize yepyeni bir iş imkanı getiren Gabar petrolü ile Şırnak, artık göç veren değil göç alan bir cazibe merkezine dönüşüyor. Terörsüz Türkiye idealimiz Gabar'da çok daha büyük bir anlam buluyor. Üretimimizi her geçen gün artırıyor, yeni Gabar'lar yeni keşifler için de 7/24 esaslı olarak çalışmaya devam ediyoruz" dedi. Bakan Bayraktar konuşmasına şöyle devam etti: "Azerbaycan'da, Irak'ta, Rusya'da mevcut ortak olduğumuz projelerin yanında yeni projelerle yeni ortaklıklara hazırlanıyoruz. Libya'da, Irak'ta, Pakistan'da, Hazar bölgesinde aktif bir enerji diplomasisi yürütüyoruz. Türkiye olarak kazan kazan anlayışı ile hem ülkemize hem de işbirliği içinde olduğumuz ortaklarımıza ve o ülkelerin ekonomilerine katkı yapmaya devam ediyoruz."
'ENERJİDE MERKEZ ÜLKE'
Bakan Alparslan Bayraktar, "Güneş ve rüzgarda bugün dünyada 11'inci sırada olan ülkemizi 2035'te 120 bin megavat güneş ve rüzgar kapasitesine ulaştırmayı, deniz üstü offshore rüzgarı hayata geçirmeyi, ankonvansiyonel petrol ve gaz üretimiyle başta Diyarbakır ve Trakya olmak üzere oyun değiştirici hamleleri hızlı bir şekilde sahada uygulamaya başlıyoruz. Nükleer enerji santrallerini devreye almış, güçlü iletim ve dağıtım altyapısına, komşularıyla yüksek enterkonneksiyon kapasitesine sahip, İstanbul Finans Merkezi'nde elektrik, doğal gaz ve emtia ticaretinin yapıldığı ticaret borsası ile enerjide merkez ülke olan bir Türkiye hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.
MADENLERİN ÖNEMİ
Bayraktar, bu hedefe ulaşma noktasında madenlerin taşıdığı önemi vurgulayarak, "Son dönemde küresel ölçekte yaşanan salgın, iklim değişikliği ve jeopolitik krizler bu alanda yeni bir yaklaşımı ve bakış açısını zorunlu kılıyor. Ülke olarak sahip olduğumuz maden potansiyelini ekonomiye kazandırmak için 'Önce İnsan, Sonra Çevre ve Sonra Katma Değerli Madencilik' vizyonuyla hareket ediyoruz. Özellikle bor madeni gibi çok güçlü olduğumuz alanlarda katma değerli üretime yoğunlaşmış durumdayız. Ciddi bir ithalat kalemimiz olan altında üretimimizi artırmaya odaklanıyoruz. Ayrıca Nijer'de ruhsat sahibi olduğumuz altın sahalarından ilk üretimimizi bir yıl içinde gerçekleştireceğiz" dedi.
'SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI'
Panelde konuşmacı olan TPAO Başkan Yardımcısı Zühtü Batı, enerji sektöründeki değişimin yalnızca teknoloji veya sermaye gerektirmediğini aynı zamanda cesaret, öngörü ve zekice bir uyum sağlama sürecine de ihtiyaç olduğunu anlatarak "Açık olmak gerekirse, bu dönüşüm bir maraton ve kısa mesafeli bir koşu değildir. Uzun vadeli bir hedefe odaklanmış bir süreçtir. Dönüşüm ihtiyacı ve düşük karbonlu sistemlere geçiş, dikkatle ölçülmeli ve her şeyden önce sürdürülebilir olmalı. Çünkü enerji güvenliği sadece bir lüks değil, temele dayalı bir gereklilik" dedi.
'SÜREÇ ZAMAN ALACAK'
Panelde söz alan BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Mithat Aydın geleneksel enerji kaynaklarından tamamen vazgeçmenin kolay olmadığını söyleyerek "Bu, zaman alacak bir süreç" dedi. Doğalgazın hidrokarbonlar açısından en temiz fosil yakıt olduğunu söyleyen Aydın, "Bu kaynak, enerjiyi ulaşılabilir, güvenilir ve güvenli tutmak için oldukça önemli. Peki ya talep? Özellikle Afrika, Asya ve Orta Doğu'da talep artıyor. Yapılan araştırmalara göre, 2050 yılına kadar doğalgaz talebinin en az yüzde 30 artması bekleniyor. Bu da demek oluyor ki, yeşil dönüşüm için daha fazla yatırım yapmamız gerektiği gibi, doğalgaz tarafında da daha fazla yatırıma ihtiyaç duyacağız" dedi.
'BURADA AMAÇ ENTEGRASYON'
SOCAR Başkan Yardımcısı Anar Mammadov ise küresel enerji sisteminin köklü dönüşümünün artık günlük yaşamın bir gerçeği hâline geldiğini söyleyerek "Sadece stratejik ya da teorik bir mesele değil. Bu süreç oldukça operasyonel ve pratik bir karakter taşıyor" dedi. Mammadov sözlerine şöyle devam etti: "Buradaki amaç, hidrokarbonları tamamen ortadan kaldırmak değil, onları daha sürdürülebilir bir çerçevede entegre edebilmek olmalı. Stratejilerin üç temel anahtar kelimeye dayanması gerektiğini düşünüyorum: Sürdürülebilirlik, enerji güvenliği ve ekonomik büyüme".
TEKNOLOJİ ASIL ANAHTAR
GÜNÜN ve panelin son konuşmacısı olan Schlumberger Dijital ve Entegrasyon Başkanı Gökhan Yarim ise dünya genelinde enerji talebinin önümüzdeki yıllarda artmaya devam edeceğini ve bu talebin sadece petrol ve gazdan değil, yeni kaynaklardan da karşılanmak zorunda olduğunu vurguladı. Yarim sözlerine şöyle devam etti: "Ancak bana göre asıl soru şu: Bugün elimizde olan kaynaklarla, neler yapabiliriz? İşte bu noktada dijitalleşme devreye giriyor. Yapay zekâ ve makine öğrenmesi gibi teknolojiler sayesinde mevcut kaynaklarımızdan daha fazla verim elde edebiliyoruz" dedi.
KONUYLA İLGİLİ MÜZAKERELER YAPILDI
IRAK Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Petrol Bakanı Hayan Abdul Ghani Alsawad, "Irak'ın her tarafındaki petrol sahaları imtiyaz sözleşmeleri ile farklı uluslararası petrol şirketlerinin yönetiminde... Bütçeye göre varil başına üretim maliyeti 6 dolar olmak zorunda. 1 cent bile üzerine çıkamayız. 1.5 senedir hat kapalı olduğu için Bağdat yönetimi ile Irak Kürt yönetimi arasında müzakareler yapıldı. Bütçe kanunu değiştirmeye çalıştık ve varil başına 16 dolar üzerinde anlaştık" dedi.
ENERJİ GÜVENLİĞİNDE ÖNEMLİ BİR AKTÖR
AZERBAYCAN Enerji Bakanı Perviz Şahbazov: "Türkiye ile enerji alanında uzun soluklu ve son derece başarılı bir iş birliğimiz var. Bu iş birliği, bölgesel enerji güvenliği açısından örnek bir model oluşturuyor. Türkiye'ye yönelik doğalgaz tedarikimizi bu yıl yaklaşık 10 milyar metreküpe ulaştırmayı hedefliyoruz. Türkiye, bizim için sadece stratejik bir ortak değil, aynı zamanda bölgesel enerji güvenliği açısından kritik bir aktör" dedi.
'SÜRECİN TEMEL TAŞINI OLUŞTURUYOR'
BULGARİSTAN Enerji Bakanı Zhecho Stankov: "Avrupa'nın enerji arzı güvenliği açısından, bizler sadece birer tüketici değil, aynı zamanda bu sistemin altyapısını güçlendiren ve dönüştüren ülkeleriz. Gaz ve petrol üreticileriyle olan ilişkilerimizin yanı sıra, altyapı yatırımlarımız da bu sürecin temel taşını oluşturuyor. Türkiye ile olan entegrasyonumuz ve Azerbaycan'dan aldığımız doğal gaz, bizim için stratejik önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
'VERİMLİ BİR ÜLKE OLACAĞIZ'
SURİYE Arap Cumhuriyeti Enerji Bakanı Muhammed El-Beşir: "Ülkemiz artık daha istikrarlı ve güvenli. Önümüzdeki dönemde Suriye yatırım için verimli bir ülke olacak" diye konuştu. Romanya Enerji Bakanı Sebastian- Ioan Burduja: "En önemli olanın enerji güvenliği olduğunu gördük. Çünkü önce ışıkların yanması gerekiyor. Ayrıca enerji ucuz, erişilebilir ve rekabetçi olmalı" dedi.
'İŞ BİRLİKLERİNE ÖNEM VERİLMELİ'
Libya Devleti Sanayi ve Maden Bakanı Ahmed Abu-Heisa, "Eskiden petrol aramalarında tekeller vardı, madenlerse ise böyle bir şey yok. Ülkeler, şirketler beraber çalışmayı tercih ediyor. Bu sereçte iş birliklerine önem verilmeli" dedi. Libya'da 30'dan fazla maden olduğunu ve madenler açısından çok zengin bölgelerin bulunduğunu belirten Ahmed Abu-Heisa, yabancı yatırımcının Libya'ya çekmek istediklerini, bunun için de yatırım mevzuatının elverişli ve esnek olduğunu, yabancı yatırımcılara yerlilerle eşit davranıldığını anlattı. Ahmed Abu- Heisa, "Libya, Akdeniz'de Avrupa ve Afrika arasında kapıdır. Yatırımcılar için merkez olma gücüne sahibiz. Yatırım iklimi de uygun. Yeni keşifler var, başkalarının da bulunması mümkün" dedi.
'AFRİKA KRİTİK ROLE SAHİP'
Nijer Cumhuriyeti Madenler Bakanı Ousmane Abarchi ise kritik mineraller konusunda Afrika'nın kilit bir role sahip olduğunu, dünyanın Afrika'nın doğal kaynaklarına ihtiyacı olduğunu vurgulayarak "Mineral ve enerji kaynakları konusunda yatırımcıları çekmek istiyoruz ama güvenlik endişeleri öne sürülüyor. Afrika'da silah üreten ülke yok, dışardan istikrarsızlık getiriliyor. Afrika'nın bunu fark etmesi gerekiyor" dedi. Enerji geçişinin hayata geçirilmesi, düzenli bir şekilde doğal kaynaklara erişim isteniyorsa kaynakların olduğu coğrafyalarda da ekonomik büyümenin olması gerektiğini söyleyen Ousmane Abarchi "Bu ülkelerin, yerel hakların hakları korunarak yapılmalı. Bu sağlanırsa madencilik geliştirilebilir" dedi.
'UZUN VADELİ STRATEJİ'
Panelin bir diğer konuşmacısı olan Somali Federal Cumhuriyeti Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Dahir Shire Mohamed ise ülkesinin madencilikte çok zengin kaynaklar olduğunu ve geliştirme potansiyelinin yüksek olduğunu belirterek "Gereken yasal çerçeveyi hazırladık. Yerel topluluklar ile yakın ilişkiler kuruldu ve aramalar konusunda çalışmalar yapıyor. Eyalet yönetimleri ile çalışıyoruz. Uzun vadeli bir stratejimiz var. En kısa zamanda kendi doğal kaynaklarımızı çıkaracağız. Sondaj çalışmaları başladıktan sonra 2026 gibi keşifleri duyurmayı umuyoruz. Ayrıca madencilik kanunu için de çalışmalar devam ediyor. Kabul edildikten sonra yatırımcıları davet edeceğiz" diye konuştu.
'YENİ BİR ÇAĞ BAŞLADI'
Suudi Arabistan Krallığı Sanayi ve Maden Kaynakları Bakan Yardımcısı Khalid Al Mudaifer ise madenciliğin tek bir ülkede yapılamayacak kadar riskli bir operasyon olduğunu çünkü sıfırdan üretime geçişin 10-20 yıl gerektirdiğini söyledi. Khalid Al Mudaifer, "Günümüzde bakırın ve lityum gibi 3-4 madenin değeri yüzde 50 arttı. Bu gelişmeler yeni bir çağ başlattı. Kritik maden talebi artıyor. Dolayısıyla yeni kaynaklara ihtiyaç var ve tedarik zincirlerinin de sağlam olması çok önemli. Orta Asya, Afrika ve Türkiye'yi kapsayan bölge dünya kaynaklarının yüzde 30'una sahip. Bu bölgede 2-3 trilyon dolar yatırım gerekiyor. Biz de Suudi Arabistan olarak sekiz koridorda yatırımlar ve iş birlikleri ile destek olmak için çalışıyoruz" dedi.
YERLİ ÜRETİM KAPASİTESİ
Panelin son konuşmacısı ise Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanlığı Bakan Yardımcısı Boglarka Illes ise ülke olarak amaçlarının enerji arzındaki dışa bağımlılığı azaltmak ve yerli üretim kapasitesini artırmak olduğunu ifade ederek "Son 15 yılda, enerji ve maden arama faaliyetlerini destekleyen politikalar yürütüyoruz. 2013 yılında başlattığımız kapsamlı bir ruhsatlandırma ve teşvik programı, önemli sonuçlar vermeye başladı. Macaristan'da petrol üretimi son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Doğalgaz üretimimiz de aynı şekilde kayda değer bir artış gösterdi" dedi. Illes şöyle devam etti: "Bu noktada uluslararası madencilik iş birliklerinin rolü çok daha kritik hale geliyor" diye konuştu.