NECDET İÇEL
Bizi Allah'a ulaştırabilecek en kolay yol, şefkat ve merhamet yoludur. Şefkatli ve merhametli insan, Allah'ın merhametine mazhar olur. Bir hadis-i şerifte, "Merhamet edin ki merhamet bulasınız" buyruluyor. İnsanlara merhamet edene Allah da merhamet eder. Bütün mahlukata merhamet edene de Allah merhamet eder.
Oruç tutan adam, açlığın nefsi üzerindeki acı tesirini gördükçe, her gün mahrumiyetin, açlığın, susuzluğun acılarını tattıkça, yokluk içinde yaşayan fakir ve yoksulları düşünür, onları göz önüne getirir, onlara karşı gönlünde merhamet ve şefkat duyguları uyandırarak fakir ve yoksullara, yetim ve acizlere yardım etmek ister ki, bu en büyük insaniyettir, fazilettir.
TAKVAYA ULAŞIRSINIZ
Kendisi de bu yardımdan dolayı pek büyük manevi zevk ve neşe duyar, Allah'ın ihsan ve mükafatına mazhar olur.
İhsan edin ki ihsan bulasınız, merhamet edin ki merhamet bulasınız. Allah Kuran'ında, "İyilikte ve takvada yardımlaşınız" (Maide:2) buyuruyor.
Takva da ne kadar ileri olursak, o nispette diğer insanlara yardımcı olabiliriz. Zaten Ramazan ayı takva ayıdır. Oruç tutmakla insan da takvasını geliştirir.
"Oruç size farz kılındı ki belki takvaya ulaşırsınız" (Bakara:183) ayeti de oruç-takva münasebetine dikkat çekiyor.
Oruç ile takvamız ziyadeleşecektir. Yardımlaşma duygusu da doruk noktaya çıkacaktır. Yardımlaşma ise merhametin bir göstergesidir. Hangi nispette merhametli ise, o nispette yardım edecektir.
Kainat, yardımla ayakta duruyor. Güneş dünyamıza sürekli yardım ediyor. Bulut ve yağmur toprağa medet ediyor. Toprak bütün gücüyle bitkilerin, tohumların imdadına koşuyor. Bitkiler hayvanların, nebatat ve hayvanat da bütün gücüyle insanların imdadına koşuyor.
İnsanın vücudu da uzuvların birbirine yardımıyla ayakta duruyor. El-ayak, göz-kulak, dil-dudak vs. hep birbirine yardım ediyorlar.
SEVABA NAİL OLUR
Birbirine yardımcı olan bir toplum ayakta kalabilir. Yoksa yok olur.
Ramazan ayının bir adı da "yardım ayı"dır. Kardeşin kardeşe yardımı, Allah'ın emridir. Her kim bu ayda oruç tutar, bir kimseye sadaka ve nafaka verir, yardım ederse verdiği şey günahlarının affedilmesine ve cehennem ateşinden kurtulmasını sağlar.
Kim kimin orucunun açılmasına, iftar etmesine sebebiyet verirse, o oruç tutanın ecrinden hiçbir şey eksilmeksizin onun ecri kadar ecre, sevaba nail olacaktır.
Bu Ramazan ayında şefkat ve merhamet duygularımızın artması ve diğer insanlara ve özellikle komşu ve akrabalara yardımcı olmanız en büyük duamdır.
İslamiyet ve sanat
MEHMET KÖSE (DENİZLİ İL MÜFTÜSÜ)
İnsanlar karşılıklı anlaşabilmek, hislerini, üzüntülerini, sevinçlerini karşısında bulunana aktarabilmek için çeşitli yollara başvurur, işaretleşir, ses çıkarır, konuşurlar. Bilgisini, hünerini, ustalığını, maharetini anlatmaya çalışırlar. Anlatım şekillerinin en manalısı bir duygunun, bir hayalin ve güzelliğin dile getirilişinde kullanılan yoldur. Yani sanattır.
Sanat bir heyecanın, hisle karışık bir heyecanın resmedilişidir. Sanat, bir kültürün sembolize edilişidir. Sanat, bir inancın estetikle yoğrulmasıdır.
SANATKARA YARDIM
İslam dini ilme, edebiyata, ziraata ve ticarete verdiği önemin yanında sanata da gerekli değeri vermiş, sanat alanında da ortaya koyduğu prensipleri çiğnetmeden kendine özgü imparatorluğunu kurmuştur. Bir Asur sanatının, bir Mısır sanatının, bir Hint sanatının yanında, bir İslam sanatı doğmuş ve tarihteki yerini almıştır.
Kabul edilmelidir ki, hangi sanat olursa olsun onun özünde var olan imaj, o sanatı meydana getiren medeniyetin fertlerinin inançlarıdır.
Hal böyle olunca, İslam sanatı da, özünde yatan inancın tabii bir neticesi olarak ortaya çıkmıştır.
İslamiyette ilim, sanat ve teknik daima övülmüş, ilim sahibi olmak, sanat ve teknik sahada yeni bilgi ve beceriler elde etmek teşvik edilmiştir.
Peygamber Efendimize, 'Yüksek dereceli ibadetler hangisidir' diye sorulduğunda bunları sayarken, "Ya sanatkara muavenet (yardım) yahut beceriksiz, iş bilmez kişiye yardım edersin" buyurarak sanatın ve bu sanatın uygulayıcısının korunmasını Müslümanlara tavsiye buyurmuşlardır.
Askerlik bir sanattır. Onda dini ve devleti müdafaa etmek ve onu yaymak vardır.
Ziraatçılık bir sanattır. Onda toprakla yoğrulmak, asla sarılmak vardır.
Ticaret bir sanattır. Çünkü kazancın çoğu ondadır.
Diğer meşru meslek dalları ayrı bir sanat gurubunu teşkil ederler. Çünkü her birinde bir amaç, hayırlı bir sonuç vardır.
TEBRİK EDİYORUM
İslam'da haksız kazançtan men vardır. Hileli yoldan elde edilen servet nefretle bakılandır. Helal kazanç ve bu kazancı temin eden sanat ise sevilerek aranandır.
Alın terinin karşılığını yiyen sanatkara ne mutlu, yine hilesiz yaptığı eseri karşısında dim dik duran sanatkara ne mutlu.
Ramazan boyunca farklı konulardaki yazılarımla Ege'nin güçlü sesi, köklü kuruluşu, her gün okumaktan büyük zevk duyduğumuz Yeni Asır Gazetesi'nin Ramazan sayfasında sizlerle birlikte oldum.
Sayılı gündü geldi geçti. Mübarek Ramazan ayını da geride bırakıyoruz. Yüce Yaradan'dan bizleri nice Ramazanlara sağlık ve mutluluk içerisinde ulaştırmasını temenni ediyorum.
Bu sevile ile de mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. Allah hepimizi korusun, birliğimizi düzenimizi, kardeşliğimizi bozmasın.
MENKIBE
Abdestsiz süt vermedim
Kendisi gibi ilim ve maneviyat ehli olan kardeşi Ahmet-i Bican cemaate imam olarak namaz kıldırdığı esnada abisi Mehmet-i Bican camiye gelir, kapıdan bakar ve gülümseyerek içeri girmeden geri dönüp gider. O anda cemaate imam olan Ahmet-i Bican, abisinin bu hareketine mana verememiş, içeri girmeden gülümseyip gittiğine üzülmüştü. Akşam annesi ile sohbet ederken bu aklından çıkmayan şeyin sebebini öğrenmek istedi ve "Anneciğim! Bugün dikkatimi çeken bir şey oldu. Abim cami kapısında durmuş, bana bakıyor ve tebessüm ediyordu. Ama içeri girip oturmadı. Sebebini ondan bir sorsan" dedi.
Evlını kıramayan anne ertesi gün büyük oğlu Muhammed Bican'a giderek sohbet arasında niçin camiye girmediğini sordu. O da; annesine bunda üzülecek bir şey olmadığını aksine sevinilecek bir durum olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: "Kapıdan baktığımda binlerce meleğin, kanatlarını sererek İçeride olduğunu gördüm ve üzerlerine basmamak için içeriye girmedim."
Bu duruma çok sevinen annesi, eve dönerek durumu küçük oğlu Ahmed-i Bican'a anlattı. Ahmed-i Bican sevineceği yerde durgunlaştı. Bunu fark eden annesi sebebini sorunca, "Ağabeyim melekleri gördüğü halde ben niçin göremiyorum, acaba sebebi nedir?" dedi.
Annesi hiç beklemediği bu soru karşısında şaşırdı. Ahmed-i Bican hazretleri sonra ilave etti: "Anneciğim bunun sebebini senin bilmen lazım. Biraz düşün bulacaksın."
Annesi bir süre düşündükten sonra yaşlı gözlerle oğluna şöyle açıkladı: "Sen henüz süt emme çağında idin. Namaza durmuştum. O esnada komşularımdan bir hanım geldi. Sen ağlamaya başladın. Selam vermeme de az kalmıştı. Kadıncağız ağlamayasın diye seni emzirmeye başladı. Selamı vermemle birlikte engel oldumsa da sen bir kaç yudum almıştın. Sonra bu kadının abdestsiz olduğunu öğrendim. Ben seni hiç abdestsiz emzirmedim. Her halde sebebi odur" dedi. Ahmed-i Bican, "Doğru söyledin" dedi.
RAMAZAN ANILARI
YASİN ÖZPEK
Denizlili işadamı
Torpil patlattım oruç açılıyordu
Denizli'de Özpekler Su Ürünleri Genel Müdürü Yasin Özpek, 1988 yılı Ramazan ayında Topraklık mahallesinde yaptığı yaramazlıkla ilgili anısını bizimle paylaştı.
"Topraklık mahallesinde oturuyorduk. 13-14 yaşlarındaydım. O zamanlar mahalle bakkallarında barut kullanarak yapılan torpil, çatapat, mantar gibi patlayıcılar yeni yeni satılmaya başlamıştı. Çocukluk işte, babamızdan aldığımız harçlıklarla doğru mahalle bakkalına koşar patlayan ses çıkartan ne kadar zararlı oyuncak varsa satın alırdık.
Akşama kadar o patlayıcıları evlerin önünde, boş arsalarda, mahalle arkadaşlarımızla patlatır eğlenirdik. O oyuncakların tehlikeli olduğu, bize zarar verebileceği hiç aklımıza gelmezdi. Yine babamdan cep harçlığı aldığım bir günde soluğu mahalle bakkalında aldım. Param on kadar torpil almama yetti. Ramazan günü insanlar iftar hazırlığı yapıyor, konu komşu birbirine iftara gidiyor, komşular arasında yemek tabakları gelip gidiyordu. Torpilleri tek tek patlatmak zor geldi. Yerden bulduğum bir ip parçası ile deste yapıp hepsini birbirine bağladım.
Kibrit çöpünü ateşleyip fitili tutuşturduktan sonra
sokağın içine attım. Torpiller büyük bir gürültü ile patladı. Sesi duyan bazı kişiler Ramazan topu atıldı diye oruç açmaya kalkmış. Belki de orucunu açanlar bile oldu. Korkanlar, orucunu bozmaya kalkanlar gelip beni babama şikayet etmiş. O akşam iftardan sonra babamdan sağlam bir fırça yiyip, bir hafta harçlık almama cezasına çarptırıldım. Torpillerin yüksek sesinden ben de çok korkmuştum. Şimdi ne zaman Ramazan topu sesi duysam o yaptığım yaramazlık aklıma gelir.
ÜÇ HADİS
** Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizi, Birr, 55.)
** Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberani, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhaki, 4/334.)
** İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü "La ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)" sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhari, İman, 3; Müslim, İman, 57, 58.)
BİR AYET
Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer rabbin tarafından azabın ertelendiğine dair bir söz geçmemiş olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra kitaba varis kılınan kitap ehli de Kur'an hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.
ORUÇLA İLGİLİ ÜÇ SORU ÜÇ CEVAP
Soru: Ağzın içindeki çürük dişe konan ilaç, orucu bozmuyor da, dil altına konan hap, niçin orucu bozuyor? Vücuttaki sağlam deriye konan ilaç emilse bile orucu bozmuyor da, ağızdaki sağlam deriye konan ilaç emildiği için niye orucu bozuyor?
Cevap: Dil altındaki deri, vücudun dışındaki deri değildir. Yumuşak, kaygan bir dokudur. Tıpta buna mukoza deniyor. Çok farklı özelliğe sahiptir. Birbiri ile asla mukayese edilmez. Dişin yapısı da mukozanın yapısından farklıdır.
Soru: Kalp hastasının göğsüne sürdüğü ilaç orucu bozar mı?
Cevap: Orucu bozmaz. Çünkü sağlam deriye sürülen ilaç, deriden içeriye girse de orucu bozmaz.
Soru: İstemeyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar mı?
Cevap: Bozmaz. İsteyerek, zorlayarak az bir kusma da orucu bozmaz ise de, ağız dolusu kusmak bozar. Hadis-i şerifte (Kendiliğinden ağız dolusu kusanın orucu bozulmaz. İsteyerek ağız dolusu kusanın orucu bozulur, kazası gerekir) buyuruldu. (Nesai)
