Bugün dünyanın en pahalı ikinci baharatı olan vanilya, yüzyıllardır damaklarda iz bırakıyor. Fakat bu tatlı aromanın küresel bir ürüne dönüşmesini sağlayan kişi, adı nadiren anılan siyahi bir çocuk: Edmond Albius. Bilimsel deha ile sezgisel zekayı birleştiren bu köle çocuk, insan eliyle vanilya çiçeklerini döllendirmenin yolunu keşfettiğinde yalnızca 12 yaşındaydı. Ne yazık ki keşfi kadar büyük bir ödül hiç almadı. Bugün vanilya, tatlıların vazgeçilmezi, parfümlerin alt notası ve milyonlarca dolarlık bir sanayinin baş tacı. Ancak bu lezzetin arkasında çoğumuzun bilmediği, hatta tarihin büyük ölçüde unuttuğu bir figür yatıyor: Reunion Adası'ndan 12 yaşındaki siyahi bir çocuk köle Edmond Albius.

SIRADIŞI TEKNİK
Vanilya bitkisi olan Vanilla planifolia, doğada yalnızca belirli türdeki arılar tarafından tozlaştırılabiliyor ve bu arılar yalnızca Meksika gibi sınırlı bölgelerde yaşıyor. Bu da vanilyanın tropik bölgelerde yetiştirilebilmesini oldukça zorlaştırıyordu. 19. yüzyılın başlarında, botanikçiler bu soruna çözüm ararken bile çözümü üretim hacmine uygun hale getiremiyordu. Ta ki Edmond Albius sahneye çıkana dek. Henüz 12 yaşındayken, Edmond elle tozlaştırma yöntemini kendi sezgisel zekasıyla keşfetti. Birgün çalıştığı plantasyonda vanilya çiçeğini incelerken erkek ve dişi organları arasında bir zar olduğunu fark etti. Küçük bir bambu çubukla bu engeli kaldırıp çiçeği döllerken, farkında olmadan vanilya endüstrisinin kaderini değiştirmişti. Edmond'un tekniğiyle artık her bir çiçek, insan eliyle döllenebiliyor; bu da vanilyanın ilk kez Meksika dışındaki bölgelerde meyve verebilmesi anlamına geliyordu.
HAYATI DEĞİŞMEDİ
Kısa sürede bu bilgi yayılmaya başladı. Edmond diğer plantasyonlara götürüldü, orada da köle işçilere nasıl yapıldığını öğretti. Vanilya çubukları Reunion'dan Fransa'ya tonlarca gönderilmeye başlandı. 20 yıl içinde Reunion, Meksika'yı geride bırakarak dünyanın en büyük vanilya üreticisi haline geldi. Bugün de bu unvanı Madagaskar devralmış durumda Edmond'un yöntemiyle. Ancak her devrim gibi bu da kazananını yaratmadı. Edmond, keşfiyle toplumun ekonomik kaderini değiştirse de, kendi hayatını değiştiremedi. Özgürlüğüne kavuştuğunda hiçbir resmi destek almadı. Zorluklarla dolu bir yaşam sürdü, haksız yere suçlanarak hapse atıldı. Yıllar sonra serbest bırakıldığında da sefil bir şekilde, devletin gözünde isimsiz biri olarak hayata veda etti.

ACINASI BİR SON
1880'de yerel bir gazetede çıkan kısa bir haber onun hikâyesini şöyle özetliyordu: "Bu koloniyi büyük ölçüde kalkındıran vanilya tozlaştırma yöntemini keşfeden adam, Sainte- Suzanne'daki halk hastanesinde sefalet içinde öldü.

Acınası bir son." Edmond'un katkısı yıllar boyunca görmezden gelindi. Fransız botanikçi Jean Michel Claude Richard gibi isimler onun buluşunu çalmaya çalıştı. Fakat ardında iz bırakan mektuplar ve tanıklıklar, Edmond'un tekniği kendi zekâsıyla keşfettiğini açıkça ortaya koyuyordu. Bugün bile bazı çevrelerde, onun bir köle olduğu gerçeği nedeniyle bu buluşa sahip olamayacağı yönünde önyargılar hâlâ sürmekte. Oysa tarih, Albius'un katkısını çoktan yazdı. Vanilya bitkisinin her yıl milyarlarca dolarlık ticaretine vesile olan bu yöntem hâlâ kullanılmakta. Tüm bu sektör, aslında bir çocuğun küçücük bir çubukla gerçekleştirdiği devrimin üzerine kurulu. Edmond'un hikayesi, modern tarımın görünmez kahramanlarına ve unutulan emekçilere bir saygı duruşudur.

