KONUK YAZAR SELAHATTİN GEZER YAZDI
Kadına şiddet ve tüm canlılara şiddet, bizi öyle veballerin kuyusuna atar ki kırk akıllı çıkaramaz! Bizi o kuyudan ancak kesin pişmanlık ve mukabilinde çokça iyilik ve de tövbe çıkarabilir... İzniniz olursa: Kadına şiddet meselesine de farklı bakacağım, farklı pencere açacağım. Bazen farklı bakmak birçok şeyi farklı görmemizi sağlar... İnsan önce kime karşı şiddet uyguladığının farkında olması lazım! Aslında şiddet duygusu bütün duygular gibi bir sermayedir; insana kazanması için verilmiştir. Bu sermayeyi kadına, erkeğe, çocuğa; canlılara uygulayarak bu duygudan iflas mı edeceğiz, yoksa asıl kullanılması gereken yere uygulayarak kar mı edeceğiz? Şimdi soracaksınız: Şiddet nasıl kazandıran sermaye olur? Olur, efendim olur!
EĞİTİM KAFİ OLMUYOR
Şiddet duygusunu kendi âlemimizde olumsuz yönlerimize karşı kullanırsak mesela: Ben nasıl duyarsız - ilgisiz olabilirim? Ben nasıl affedici olamıyorum, nasıl da inadına hoyrat, kaba davranabilirim? Ve ben neden cimriyim ve anlayışsızım diye kendine kızar ve öfke şiddeti uygularsa ve derince sorgulasa ve kendini iyileştirmek için adımlar atsa o şiddet - öfke sermayesi kâra geçebilir, kazanca dönebilir... Sadece eğitim kâfi olmuyor. Hatta cezalar, zindanlar şiddetin önünü alamıyor hatta ıslah etmeden dışarı salınıyor. Oysa düşünce öğretilse; kadının "şefkat kahramanı" olduğu; biri anada diğeri eşimiz olan kadında bulunan o iki şefkatin kollarında ancak hayatımız yaşanılır kılınıyor ve onların şefkati bizim peşimizden dua oluyor. Belki de onların dua yerine geçen şefkatleri yüzünden birçok bela ve musibetlerden korunuyoruz... Ananın duası makbuldür ama kadının duasını da göz ardı etmemeliyiz, onların duası da en az anaların duası kadar keskindir, bizim için çok ehemmiyetidir. Kadına şiddet gösteren erkek düşünmelidir ki daha sperm halindeyken, eğer kadındaki o yumurta olmasaydı kuruyup kalacaktık... Daha başlangıçta o yumurta bağrını açmış ve bizi bağrına basmış. Düşüncenin hızı 2 milyon 800 bin kilometre bölü saniyedir. Yani bu hızın bu muhteşem çalışmanın ve bize ikram edilmiş bu duygunun neticesi ve şükrü olarak; kadına şiddet mi uygulanacak, yoksa o muhteşem düşünce hızının meyvesi ve bir yumurtanın kırk yıl hatırı için, en önemlisi de narin ve hassas oldukları için kıymet bilip, hiçbir şekilde canlarını yakmamak mı olacak?
ALDATMAK DA ŞİDDETTİR
2 milyon 800 bin kilometre bölü saniye hızında çalışan düşünceye, böyle şiddet göstererek, düşüncesizlik yakışır mı? İşin kanuni boyutunu bir kenara koyun, velev ki cezalar olmasa bile muhteşem çalışan bir beyin ve müthiş bir hıza sahip düşüncelerin meyvesi olan düşünceye asla düşüncesizlik; şiddet, hakir görme, önemsememe yahut aldatmak yakışır mı? Bu süratte çalışan düşüncenin meyvesi; kadına karşı zarif, anlayışlı sevgi dolu olmak gerekmez mi? Üstelik onun sancıları çocuklarımızı dünyalarla birlikte kucağımıza veriyor. Asıl kadının şefkati bağlılığı yemeğimizin tadı - lezzeti oluyor; evimizin saadet güneşi oluyor. Erkek ölse bir evde güneş batmaz ama kadın ölünce güneş de batar ve bizi kara delikler yutar... Her şeyde olduğu gibi kadına karşı da Efendimiz (sav)'i örnek alır isek kadınlar bu dünyada ürkmeden, korkmadan, tedirgin olmadan saadet dolu yaşarlar. Unutmayalım ki aldatmak da şiddettir ve bu hususta istisnalar hariç; kadınlar daha dikkatlidir. Sadece bildik manada değil gerçekten her manada yuvayı dişi kuş yapıyor... Yuvasız, onursuz ve 2 milyon 800 bin kilometre bölü saniye hızında çalışan düşünceye, düşüncesizlik yapmamak için kadına nazik ve merhametli olmak gerektir... Son söz: Bir kahvenin kırk yıl hatırası olurda, bizim ve evlatlarımızın dünyaya gelişine vesile olan kadınların o hayat dolu yumurtasının hiç mi hatırı yok? İnsan yumurta dolu sepete nazik davranır da ya çocuklarımızı taşıyan kadınlara... Düşünceye dalamadık, sadece mide ve zevklere daldık; bütün insani değerleri kaybettik; zarafetimiz kabalığa dönüştü... Kabalıktan, düşüncesizlikten kurtulmak dileğiyle aynı zaman da ana olan kadınlara saygılarımla. Şiddet gören kadınlara, bacılarımıza armağan olsun...