Elli yıla yaklaşan bir müzik yaşamı, birbirinden değerli fotoğraflar... Türk Pop Müziği'nin önemli sanatçılarından, aynı zamanda iyi bir gazeteci olan Ali Kocatepe, unutulmayan bestelerinden sonra belgesel olarak saklanacak bir de kitap yazdı: 'Hey Gidi Dünya Hey'...
TURGAY NOYAN
Onun yaşamı pek çok başarıyla dolu. 47 yıllık müzik hayatında yazdığı, bestelediği, seslendirdiği ya da yapımcılığını üstlendiği şarkılarla neredeyse hayatımızın fon müziğini oluşturan İzmirli sanatçı Ali Kocatepe, şimdi de anılarını dile getirdiği kitabıyla gündemde. 1974 yılında Toplu İğne Beste Yarışması'nda meşhur olan ve hala dillerden düşmeyen şarkısı "Hey Gidi Dünya Hey", Kocatepe'nin bu anı ve biyografi kitabına da isim oldu.
- Kitap yazmak nasıl bir duygu?
Andre Gide, "Anı yazmak ölümün elinden bir şey kurtarmaktır" demiş. Ben de "Anılarla piştim, şimdi demleniyorum" dedim ve bu kitabı yazdım. Anılarımı okurla paylaştığım için de kendimi kuş gibi hafif hissediyorum, çok da mutluyum.
- Kitabınıza neleri aldınız?
Neler yok ki! 570 sayfa oldu. 480 fotoğraf kullandık. Yüze yakın sanatçı ve hayatımda izler bırakan insanlarla paylaştığım anılarımı yazdım. Kitapla birlikte bir de CD armağan ediyoruz. CD'de kendi yorumladığım 19 şarkıya yer verdim. "Best Of Ali Kocatepe" adını taşıyan seçki, ilk kez yayınlanıyor. İçinde benim 45'lik plaklarımdan da kayıtlar var. Bir de sır vereyim: Editörüm beni frenlemeseydi kitap 800 sayfa olacaktı.
- Aşklar da var mı?
Tabii ki. Üç günlük bir macera, ilk eşim Fatma Karanfil ve Aysun. O kadar. 26 yıldır tek eşli yaşıyorum. Onun öncesindeki çapkınlıklardan söz etmek bana yakışmaz. Böyle bir şeyi etik bulmam. O yaşananlar anılarımda kilitli kaldı. Anahtarı da okyanusa attım... - Bu kadar anıyı, tarihleriyle, fotoğraflarıyla, ayrıntılarıyla bir araya getirmek zor olmadı mı?
İlk gençlik yıllarımdan itibaren çok iyi bir arşiv oluşturdum. Kupürler, fotoğraflar, mektuplar, notlar ve zaman zaman gazete köşelerinde yazdığım anekdotlar. Hepsi elimin altındaydı. Son üç yıldır kişisel arşivimi bilgisayarımda topluyorum. Yirmi bine yakın fotoğraf ve kupürü de taradım ve I Book'uma geçirdim. Kitabı yazarken diz bilgisayarım bana yetti.
- Müzik mi, yazarlık mı?
Müzik tutkusu ve müzik üretme arzusu tüm hücrelerimi sardığı için vazgeçemem. Sahne hayatımız da çok başarılı ve dolu dolu konserlerle sürüyor. Bu kitabın beğenilmesi beni çok motive etti. Yine yazacağım. Bu kez farklı olacak. Müzik sektörü yerlerde sürünürken, albüm prodüksiyonu yapmak çılgınlık. Şimdilik tercihim kitap yazmak.
- Kitapta çok farklı insanları, uç noktadaki sanatçıları hiç duyulmamış anılarla dantela gibi örüp bir araya getirmişsiniz. Biraz onlardan söz eder misiniz?
Hayatımı etkileyen Hıncal Uluç, Doğan Şener gibi ağabeylerim, Ercan Arıklı, Erol Aksoy gibi patronlarım, Erol Büyükburç, Alpay, Cem Karaca, Barış Manço gibi müziğe yön veren duayenler, birlikte harika işler yaptığımız Nükhet Duru, Sezen Aksu gibi arkadaşlarım... Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi fenomenler, Halit Kıvanç, Cenk Koray gibi dostlar, ailem... Hepsi bir arada... Tabii, Julio Iglesias, Peppino Di Capri, Enrico Macias, Jean François Michael, Christian Adam gibi enternasyonal yıldızları ve onlarla paylaştıklarımı da es geçemezdim.
Yeni Asır, bana çok şey kattı - Kitabın bütününe baktığımızda müzik tarihimizin son 50 yılına ışık tuttuğunu görüyoruz. Kitap sanki bir belgesel gibi.
Size katılıyorum. Birinci elden yaşadıklarımı, tanık olduğum olayları ve anılarını anlattığım sanatçıların özgeçmişlerini de yazdım. Fotoğraflar da olunca bir belgesel tadı da çıktı ortaya.
- Kitapta Yeni Asır günlerini de anlatmışsınız.
Yeni Asır'ın hayatıma çok olumlu etkileri oldu. Daha lise öğrencisiyken haftalık müzik sayfası hazırlamaya başlamıştım. Röportajlarını yaptığım sanatçıları yakından tanıma fırsatı buldum. Onlarla arkadaş oldum. Gazeteciliğe ilk adımlarımı orada attım. Yeni Asır'a çok şey borçluyum. Uzun bir aradan sonra yaklaşık on yıldır haftalık yazılarımı yine Yeni Asır'da yazıyorum.
