Yazar Gülşah Elikbank, Günebakan Üçlemesi'nin ikinci kitabı Mavi Dağ'ı "Ege coğrafyası beni daha üretken, yaratıcı yapıyor" dediği Bodrum'da yazıp okuyucuyla buluşturdu
Gülşah Elikbank, fantastik türdeki iki romanıyla okuyucuya hayal dünyasının kapılarını açan çiçeği burnunda bir yazar. Kendisine anlatılan nice masal ve hikayeyi harmanlayarak öyle farklı bir dünya yaratmış ki şaşırmamak elde değil. Sayfaları çevirdikçe hayal gücünün nerelere ulaşabileceğine tanık oluyorsunuz. Romanın kahramanı Nil ve arkadaşlarının başından geçen maceraları soluk soluğa okurken kendinizi o dünyanın bir parçası gibi hissediyorsunuz. Çünkü Nil'in aşka dair gel git halleri, arkadaşlık ve dostluk kavramına bakışı, aile ilişkileri hepimizin hayatından izler taşıyor. Onun hayatını okurken aslında zaman zaman kendi hikayelerimizle yüzleşiyoruz.
Uzun yıllar İstanbul'da yaşayan, kızı Rüya'nın doğumunun ardından Ege'ye, doğduğu topraklara, dönen Elikbank, bu radikal kararını da şu cümleyle özetliyor: "Ege, benim için umudu simgeliyor. Belki de o yüzden kızım doğduğunda, İstanbul'daki yaşamımı bırakıp Bodrum'a yerleştim. Kızımın benim benimsediğim değerleri özümsemiş topraklarda yetişmesini istiyorum. Üstelik bu coğrafya beni daha üretken, yaratıcı yapıyor."
- Günebakan Üçlemesi'nin Siyah Nefes ve Mavi Dağ isimli kitapları okuyucuya fantastik dünyanın kapılarını aralıyor. Bu, ülkemizdeki yazarların henüz yeni yeni tanıştığı bir tür sanırım.Ülkemizde fantastik edebiyat, biraz yayınevlerinin tercihi biraz da yurt dışı yazarların bu dalda oldukça üretken olması nedeniyle yeni yeni keşfediliyor. Oysa okurlar bu türü keşfedip sahipleneli çok oldu. Fantastik kurgu, kısa sürede, değişik anlatımı ve hayal gücünü tetiklemesi dolayısıyla farklı bir kitleye sahip oldu. Türk yazarlar, bu türde yazma konusunda biraz çekindiler sanırım. Oysa Türk kültürü, içinde barındırdığı zenginliklerle bu edebiyatın kaynağı. Belki bizde vampirler, kurt adamlar, düşmüş melekler yok ama onlardan çok daha zengin hikayelerimiz var. Ben de onlardan beslenmeye çalıştım. Kendi topraklarımda duyduğum, kulaktan kulağa yayılmış masallardan, hikayelerden hayal dünyama düşen imgeler beni yönlendirdi. Yazdığım üçlemenin geniş bir kitle tarafından sevilmesini de buna bağlıyorum aslında. İnsanlar romanlarımda, kendi kültürlerini, geçmişlerini ve topraklarında hala soluyan kahramanlıkları buldular sanıyorum.
OKURUMA AYNA TUTTUM - Roman kahramanı Nil'in fantastik dünyada yaşadığı macera, özellikle aşka dair gel git halleri günümüz dünyasıyla ne kadar örtüşüyor?
Nil, 18 yaşında bir genç kız. Aslında o, günümüzün gençlerinin bir temsili. Annesiyle iletişiminde sorunlar var, arkadaş edinmekte, insanlarla diyalog kurmakta zorlanıyor. Kendini tanımıyor ve kendi gücünü keşfetmekten korkuyor. Tüm bunların üzerine bir de kasabada ilk kez aşık olduğu düşünülürse yaşadığı gel gitler oldukça anlaşılır aslında. Zaten aşk da insanı çelişkiler içinde bırakmaz mı?
- Romanın konusundan biraz bahseder misiniz? Hangi mesajları vermek istiyorsunuz?
'Günebakan' üçlemesi, 18 yaşındaki Nil'in macerası. Onun arabasıyla kaza yaparak yolunun bir kasabaya düşmesiyle değişen hayatını anlatıyor. Ben Nil'in hikayesini anlatırken fantastik kurguyu tercih ettim. Çünkü insanlar, gerçeklerin insanı yoran, tüketen dünyasından kaçıp başka bir dünyanın kapısından içeri girsinler ve bir süre orada, Nil ve arkadaşlarıyla yaşasınlar istedim. Ama elbette her iki romanımın da bir derdi var. Ben yazan her insanın anlatmak istediği bir derdi olduğuna inanırım zaten. Siyah Nefes'in kendini beslediği felsefe, 'Seni kovalayandan kaçabilirsin ama içinde koşuşturandan kaçamazsın. Geçmişinle yüzleşmeden kendin olamazsın.' İlk romanda Nil'in kendi geçmişiyle, hayal kırıklıklarıyla yüzleşmesi var. Onunla birlikte okuyucularımın da kendi hayatlarına şöyle bir dönüp bakmalarını istedim aslında. Mavi Dağ'da ise derdim daha başkaydı. Her zaman aklımı meşgul eden bir konu. "İnsan kaderini değiştirebilir mi?, Alnımızda yazılı olan bir şey varsa, insanın ona boğun eğmekten başka seçeneği var mıdır, kaderin zincirleri ne kadar kalbimize, seçimlerimize bağlıdır?", Nil, bunu anlamak için çok zor bir seçimin eşiğine geliyor. Sanıyorum ki okuyucular da onunla birlikte hayatlarına ayna tutulmuş duygusunu yaşayacaklar. Ayrıca her zaman söylediğim gibi bu aynı zamanda bir aşk romanı ve ilk sayfada okuyucularla paylaştığım ve Ovidius'un da söylediği gibi, her aşık bir savaşçıdır.
BENDEN İZLER TAŞIYOR
- Satır aralarına serpiştirdiğiniz kahramanlar, yazarından ne kadar besleniyor? Çünkü genelde okur, kitapla yazarı özdeşleştirir.
Elbette her karakter benden bir parça iz taşıyor. Ama romanda birçok karakter var. Bu çeşitlilik, okurların onlardan biriyle özdeşleşmesini de kolaylaştırdı. Yazarken felsefik bir kaygım da olduğundan, Nil'in keşifleri, hayatı sahiplenişi ve aşkı tüm kalbiyle kucaklaması benim yaşama bakış açımla paralellik gösteriyor ama ben onun kadar cesur olamazdım. Nil, aşkı için gözü kapalı her tehlikeye atılabiliyor. Mantığı her zaman kaybeden taraf oluyor. Bu, başına çok iş açıyor ama o bu seçiminden asla pişman olmuyor.
- Dil ve edebiyat yoksunu nice kitapla karşılaşıyoruz. Sizin eserinizin onlardan farklı olduğunu nasıl anlatırsınız?
Kitabı okuduktan sonra bana ulaşan ve yorumlarını benimle paylaşan birçok okuyucum oldu. Genel kanı, yazım dilimin şiirsel olduğu yönündeydi. Sanıyorum bu benim her duygulandığımda eline kağıt kalem alıp şiir yazan biri olmamdan kaynaklanıyordu. Roman da olsa yazım dilim farklılaşıyor. Biraz da romantik bir insanım, elbette satırlarıma bu da yansıyor. Okuyucularımın Nil ve Kayra'nın aşkını efsaneleştirmesinin sebebi belki de bu.
İZMİR'E GÜVENİYORUM - Hayatınızın kahramanları kimler? Ve kahramanını arayanlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Benim hayatımın iki kahramanı var. Biri Mustafa Kemal Atatürk. Devrimci kimliğinin yanında sanata olan ilgisi, sanatçıya olan desteği ve ileri görüşlülüğüne hayranım. Ülkemin bir daha öyle bir lidere sahip olabileceğini zannetmiyorum. O yüzden de onun ilkelerini çocuklarımıza anlatmanın son derece önemli olduğu kanısındayım. Bu konuda en güvendiğim yer de İzmir, dahası Ege Bölgesi'nin tamamı. Ege, benim için umudu simgeliyor. Belki de o yüzden kızım doğduğunda, İstanbul'daki yaşamımı bırakıp Bodrum'a yerleştim. Kızımın benim benimsediğim değerleri özümsemiş topraklarda yetişmesini istiyorum. Üstelik bu coğrafya beni daha üretken, yaratıcı yapıyor. Eşim de İzmirli, çocukluğu, gençliği İzmir'de geçmiş; belki de bu yüzden bu kadar iyi anlaşıyoruz. En çok birlikte İzmir'i gezmekten keyif alıyoruz.
İkinci kahramanım da Halkla İlişkiler'in üstadı Betül Mardin. Bir kadın olarak yaşadığı hayat, enerjisi, mücadelesi, olaylara karşı geliştirdiği bakış açısı. Umarım bir gün tanışma şansım olur Betül Mardin'le. Ya da kim bilir, bir gün onun yaşam öyküsünü kaleme almak bana nasip olur.
- Serinin son kitabı ne zaman gelecek?
Serinin son kitabından önce yeni tamamladığım ve son kontrollerini yaptığım bir aşk romanım var. Okuyucularla onu buluşturmak istiyorum. Böylece daha geniş bir kitleye ulaşabileceğini tahmin ediyorum. Sonrasında da arayı çok açmadan seriyi tamamlamak istiyorum tabii. Zaten okuyucularım da sağ olsunlar, her gün bana bunu hatırlatıyorlar. Onları fazla bekletmek istemiyorum
"Dünyamın merkezinde 'Rüya' var" - Yazmanın dışında neler yapıyorsunuz?
Aslında yazmak hayatımın çoğunu kaplıyor. Boş kalan bir zaman varsa onda da kitap okuyor oluyorum. Zaten iki edebiyat dergisinde her ay kitap tahlili yapıyorum. Şimdi Bodrum'da yerel kanalda, bir kültür sanat programına başlıyorum. Hem sunacağım hem içeriğini hazırlayacağım bu program benim için çok önemli. İçerik olarak bir örneği henüz yapılmadı. Okuyucuyu ekran karşısında bir saat oturtup, zevkle edebi haberler izlemesini sağlayacak dinamik bir program olacak. Yazarların dünyasını okuyucuya tanıtacak, okurla yazar arasında köprü olacak. Bir de tabii dünyamın merkezinde kızım var. Sabahları onunla uyanmak güne enerjik başlamamı sağlıyor.
Gülşah Elikbank kimdir?
1980 doğumlu yazar, orta okul ve liseyi Aydın, Nazilli'de okudu. Sonrasında lisan eğitimini İstanbul Üniversitesi'nde İletişim Fakültesi'nde yaptı. Üniversite son sınıfta İzmirli bir inşaat ve turizm firmasının İstanbul'daki projelerinin yöneticiliğini yapmaya başladı ve bu deneyim 7 yıl sürdü. Yüksek lisans eğitimini de Marmara Üniversitesi'nde Yönetim ve Çalışma Psikolojisi üzerine yapan yazar, ilk romanını 2010 Ocak ayında okuyucularla buluşturdu. Elikbank, şu an Bodrum'da eşi, kızı ve köpekleri Luna ile yaşıyor. Bodrum merkezde bir pansiyon işleten Elikbank, edebiyat dergilerinde kitap eleştirmenliği yapıyor.
