12 Eylül Referandumu'na "yetmez ama evet" oyu... ABD ve Avrupa'yı derinden etkileyen ekonomik kriz... "Fazıl Say" ve "Haluk Bilginer"den sıra dışı açıklamalar ve 2010'a damga vuran olaylar...
ÖZKAN BİNOL
Özkan Binol, kendi alanlarının usta isimleriyle siyaset, ekonomi ve sanat dünyasında yaşananları konuştu. Sabah Gazetesi Magazin Müdürü Şengül Balıksırtı, 2010'da magazindeki gelişmeleri yorumlarken, Kadir Has Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman ise yaşanan siyasi olayları anlattı. Forbes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Burçak Güven de geçtiğimiz yılda gündemde yer alan ekonimik krizi değerlendirdi.
"Türkiye'deki seçimler, dünyada bir siyaset sorunsalı haline gelmiştir" Kadir Has Üniversitesi Rektör Yardımcısı / Sabah Gazetesi Köşe Yazarı
Prof. Dr. Hasan Bülent Kahrama
- 2010 yılının en önemli siyasi olayı sizce neydi?
Birçok olay var ama ben gene de iki olayın çok öne çıktığı ve sonuçları itibariyle Türkiye'yi derinden etkilediği kanısındayım. Birincisi, YAŞ'te cereyan eden ve Türkiye'nin sivil-asker ilişkilerinde bir dönemeç olan kararlarla, hükümetin tutumu. İkincisi, yakın dönem tarihimizin yeniden ele alınmasına yol açan, 12 Eylül'ün getirdiği 'deli gömleği'nin bir nebze olsun gevşetilmesine zemin teşkil eden, Türkiye'nin daha demokratikleşmesine katkı sağlayan 12 Eylül Referandumu. Ne var ki, o referandum evet'ten ziyade 'yetmez ama evet' oyuyla kazanıldı. Bu ayrıntının bugün dünden daha önemli olduğu kanısındayım.
ETNİK TARTIŞMA - Diğer önemli siyasal olayı nedir?
Henüz yeterince çözülmemiş ve belirginlik kazanmamış olsa da CHP'nin karşı karşıya kaldığı değişim, birçok yanı itibariyle, önemlidir ve yakın dönem Türk siyasal yaşamını etkilemeyi sürdürecektir.
- 2010'da etnik farklılıklar ön plana çıkarıldı ve milliyetçi değerler yükseldi? Sizce bu durumun dinamikleri nelerdir?
Sadece bugünü ilgilendiren bir oluşum ve süreç değil bu. Türkiye 1990'lı yıllarda çok bilinçli bir milliyetçileş/tiril/me sürecine itildi. Bugün de Kürt konusunun yeterli bir hızla çözülmemesi, bunun bir demokratikleşme konusu olduğunun yeterince anlatılmaması o gelişmenin yeni ivmeler kazanmasına yol açıyor. Son olarak DTK'da alınan karar, özü itibariyle demokratik platformda tartışılmayı ne kadar hak ediyorsa da, zamanlaması itibariye ve bu nedenle yanlıştı. Onun getirdiği itki bana göre baraj altında kalacağı 12 Eylül Referandumu ile kesinleşmiş MHP'ye yeni bir güç katmıştır.
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin Ortadoğu tablosundaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadoğu politikası Cumhuriyet tarihinin en önemli dönemeçlerini alıyor. Bu Türkiye'nin kendisiyle, kimliği ve geçmişiyle olduğu kadar geleceğiyle de ilgili bir pozisyondur. Fakat dış politikayı sadece Ortadoğu ile kısıtlamamak gerekir. Türkiye dış politikada çok yeni bir model deniyor. Bu, konvansiyonel metodun ve anlayışın dışına çıkan bir anlayışa dayandığı için dünyaya anlatılması, benimsetilmesi güçlükler içeren bir yaklaşımdır. Buna mukabil o politikanın bir parçası olarak Ortadoğu'da gösterilen performansın Türkiye'yi o bölgede çok farklı bir noktaya taşıdığı açıktır.
- Bildiğiniz gibi İsrail ile Mavi Marmara krizi yaşandı ve ipler gerildi. Aslında bu gerginlik Davos sürecinde ortaya çıkmıştı. Buna paralel olarak İsrail ve Arap dünyası ile ilişkilerimiz 2011'de nasıl gözüküyor?
Çok zor görünüyor. İsrail, kendi iç politik sorunları nedeniyle Türkiye'nin haklı beklentilerini karşılamayacaktır. Seçim arifesinde bulunan Türkiye de kendi önerisi dışında her modele kapalı kalacaktır. Bu nedenle ilişkiler gerilimini koruyacaktır. Bu hiç istenmeyen bir durumdur. Türkiye her zaman İsrail'le yakın ilişkiler içinde olmuştur. O ülkede fanatik bir iktidarın mevcudiyeti bu sorunlara yol açmıştır. Öte yandan İsrail-ABD ilişkisi nedeniyle de bu alandaki sorunlar Türkiye'yi etkilemeği sürdürecektir. Burada ABD'ye gerçekleri anlaması bakımından önemli bir rol düşmektedir.
- Avrupa ve dünya persipektifinden baktığımızda Türkiye nereden nereye geldi?
Türkiye'nin bir yükselen yıldız olduğu kesindir. Ekonomik gelişmesi, nüfus potansiyeli, güttüğü dış politika, kazandığı özgüven ona tümüyle farklı bir pozisyon kazandırmıştır. Ne var ki, bu bitmiş bir oluşum değildir. Kaldı ki, dış politika dinamik bir alandır ve her gün değişir. Öte yandan dış politka iç istikrarla ve ekonomik plandaki güçle yakından ilgilidir. Bu bakımdan Türkiye'nin bu alanlardaki dikkatini koruması, sürdürmesi ve gücünü geliştirmesi gerekir. AB sürecinde Türkiye, Merkel-Sarkozy ikilisi tarafından büyük bir haksızlığa maruz kalmıştır. Ne var ki, bu, bizim AB'ye küsmemizi gerektirmez. Tersine, Türkiye AB reformlarını hızla tamamlarsa ve o landaki eksiklerini giderirse bırakalım Avrupa'yı bütün dünyada çok daha önemli ve güçlü bir noktaya erişecektir.
- 2011'de dünya siyasi sahnesinde neler olabilir? Kimlerin yıldızı parlayıp, kimlerin yıldızı sönebilir?
Bunu kestirmek zor. Fakat 2012'de ABD'de seçimler var. İhtimal Obama'nın bir daha kazanacağı yolundadır ama kolay bir iş de değildir bu. Önümüzdeki yıl bu takvim işleyecektir. En öncemli gelişme oradaki gidişat olacaktır. Aynı şekilde Türkiye'deki seçimler de bizim bir iç meselemiz olmaktan çıkmış, dünya ölçeğinde bir siyaset sorunsalı haline gelmiştir.
"Ekonomik çöküş, Avrupa'da siyasi çöküşü de getirebilir" Burçak Güven Forbes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
- Geçen yıl ekonomik krizden dünya nasıl etkilendi?
2008 Eylül'ünde başlayan kriz özellikle ABD ve Avrupa'yı çok derinden etkiledi. Her ikisinin de bankacılık sistemleri çökme noktasına geldi. Buralarda yaşayan insanların günlük hayatlarında büyük değişiklikler oldu. Hele Amerikalılar çok ciddi oranlara tırmanan işsizlik rakamlarıyla karşı karşıya kaldı, evlerini kaybetti, gelecek umutları söndü. Hemen ardından gelen 2009 göreceli olarak iyileşmelerin yaşandığı bir yıldı. Çöküş devam etmedi, yalnızca 2008 krizinin etkileri, artçı sarsıntıları geldi. 2010'a baktığımızda ise birtakım iyileşmeler görüyoruz. Ekonomiler, borsalar, emtia fiyatları yeniden yükselişe geçti. Dünyanın bazı bölgeleri sıkıntılı finansal durumlarla boğuşurken, gelişmekte olan ekonomilerden iyi haberler geldi. Zaten bu nedenle de dünyanın ekonomik ekseninin Batı'dan Doğu'ya doğru kaymakta olduğu tartışmaları alevlendi.
TEĞET GEÇTİ - Bu kriz bizi gerçekten teğet mi geçti yoksa iş dünyasında önemli etkileri oldu mu?
Buna cevap verebilmek için Türkiye'nin, şu an itibariyle ne durumda olduğuna ve diğer ekonomilere göre yerine bakmak gerekiyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu bir grup ülke 2010'u yüzde 8'ler civarında büyümeyle kapattı. Öte yandan trilyonlarca dolar teşviklere rağmen ABD'nin büyümesi yüzde 2-3 seviyesinde kaldı örneğin. Avrupa'ya baktığımızda daha da vahim bir tablo görüyoruz. Yüksek borçla yakalanan ekonomiler belini bir türlü doğrultamadı. Sadece Almanya bir çeyrekte tarihi bir büyüme rakamına ulaşabildi. Bu duruma bakıldığında, Türkiye'nin AB'nin kurtuluş yollarından biri haline geldiği gerçeğini dikkate alınca ve 2011'de yine Avrupa'nın içinde bulunduğu riskli durum göz önünde tutulduğunda bir teğet geçmeden bahsetmek yanlış olmaz. Ama Türk iş dünyasının bu krizden etkilenmediğini söylemek de doğru değil. Kurumlar önünü göremez hale geldiği için yatırımlar, büyüme vs. durma noktasına geldi, pek çok profesyonel işsiz kaldı, büyük darbe yiyen sektörler yeni yeni toparlanabiliyor.
- 2010'da hangi sektörler yükseldi, hangilerinin yıldızı söndü?
2010'un Mart ayında yayınladığımız Forbes zenginler listesindeki isimlerin mevcut servetlerini hangi sektörlerden elde ettiğine baktığımızda enerji, turizm, gayrimenkul, finans, inşaat, medya ve perakendenin öne çıktığını görmüştük. Bu yıl yine benzer bir veriyi, Mart ayında piyasaya çıkacak sayımızda bu yılın zenginleriyle birlikte yayınlayacağız. Yıldızı parlayan sektörlerde bu yıl büyük bir değişiklik beklemiyorum.
YOLLAR AYRILACAK - IMF ile yolların ayrılması iş dünyasını nasıl etkiledi?
Piyasada "IMF'siz olmaz" diye yaygın ama yanlış olduğunu açıkça gördüğümüz bir inanış vardı. IMF ile iplerin kopması sonrası bu korkuların gerçekleşmediğini görmek sanırım belli düzeyde bir rahatlama getirdi. Ama şunu da söylemek lazım ki yeni bir IMF anlaşması yapılmamış olsa da, Türkiye ekonomisinin IMF ile göbeğinin tam kesildiğini söylemek doğru değil. Çünkü şu ana kadar, 2001 krizi sonrası uygulanan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"nın revize edilmiş hali kullanılıyordu. Bu program, temelde bir IMF programıdır. Ancak 2011'de tartışılıp yürürlüğe konması beklenen yeni ekonomi programıyla "IMF ile yollar tam olarak ayrıldı" dememiz mümkün olacak.
- Avrupa Birliği ekonomik anlamda bir çöküş mü yaşıyor? Yunanistan'daki kriz hepimizce malum...
Avrupa'nın ekonomik çöküşü o kadar şiddetli ki bence bu birliğin siyasi anlamda çöküşünü bile getirebilir. Çünkü AB'de farklı ekonomik büyüklüklere ve sorunlara sahip ülkeler, tek bir para birimi altında hareket etmeye çalışıyor ve bunda çok zorlanıyor. Örneğin Almanya verimli bir yıl geçirip büyümede rekor yakalarken İspanya, İtalya, (Yunanistan ve İrlanda kurtarılsa da) krizi derinleşiyor. AB'nin krizi aşması için ABD'den çok daha karmaşık bir kurtarma operasyonuna ihtiyacı var. Bu yüzden AB ya tam dağılacak ya da çok daha bir siyasi fazla bütünleşmeye gidecek. Bunun için de Türkiye'ye ihtiyaçları var. İşin ilginç yanı Türkiye'yi Avrupa için yük olarak gören Almanya bile artık farkında ki bizsiz bir genişlemenin ekonomik olarak şansı pek yok.
- Emlak sektöründeki lale devri bitti mi? Fiyatlar yeniden yükselir mi?
Emlak fiyatlarında kısa dönemde yükseliş trendinin devam etmesini bekliyoruz. Özellikle büyük inşaat şirketleri tarafından gerçekleştirilen ve şehirlerin 'perifer' dediğimiz dış semtlerinde yapılan ya da şehirlerin eski mahallelerinin yeniden inşasıyla ortaya çıkan yapılar nedeniyle bu yükselişi bekliyoruz.
- Dolar ve euronun yeni yılı sizce nasıl olacak?
Bunun cevabı tamamen Merkez Bankası'nın ne tür bir politika izleyeceğine bağlı. 2010'da Türkiye'ye gelen sıcak para girişinin artması, kurlar üzerinde etkili oldu. Doğrudan sermaye yatırımların farklı olarak sıcak para, bir ülkenin ekonomik sistemine hızla girip çıkabildiği için bazen yıkıcı etkilere neden olabiliyor. Artık borçlanmaya dair meselelerini çözmeye yaklaşan Türkiye artık bu tip bir paranın esiri olmayacak. Zaten Merkez Bankası Başkanı'nın sıcak paraya karşı önlem alınacağına dair açıklamaları, bu alanda farklı bir tutum izleneceğine işaret ediyor. Bunların neler olacağını birlikte göreceğiz.
"Fazıl Say'a fazlasıyla haksızlık yapıldığını düşünüyorum" Şengül Balıksırtı Sabah Gazetesi Magazin Müdürü
- Geçen yılın en önemli magazin olayları hangisiydi?
İngiltere masallara alışık bir ülke olduğu için Leydi Diana'dan sonra bir masal olmamıştı. Bu nedenle Prens William'ın Kate Middleton ile nişanlanması geçen yılın en önemli magazin haberiydi. Başta İngiltere olmak üzere tüm dünya bu masalın devamını heyecanla bekliyor. Türkiye'deki magazin haberlerini artık çok önemseyemiyorum. Çünkü bizim çok önemsediğimiz şeyler başkalarının hayatında sıradan olarak yaşanmaya başladı. Boşanmalar, ayrılıklar... Bir bakıyoruz ünlülerin hayatlarına, hemen boşanıyor, sonra da aşık olarak olarak aynı çift karşımıza yeniden çıkıyor. Boşandı mı diye bir tepki veremiyorum çünkü iki gün sonra barışabilir.
- İstanbul "kültür başkenti" unvanının hakkını verebildi mi?
Tabii ki çok güzel böyle bir şeyin olması, İstanbul'a bir enerji kattı. Yurtdışından da birçok insan geldiğine inanıyorum. Fakat dünyanın hiçbir yerinde unvanı böyle olan ve yolları çamurdan geçilmeyen bir ülke yok. Çamuru ortadan kaldıramadığımız sürece kültür başkentine bağlamayacağım ama dünyalı bir şehir olmamız bile çok zor.
- "Kültür başkenti" çerçevesinde en önemli sanat olayı hangisiydi?
Dünya medyasının ilgisini çekmesi açısında U2 konseri ve U2 üyelerinin Boğaz Köprüsü'ndeki yürüyüşleri çok önemliydi. Aslında böyle bir konsere ev sahipliği yaparken tüm dünyaya kendimizi göstermiş oluyoruz.
- "Fazıl Say" ve "Haluk Bilginer"in açıklamaları geçen yıl çok tartışıldı.
Biz dinlemeden konuşmaya başlıyoruz. Fazıl Say'a fazlasıyla haksızlık yapıldığını düşünüyorum. İsviçre'deki verdiği konserleri biliyorum küçük kasabalarda bile olağanüstü ilgi görüyor. Yani bunu önemsemek varken sahip çıkmak varken buna vurmak başka bir şey. Hemen küçük bir şey arıyorlar. Haluk Bilginer de konuşması arasında "yavşak" dedi. Onun da kendini tam anlamıyla ifade edebildiğini zannetmiyorum. Daha açıklayıcı olsaydı belki bu noktaya gelmezdi. Tiyatroculukta kutsallaştırmaya değer bir şey var mı bilmiyorum. Ona bakarsanız cerrahlar yani dünyanın en kutsal işini yapıyorlar. Ama bir cerrahın yakını öldüyse kalkıp gidiyor ya da o ameliyat erteleniyor. Öyleyse niye tiyatro bu kadar kutsal? Çok doğru bir şey söyledi Haluk Bilginer. Ama herkes birbirinden nefret ediyor kimse kimseyi sevmiyor. Ortalık birbirine giriyor.
- Bir sanatçıyı dünya starı yapan nedir?
Dünyada bir Hollywood gerçeği var biliyorsun. Okuyorum 80 milyon dolara ev almış biri, bir film 70 milyon dolar hasılat yapmış. İşte bu şeyler büyüyünce, dünyalar da büyüyor. Biz 3 bin - 5 bin gişe yapan filmlerden bahsediyoruz. 3 bin kişilik açık havayı dolduramayan konserleri yazıyoruz. Ben buna dünyalar farkı diyorum. Burada üzerinde çalışılarak yaratılan bir star yok. Ama mesela "Hanna Montana"yı oynayan Miles Cyrus adındaki küçücük kız çocuğundan nasıl bir star yarattılar. Lady Gaga mesela, bir taraftan şarkıları, bir taraftan da nasıl bir magazinel kişiliği var. Ancak böyle star olunuyor.
- Türkiye'den böyle bir isim verebilir miyiz?
Dünya starı yok. Ama Türkiye de büyük değişim içinde. Şimdi TV dizilerinin yıldızları var ama ne kadar kalıcı olacaklarını uzun vadede göreceğiz. Ama kim hala bir stardır diye soruyorsanız hemen "Ajda Pekkan"ın adını söylerim.
YEŞİLÇAM ÖNEMLİ - Türk Sineması atakta gözüküyor bu konudaki fikrin nedir?
Türk Sineması atakta ama benim bir tespitim var: Çok gişe yapanlar iştah kabartıyor. Bu nedenle "Biz de yapalım, ya olursa" diye yola çıkan çok kişi var. Ayrıca 'çok gişe yapan mı, yoksa az seyircili filmler mi iyidir?' diye bir bakış açısı var. Mesela "Bal" gişede başarılı olmuyor ama Berlin'de Altın Ayı Ödülü'nü kazanıyor. Olsun ne yapalım yeni bir sinema dili arıyoruz ve Türkiye'nin adını duyuruyoruz. Yeşilçam'ı da önemsiyorum ben, bir yapı taşı. Mahsun Kırmızıgül'ün filmine de saygı duyuyorum. Bir de Çağan Irmağın son filmi "Prensesin Uykusu"nu çok sevdim bu yıl.
- Geçen yıl en başarılı magazin figürü kimdi?
Reytingleri olan dizilerin oyuncuları. Oradaki başarılarla magazinin yönünü de değiştirdiler. Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Tuğba Büyüküstün gibi isimler daha kapalı yaşıyorlar, çok ortalarda olmuyorlar. O dizinin dışında ekstra bir şey yapmalarına da gerek kalmıyorlar. Sürekli gündemdeler.
