İmparatorluklara bağlı kentlerin, kendi şehirlerinin yönetimlerinde söz sahibi olmalarının sıkça rastlanan bir durum olmadığı dönemlerde bile İzmir, kendi kendini yönetme özelliğine sahip bir kent idi...
İZMİR SOKAKLARINDA BOMBA SESLERİ / MİNE ALACALI - KEMAL SAĞLAM
İzmir, İzmirli olmak, İzmir'de yaşamak, İzmir'i yaşamak. Bunun ne kadar önemli olduğunu bizlere Strabon, M.Ö 6 yıllarında İzmir'i anlatırken: "... ve şimdi, o bütün kentlerin en güzel olanıdır" cümlesini kurarak belirtmektedir.
Aristeides ise bizlere İzmir'i şu şekilde tarif eder: "Kentin genel konumu şöyledir: Aşağıdaki kıyı bölümü, yamaçtaki parçası ve Akropolis uyum göstermektedir." Aristeides, bu tarifin devamında yapıların bolluğunu ve görkemini överek, bu güzel kentin gimnasyumlara, kent alanlarına yani agoralara, tiyatrolara, surlara, limanlara, çok büyük hamam yapılarına, çok güzel yapılmış hipodromlara, sayısız çeşmeye ve bolca güneş alan sokaklara sahip olduğunu belirtir.
Yüzyıllar önce bu şekilde anlatılan güzel İzmir'imizin o dönemlerde nasıl yönetildiğini hiç düşündünüz mü? Çok yakın bir zamanda oyumuzu kullanarak ilimizi ve ilçemizi yönetecek olan belediye başkanlarını seçeceğimiz bu dönemde, bizim de kafamızı kurcalayan, yaklaşık 2300 yıl önce İzmir şehrinin kimlerce ve ne şekilde yönetildiği, o dönemlerdeki halk meclislerinin ne işe yaradığı gibi soruların cevaplarını; Cecil John Cadox ve F.V.J Arundell'in eserlerini kaynak alarak yanıtlamaya ve bulgularımızı sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Bir Demospolis- Halkkenti örneği: İzmir
Bundan yaklaşık 2300 yıl önce, imparatorluklara bağlı kentlerin, kendi şehirlerinin yönetimlerinde söz sahibi olmaları sıkça rastlanan bir durum değildi, ancak o dönemlerde bile İzmir, kendi kendini yönetme özelliğine sahip bir kent idi.
Sanata verdiği önem ile her zaman bir adım önde olan kentimizde, o dönemlerde bile idari açıdan en önemli yapı olarak, şu anda arkeologlara göz kırparcasına toprak altında gömülü bir halde bulunan tiyatro binası karşımıza çıkmaktadır. Pionios ve Artemidarus'un çalışmalarını incelediğimizde, bize bunu şu şekilde aktarmakta olduklarını görürüz: "Tiyatronun ilk sıraları önemli kişilere ayrılırdı. Tiyatro, temsillerin sahneye konması ve müzik dinletilerinin yapılması dışında, görünüşe bakılırsa, kent vatandaşlarının kurultay toplantılarının da olağan yeriydi."
MAGİSTRA
Halk yönetimi ilkesine ve bu ilkenin gerçek yaşamda şu ya da bu kapsamda uygulanıyor olmasına rağmen, işlerin yürütülmesi geniş ölçüde Magistra'ların [Roma hukukunda: yargısal yetkileri de bulunan yüksek yönetici] elindeydi. Magistralar; göreceli olarak soylu ve daha zengin sınıflar içinden çıkarılıyordu. Kentlerin çoğunda da bu kişilerin göreve getirildiklerinde kent haznedarına bir bedel ödemesi adeti vardı.
Magistralar, halk oylamasıyla göreve gelirlerdi. Magisralar kendilerine bir görevin emaneten verildiği vekiller durumunda bulunduklarından, zaman içerisinde yaptıkları çalışmaların halk tarafından beğenilip beğenilmemesine göre de kentliler tarafından ödüllendirilebilir veya cezalandırılabilirlerdi. Bir yıl boyunca görev yapmak üzere seçilen magistraların, birkaç kez üst üste de bu göreve seçilmeleri de söz konusu idi.
Vatandaşlık haklarına sahip olanların tümü, yukarıda bahsi geçen bu tiyatroda yapılan kurultay toplantısında siyasal yetkilerini yani oylarını kullanırken, "DEMOS" yani "Halk" olarak anılırdı. Kenti tüzel kişiliğiyle ve politik işleviyle ifade eden bir terim olarak "POLIS" kelimesi, "Kent" kelimesi ile eş anlama geliyordu. Kısaca İzmir bundan binlerce yıl önce bile "DEMOSPOLIS" yani bir "Halk Kenti"ydi.
HALK KURULTAYI
İzmir'e ait en eski yazıtlar bize halk kurultayının, kentin önemli sorunları üzerinde tartışma yapıp karar vermekte, istisnai olarak ortaya çıkan yönetime ilişkin sorunlarla uğraşmakta, elçileri dinlemekte ve yetkili siyasi makam sıfatıyla kararlar almakta olduğunu göstermektedir.
Burada alınan kararlar kayda geçirilirken, "Halk Kurultayı kabul etti" diye başlar ve "Oylamalar sonucu şu karar alınmıştır:..." diye yazılmaktaydı.
Kağıt üzerinde en üstteki erk olarak Halk Kurultayı görünse de, fiiliyatta, yönetim işlerinin çoğunu, gerek yasa koyma gerek yürütme işlerini, magistralarla beraber yönetici kurul yerine getirmekteydi ancak hukuken gerekli hallerde de Halk Kurultayı'nın onayına başvurulmaktaydı. Halk Kurultayı yalnız kamu adına sık sık alınan onurlandırma kararlarında değil, daha önemli kararlarda da söz sahibi idi.
KARAR BİRLİKTE VERİLİR
Bunu şu olay ile örneklendirebiliriz: İzmir ile körfezin kuzey kıyısında işleyen bir taşıma gemisinin sahibi olan kişilerin, sadece onlara tanınmış olan taşıma, bir anlamda da tekel yetkisini, hukuka aykırı olarak başka birine devretmeleri sonucunda elde edilmiş haksız bir tekelin ortadan kaldırılması kararının verilmesinde yönetici kurul ile halk kurultayı beraber karar vermiştir.
Bu her iki organın, yani yönetici kurul ve halk kurultayının, MÖ 3. yüzyılda, ortak bir yazmanı vardı; bu kişi vatandaşların nüfus kütüğünü tutuyor, ayrıca yapılan antlaşmaların resmi suretlerini hazırlayıp saklıyordu.
Yönetici Kurul toplantıları, kurulun toplanma yeri olan Bouleuterion'da, yani Toplantı Binası'nda yapılırdı. İzmir'deki Bouleuterion'un da agora yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir.
Yarın: Yaşlı ve genç kurulları
