Pestisit konusu son yıllarda medyada sıkça karşımıza çıkıyor. Özellikle sosyal medyada dolaşan çarpıcı görseller ve uyarılar, birçok bireyin aklına aynı soruyu getiriyor: Gıdalardaki pestisitler sağlığımıza zarar veriyor mu? Bir diyetisyen olarak bu soruyu danışanlarımdan çok sık duyuyorum ve cevabım her zaman dengeli bir bakış açısına dayanıyor. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, pestisitler modern tarımın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Tarım ürünlerini zararlılardan koruyarak daha yüksek verim alınmasını sağlarlar. Bu, gıdaya erişimi artırdığı gibi fiyatların da daha ulaşılabilir kalmasına yardımcı olur. Ancak burada kritik olan, bu maddelerin ne düzeyde kullanıldığı ve vücudumuza ne miktarda geçtiğidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve benzeri kurumlar, bu kalıntıların güvenli düzeylerde kalması için son derece katı sınırlar belirlemiştir.
TÜKETİMİ AZALTMAYIN
Bazı endişeler elbette geçerli. Özellikle tarımda kullanılan bazı pestisitlerin yüksek dozda maruziyette Parkinson, Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara ya da meme, tiroit gibi hormonla ilişkili kanser türlerine katkı sağlayabileceği yönünde bilimsel çalışmalar mevcut. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu etkilerin genellikle tarım işçileri gibi pestisitlere uzun süre ve yüksek dozda maruz kalan bireylerde gözlemlendiğidir. Yani sizin günlük olarak yıkayıp tükettiğiniz bir elma ile bu risk arasında oldukça büyük bir fark vardır. Danışanlarımla bu konuyu konuşurken en çok karşılaştığım durum, pestisit korkusunun meyve ve sebze tüketimini azaltması oluyor. Bu gerçekten endişe verici. Çünkü ülkemizde ve dünyada insanların büyük bir çoğunluğu günlük sebze-meyve tüketim ihtiyacını zaten karşılayamıyor. Pestisit endişesiyle meyve sebzeden uzaklaşmak, vücuda alınması gereken vitamin, mineral ve antioksidanlardan da uzaklaşmak anlamına geliyor. Oysa ki meyve ve sebzelerin sağlığa olan katkısı, göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle temiz ve güvenilir sebze ve meyveler mutlaka günlük beslenmede bulunmalıdır.

TEMİZLEME YOLLARI
Organik ürünleri tercih etmek isteyen bireyler içinse şunu belirtmekte fayda var: "Organik" etiketi, tamamen pestisitsiz anlamına gelmez. Organik tarımda da biyolojik kökenli, yani doğal kaynaklı pestisitler kullanılabilir. Bu ürünler de bazı yan etkiler taşıyabilir. Doğal olan her şeyin zararsız olmadığını unutmamalıyız. Peki ne yapmalı? En basit ve etkili yöntemlerden biri, tükettiğiniz meyve ve sebzeleri iyice yıkamak. Akan suyun altında fırça, sünger veya el ile ovalayarak yıkamak, pestisit kalıntılarının büyük bir kısmını uzaklaştırır.
DENETİM ŞART
Ek olarak beyaz sirke ve karbonatlı suda bekletme işlemlerinin ayrı ayrı uygulanması da etkili bir yöntem olabilir. Eğer imkanınız varsa, bazı sebzeleri kendi balkonunuzda ya da bahçenizde yetiştirmek hem keyifli hem de kontrolü sizde olan bir alternatif de olabilir. Pestisitlerin sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili yapılan bilimsel araştırmalar, özellikle yüksek düzeyde maruziyet yaşayan kişilerde bazı ciddi hastalıkların görülme riskinin arttığını ortaya koyuyor. Örneğin, 30.000'den fazla tarım işçisinin eşiyle yapılan büyük bir çalışmada, organofosfat adlı pestisit türlerine maruz kalan kadınlarda meme, tiroit ve yumurtalık kanseri riskinin anlamlı şekilde arttığı tespit edilmiş. 7 ayrı araştırmayı inceleyen başka bir analizde ise pestisit maruziyetinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artırabileceği görülmüş. Benzer şekilde, bazı çalışmalarda Parkinson hastalığı ile pestisit kullanımı arasında da güçlü bir bağlantı bulunmuş. Özellikle malathion, terbufos ve klorpirifos gibi maddelere yoğun şekilde maruz kalan kişilerde bu risklerin daha belirgin olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte, bu verilerin çoğu uzun süreli ve yüksek miktarda maruziyet yaşayan tarım işçileri gibi gruplardan elde edildi. Günlük hayatta meyve ve sebze tüketimiyle vücuda alınan pestisit miktarları ise bu seviyelerin altında. Dolayısıyla bu araştırmalar, sebze ve meyvelerden uzak durmamız gerektiğini değil, üretimde kullanılan kimyasalların dikkatle denetlenmesi gerektiğini gösteriyor. Bizim yapmamız gereken ise ürünleri iyice yıkayarak tüketmeye devam etmek ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarımızdan vazgeçmemek. Tabağınızı çeşitlendirin, bol renkli sebze ve meyveyle doldurun, iyi yıkayın ve gönül rahatlığıyla tüketin. Unutmayın, sağlıklı beslenme endişeyle değil; bilgiyle ve dengeyle mümkündür.

