Babasını yitirmenin acısını yaşayan Aydın Menderes, daha sonra da ağabeylerini kaybetmenin üzüntüsünü yaşar. 1972 yılında Yüksel Menderes, 1978'te de Mutlu Menderes hayatını kaybeder
HAS BEY'İN KIYMETLİ OĞLU / ZAFER ŞAHİN
1960'lı yıllar Menderes ailesi için oldukça zor geçer. Ancak bir taraftan da hayat devam etmektedir. Aydın Menderes, 1968 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden mezun olur. Henüz 22 yaşındadır. Ya babasının ve ağabeyi Yüksel Menderes'in izinden giderek siyasete atılacak ya da kendisine başka bir yol çizerek hayatına devam edecektir. Tercihini siyasetten yana kullanır. 1970 yılında Aydın'da Demokratik Parti'nin il başkanı olarak siyasete adımını atar. Müthiş bir bilgi birikimi ve hitabet gücü vardır. Onu tanıyan herkes önünün çok açık olduğunu ve babasından sonra ikinci bir Menderes'in başbakanlık koltuğuna oturacağı düşüncesindedir. 1972 yılında meydana gelen bir olay Aydın Menderes'e babasından sonra bir büyük acı daha yaşatır. Aydın Milletvekilliği yapan büyük ağabeyi Yüksel Menderes, 1 Mart 1972 tarihinde Ankara'daki evinde ölü bulunur. Başucunda bir Kuran-ı Kerim vardır. Kareli bir kağıda yazılmış veda mektubunda, "Hayatta kaderin bütün cilveleri beni buldu. Kötü hadiseler karşısında daha fazla tahammül gösteremeyeceğim. Artık yaşama gücümü kaybettim" der. İntiharı kuşku doludur. Yakın arkadaşı eski milletvekillerinden Şaban Karataş'a göre veda mektubundaki yazı ile Yüksel Menderes'in el yazısı birbirini tutmamaktadır. Ancak annesi Berin Hanım'ın, "Bırakın öyle kalsın. Üzerine daha fazla gidip, yaramızı deşmeyin" ikazı ile dosya kapatılır.
MİLLETVEKİLİ SEÇİLİYOR
Aydın Menderes 1976 yılında askere gider. İskenderun'da yedek subay olarak tamamladığı askerliğinin ardından Süleyman Demirel'in Adalet Partisi'ne girer. 1977 seçimlerinde bu partiden Konya Milletvekili olarak seçilir ve Meclis'e girer. 1 yıl sonra partide Genel İdare Kurulu üyesi olur.
Bütün bunlar olurken aile fertlerinin başına gelen felaketlerde bir biri ardına tekrarlanmaktadır. Büyük ağabeyi Yüksel'in ardından diğer ağabeyi Mutlu Menderes'i 8 Mart 1978 tarihinde kaybeder. Mutlu Menderes'in Ankara'da trafik kazası sonucu gerçekleşen ölümü de tıpkı ağabeyi Yüksel'in ölümü gibi şüphelidir.
SİYASETTEN YASAKLANIYOR
Aydın Menderes, babasını kaybetmesine neden olan askeri darbeden tam 20 yıl sonra bir başka darbenin daha mağduru olur. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle siyaset yasağı getirilen isimlerden biri de Aydın Menderes'tir. 10 yıl boyunca siyaset yapması yasaklanmıştır. Kendisini tarih ve edebiyat çalışmalarına adar. Bu sırada kitaplar ve makaleler kaleme alır. Zaman akıp geçmektedir, 1987 yılında siyasi yasaklar kaldırılır. Ancak o 4 yıl daha siyasete dönmeyecektir.
Takvim yaprakları 1993 yılını gösterdiğinde Aydın Menderes, babasının elinden alınan Başbakanlık koltuğuna oturmak için çoktan harekete geçmiştir. O yıl kurucusu olduğu Büyük Değişim Partisi'nin genel başkanlığına seçilir. 1994 yılında bu partinin birleşmesiyle Demokrat Parti Genel Başkanı olur. Artık babasının kurduğu partinin bir numarası olur. Bu arada özel hayatında da mutluluğu yakalamıştır. 1991 yılında evlendiği Ümran Hanım için "Hayattaki en büyük mutluluğum" diye söz etmektedir. 1995 yılında Refah Partisi'nden İstanbul Milletvekili seçilir. 1996 yılında da partinin genel başkan yardımcısı olur.
24 Aralık 1995 seçimlerinde en yüksek oyu Refah Partisi almıştır ama hükümeti DYP-ANAP koalisyonu kurar. O yılki bütçe görüşmeleri son derece gergin geçer. Ana muhalefet Refah Partisi'nin bütçe konuşmasını Aydın Menderes yapar. Üstün hatiplik yeteneği ile hükümet programını yerden yere vurur. Meclis kürsüsünden yaptığı konuşma ertesi gün herkesin dilindedir. Merkez sağın potansiyel lider adayı olarak gösterildiği o günlerde, Menderes ailesinin kara talihi bu kez onu bulur. Partisinin Antalya'da gerçekleştireceği bir toplantıya katılmak üzere Ankara'dan yola çıkar. Afyon Sandıklı'da korkunç bir kaza geçirir. Yaşaması büyük bir mucizedir ama artık tekerlekli sandalyeye mahkum bir insandır.
FELÇ KALIYOR
Bu kaza da onun hayata tutunmasını engelleyemez. Eşinin de desteğiyle siyasete devam eder. Türkiye ve dünya meseleleri üzerine kitaplar yazar. 1999 yılında Fazilet Partisi'nden yeniden İstanbul Milletvekili seçilir. Fakat aynı yıl partisinden istifa eder. İlk göz ağrısı olan Demokrat Parti'nin devamı DYP'ye geçer. 3 Kasım 2002 seçimlerinde DYP'nin Aydın Milletvekili adayıdır. Ancak parti baraj altında kaldığı için Meclis'e giremez. 2009 yılına kadar siyasetten hiç kopmaz. Hüsametten Cindoruk'un genel başkan seçilmesinden sonra ise bu yılın 20 Mayıs günü Demokrat Parti'den istifa ederek siyaset defterini kapatır.
Dersim'e imza atmadı
Aydın Menderes ile son kez yaptığımız röportajda Dersim meselesi yine gündemdeydi.
Merhum babasının Dersim isyanın bastırılması için çıkarılan kanunda CHP milletvekili olarak imzası bulunduğu iddialarını sormuştum kendisine. Tarihe bir not düşmek için cevabını bu yazı dizisinde bir kez daha yayınlıyorum: "O tarihte CHP milletvekiliydi diye Dersim'de olup bitenlerden Adnan Menderes'i de sorumlu tutmak, ancak şeytanın aklına gelir. Bu hususta çok merak edenlere Dersim harekatının temelini teşkil eden ve 1935'te çıkarılan kanuna hangi mebusların oy verdiğini araştırmalarını tavsiye ederim. Dersim'de olanları ben 50 yıldır biliyorum. Birçok insan da biliyordu. CHP, Dersim'i tartışıyor diye bu olayın gündeme gelmesinde ben bir yapaylık görüyorum. Böyle bir vesile olmaz. Yakın tarihimizde olup bitenlerin hepsinin teker teker dosyalarının açılmasına ben yıllar öncesinden beri taraftarım."
Babamı çok özlüyorum
Aydın Menderes'in hayatında küçük yaşta kaybettiği babasının çok özel bir yeri vardı. Geçtiğimiz yıl babasının adını taşıyan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'nde ona duyduğu özlemi şöyle anlatmıştı: "Babamı gittikçe daha çok özlüyorum. Sadece babam olduğu için değil. Kendisi o gün bugündür siyasette yerine kimseye koyamadığım bir şahsiyet. Onun zamanında dillendirilen sorunlar bugün halen tartışılıyor. O gün demokrasi, laiklik dış borçlar tartışılıyordu. Bugünde aynı konular halen tartışılmaya devam ediyor. 1950 öncesi yok olması gerekenler vardı. 1950 sonrası var olması gerekenler yoktu. 14 Mayıs'ta olması gerekenler oldu. Ve o günden sonra taşlar yerli yerine oturmaya başladı. 1950 öncesi insanların gözünde öfke ve korku vardı. 1950'deki değişimin temelinde DP vardır. Değerli bakanlar ve Adnan Menderes vardır. Babam üzerinde hiçbir zaman kalem kağıt taşımazdı. Ama kendisi Türkiye'de milletine hesap veren ilk başbakanıdır. Ben babamın günde 2-3 saatten çok uyuduğunu da bilmem."
