“Hekimoğlu’nu neden dUnya tanımasın?”

İzmir Operası’nın 14 Mart’ta prömiyerini yapacağı Hekimoğlu operasının bestecisi Tolga Taviş, “Karadeniz hikayesinden tüm dünyayı etkileyebilecek bir eser yaratmayı hedefledik. Hekimoğlu’nu yerelden evrensele taşıdık” dedi. Rejisör Figen Karakelle ise, “Hekimoğlu’nu içindeki çatışmalarla yansıttık. Kimi kahramanlığından, kimi aşkından etkilenecek” dedi

BÜLENT GÜRLÜK

İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin 14 Mart'ta prömiyerini yapacağı Hekimoğlu operasının hazırlıkları tüm yoğunluğuyla sürerken, eserin bestecisi, şef Tolga Taviş ve rejisörü Figen Ayhan Karakelle'yi Elhamra sahnesinde yakaladık. Ve aralıksız devam eden sahne ve orkestra provalarının öğle arasını işgal ederek hoş bir söyleşi yaptık kendileriyle...
Ünlü türküsüyle nam salan Karadenizli Hekimoğlu'nu kendi yöresinden alarak tüm dünyanın zevkle izleyeceği bir operaya dönüştüren Tolga Taviş ile Figen Karakelle'yi heyecanla dinlerken, bir an eserin sahneleri gözümün önünden geçer gibi olmadı değil...
Hekimoğlu ile buluşmanız nasıl oldu? Libretto mu size geldi, yazılmasını kendiniz mi istediniz bu hikayenin?
Tolga Taviş: Hazırlık noktası açısından son derece spontan gelişen bir projeydi. Bizi ilk motive eden fikir, bir Karadeniz hikayesini opera sanatıyla gelenekselden evrensele taşımaktı. Besteci ve müzikolog dostum Bertan Rona ile projenin tohumlarını 2011 yazında attık. Karadeniz'de Türk insanın aşina olduğu, Karadeniz'i yansıtan, Karadeniz melankolisini hissettiren nasıl bir dramatik hikaye bulabiliriz operaya dönüştürebilecek, bunu çok düşündük.
Araştırırken Hekimoğlu hikayesinin uzak ara benzerlerinden sıyrıldığını gördük. Ünlü türküsüyle çok bilinmesi, opera dramatolojisine uygunluğu bizi Hekimoğlu'nda buluşturdu.
Eseri besteleme süreci nasıl yürüdü?
T.T: Benim için en büyük şans librettoyu yazan arkadaşım Bertan Rona'nın besteci ve müzisyen olmasıydı. Böylece birbirimizi anlamak daha kolay oldu. Çok sıradışı bir süreç yaşadık. O yazdıkça ben besteledim, ben besteledikçe o farklı şeyler düşündü. Genelde libretto bitmiş olarak bestecinin eline gelir, besteci oradan kısıtlamalarla librettoyu besteler. Ama bizim öyle olmadı, sahne sahne, tablo tablo yazıp besteleyerek, birbirimize müdahalelerde bulunarak bu eseri ortaya çıkardık.
Yöresel bir hikayeden evrensel bir müzik yaratırken nasıl bir denge kurdunuz?
T.T: Çok güzel bir soru. Dikkat edildiğinde aşağı yukarı tüm operaların ortak noktası hikayelerinin yerel olmasıdır. Birçok eser lokal bir hikayeden evrensele doğru evriliyor. Ben burada müzik dilini oluştururken açıkçası Karadeniz folklor müziğini belli ölçüde kullanmaya çok özen gösterdim. O bir bilim raviyasıdır, kokusudur, baharatıdır. Ama eserin müzik bütünlüğü, kendi özgün renk paletinden çıkan bir iş oldu. Hikayedeki yerelliği yansıtmakla beraber dünyanın her yerinde dinelenebilcek evrensel bir müzik yazdığımı düşünüyorum.
Burada amaç bizim bildiğimiz Hekimoğlu hikayesini tüm dünyaya tanıtabileceğimiz bir esere dönüştürmekti.
Yerel olarak özellikle öne çıkarmaya çalıştığınız bir tarafı oldu mu?
Tabii ki oldu. Hekimoğlu Türk halkının belleğinde türküsüyle kazınmış bir karakter. Hekimoğlu türküsünün tam da en ihtiyaç duyulduğu anda eserde yer aldığını söyleyebilirim. Bunun dışında 'Oy Bir Sigara ver Bana' ve 'Sokak Başı Meyhane' diye iki Giresun türküsü kullandım.
Figen Hanım, Hekimoğlu karakteri en çok hangi yönüyle insanları etkiliyor sizce?
Figen Ayhan Karakelle: Hekimoğlu bir kahraman ama kadere karşı gelemiyor. Güven ve mutluluk arayışı, ihanete uğrayışı, isyankarlığı, dağa çıkışı ve en sonda dramatik bir final geliyor... Bu yanıyla Hekimoğlu içinde yaşadığı çatışmalarla yansıtılıyor. Ayrıca bir de kader var ağlarını ören... Örneğin dağa çıkışı isyankar bir karakter olduğu için değil, koşullar öyle gerektirdiği için.
Toplumsal şartların, yaşadığı dönemin insanı hangi noktalara getirebileceği anlatılıyor Hekimoğlu'nda.
Hekimoğlu aslında istemediği bir hayatın içinde mi buluyor kendini?
F.K: Düğüm noktası babasının ölümü hakkında şüpheleri olması. O bütün düğümleri çözdüğünde geri dönülemeyecek bir aşamaya geliyor.
Annesinden ve sevdiği kadından uzakta, yapayalnız kalmış durumda. Biz de onu içinde yaşadığı bu çatışmalarıyla, karşıtlık yaratan durumlarıyla sahneye taşıdık. Kahraman da olsa o bir insan.
Nasıl bir rejiyle karşılaşacak İzmirli izleyiciler?
F.K: Tolga'nın müziğinde evrensel bir formun üzerinde yerel öğeler de var ama benim sahnemde tanımlanmış bir Karadeniz fonu yok. Ama kostümlerde o tadı yakalayabilecek izleyici. Ben rejide köy seyirlik mantığından yararlandım.
Yani oranın ne sahnesi olduğunu oyuncuların aksiyonu ve konunun akışından anlayacak seyirciler.
Tamamen soyut bir anlatım türü.
Bunun yanı sıra her karakterin içindeki ters köşeyi ortaya çıkarmaya çalıştım. Örneğin izleyiciler Hekimoğlu'nu farklı yönleriyle yakalayabilecekler.
Kimi aşık Hekimoğlu'na, kimi kahraman Hekimoğlu'na hayran olacak.
Daha önce nerelerde sahnelendi Hekimoğlu ve beklediğiniz ilgiyi gördü mü?
T.T: Dünya prömiyerini Samsun'da yaptı. Ardından Eskişehir ve İstanbul'da izleyiciyle buluştu. Güzel karşılandı. Yazarken hiçbir zaman halktan uzak bir eser yaratmak istemedim zaten. Halka operayı sevdirme amacını da güden bir opera Hekimoğlu.
Hem sanatçıları, orkestrayı, yaratıcı kadro ve solistleri hem de seyircileri memnun edecek dengeyi kurmayı tercih ettim.
Ama İzmirlilerin ilgisi, ne kadar başarılı olduğumuz konusunda en önemli kriter sayılacak bizim için. Tüm İzmirli sanatseverleri Hekimoğlu'na bekliyoruz.

"KENDİ JENERASYONUMA İLHAM VERSİN İSTERİM"
Bu tür eserlerin daha çok bestelenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?
Ben opera yazmanın, müzik yaratmanın, sanatın en zor alanlarındın biri olduğunu düşünüyorum.
Açıkçası gönül isterdi ki Türkiye'de de her ay yeni bir opera yazılsın. Hollanda'da her ay bir dünya prömiyeri olur. Duygusal ve kültürel olarak çok enteresan bir kıvamın damıtıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Hekimoğlu'nun benim jenerasyonumdan bestecilere ilham vermesini çok isterim. İnsanlar yaza yaza daha iyisini bulur. O yüzden bu eserin başarısı tartışılır. Açıkçası ben yapıyorsam diğer bütün besteciler de başarabilir. Önemli olan bunun teşvik edilmesi ve denenmesidir. Türk operasının gelişmesi için buna benzer birçok hikayenin bestelenmesine, operamıza kazandırılmasına ihtiyacımız var.
"MEYDAN OKUMA OLARAK GÖRÜYORUM"

Figen Hanım sizin eserle buluşmanız nasıl oldu?
Eser beni buldu, kader ağlarını ördü. Tolga Taviş bana bahsettiğinde eser daha yeni tamamlanıyordu. Ben bu eseri sahnelemeyi çok büyük bir meydan okuma olarak görüyorum.
Dünya üzerinde olmayan, sadece kağıt ve notadan ibaret olan bir metni sahnede kanlı canlı izlenir hale getirmek olağanüstü bir tat. Tolga bana eseri anlattıktan sonra bazı yerlerinin kayıtlarını gönderdi. Üzerinde konuştuk, hala şekillenmeye devam ediyordu. Yola çıkışımız böyle başladı. Hekimoğlu aslında bir kahraman ama diğerlerine benzemeyen bir kahraman. Çünkü Anadolu topraklarının dağıldığı, merkezi otoritenin sarsıldığı bir dönemden söz ediyoruz.
Bu yanıyla dönemin koşulları da Hekimoğlu'nun yaşamı üzerinde etkili oluyor.
Zaten oyunda 'Kader her şeyden güçlüdür' diye bir cümleyle bu vurgulanıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.