"Ses çıkarabilen her şey bizim için enstrümandı"

Baltacılar, "İçmizdeki müzik aşkı o kadar kuvvetliydi ki tahta valizden bas davul, plastik kaplı defterden trampet, kazandan timbal, metal lavabo kapağından üçgen zil benzeri sesler elde ediyorduk. İçimizden geleni çaldık ve bir makara teyp ile kayıt yaptık" dedi

BURCU ILGIN

Gürkan Baltacılar, Tuncay Turgul, Ufuk Ömürgönülşen, Aşkın Gençerler ve Baha Emren 1971 yılında evlerinin çatı katındaki bir odada toplanarak enstrümanları bile yokken kurdukları gurubu bugüne taşıdı. İlk gitarı aldıkları yıl, ilk toplandıkları yer ve yaptıkları müziğin birleşiminden oluşan 'Çatı1972 İmprovisation' ile şu anda yurt dışı turnesindeler... Yaptıkları müziği deneysel ve doğaçlama olarak tanımlayan Gürkan Baltacılar ile müziğe başladıkları yılları, ve hala çok büyük keyifle yaptıkları müziklerini konuştuk.  

- Kurulduğunuz yıllarda müzik ortamı nasıldı?

O yıllar 60'ların sonlarını yaşamakta olan bizler için büyülü yıllardı. Dünyada özellikle gençlikte sürekli bir yenilenme ve sınırlarını aşma durumu vardı. Yepyeni müzik grupları, yeni ve çılgın şarkılar, var olan tek radyo kanalının az sayıdaki programında yayınlanıyordu. Sanki çılgınlık çağındaymış gibiydi her şey. Uzatılmakta olan saçlar, askeri ya da bando üniforması benzeri garip kıyafetler, canlı renkler, çiçekler, yamalar. Basında "beatnik" kelimesi geçerdi bu kişileri tanımlarken daha sonra "hippy" denildi. O sıralar Türkiye'ye tek tük gelen bu kişilere herhalde beatnikden esinlenerek "bitli turis" denilir halk etrafına uzaylı görmüş gibi toplanırdı. İzmir'in müzik ortamı da düğün salonları, çay bahçeleri ve pavyonlardan ibaretti.

DÜNYAMIZ MÜZİKTEN İBARETTİ

- Müzikle ilgilenmeye nasıl karar verdiniz?

Bahsettiğim bu dönemde genç olup müzikle ilgilenmemek imkansız gibiydi. Bizim için dünya zaten müzik üzerine dönüyordu. Bir de daha önce galiba beni en çok tetikleyen çok garip bir tesadüf olmuştu. 1968 yılında haftada birkaç saat deneme yayını yapan televizyonda İsveç'ten gelen Okay Temiz ve 2 siyah müzisyenin (Johnny Dyanni ve Mongezi Feza olduklarını çok sonra öğrenecektim) çaldığı müzikti. Bu hayatımda hiç duymadığım tuhaflıkta bir müzikti; trompet, çıngıraklar, dümbelekler falan aklımı uçurmuştu. Çocukluktan beri beraber büyüdüğüm yeğenim Tuncay Turgul'la hep bunlara dikkat eder o müzikleri konuşurduk. Bir gün onun tanıştırdığı sınıf arkadaşları Ufuk Ömürgönülşen, Aşkın Gençerler ve Baha Emren ile bir grup kurmaya karar verdik. Bir pazar günü Ufukların evinde toplanıp çalmaya başladık. Ama enstrüman falan yok tabii; 2 eski mandolin, plastik bidonlar, tahta kaşık, kaval bir de metal kazan. Kısaca evdeki ses çıkarabilen her şeyi kullanarak içimizden geleni çaldık ve bir makara teyp ile kayıt yaptık. (çünkü Ufuk'un babası Av. Ragıp amca aynı zamanda bestekardı ve eserlerini teyp'e kaydederdi.) Hatırladığım tek şey o zamana kadar hiç hissetmediğim bir mutluluğun içimden taşmasıydı. Bir hafta o taşkınlık halinde yaşayıp hafta sonunu iple çektim. Bu 1971 yılındaydı.

- Enstrümansız müzik ne kadar sürdü?

1 yıldan fazla sürdü. Şimdi düşününce bugün yaptığımız müziğin içinde bu deneme ve icat etme yıllarından gelen sesleri hala kullanıyorum. 1972 yılı sonunda Tuncay Ufuk ve ben, dersleri aksatmamaya söz vererek büyükleri gitar almaya ikna ettik. Bunlar Romen malı vasat gitarlardı. Elektrik gitar öyle kolay bulunmuyordu. Markaları hiç sormayın. Davul alınamadı tabii, epey sonra Aşkın 1 bongo aldı ve işe koyulduk.

- Bu besteler yaptığınız dönem mi oluyor?

Evet 3- 4 yıl kadar işi ilerletmeye, besteler yapıp ingilizce sözler yazmaya başladığımız dönem. Neden ingilizce derseniz biz de onlar gibi o ülkelerde yaşayıp ünlü olacaktık. Buraları bize göre değildi. Aslında bizim kuşakta hep "yurtdışına kaçma" ideali vardı. Yine o aralar Bülent (Ortaçgil) diye bir genç, albüm çıkarmıştı. Müzik benzer gibi olsa da sözleri Türkçe idi. Yaz tatillerinde Bodrum'a gider orada mendirekte sokakta çalardık. Orada tanıştığımız Mazhar'ın da (Alanson) Bodrum diye Türkçe bir bestesi vardı o da başta ingilizce yazıyordu ve artık bizim de Türkçe yazmamız gerektiğini söyledi. Bu Türkçe işini Ufuk üstlendi ve birçok beste yaptı.

- Profesyonel bir alana taşımayı düşünmediniz mi?

Kendimizce uğraşıyorduk varması için. İzmir radyosundan o zamanın ünlü bir yapımcısını çatıya getirdik. Bestelerimizi dinledi ve CSN&Y isimli amerikalı grup gibi çok sesli vokal yapmamızı önerdi. Ankara Radyosu'ndaki İzzet Öz'ün Mazhar-Fuat ikilisini tanıttığı yıllardı. O yaz bizim takım Bodrum'dan döndükten sonra orada kalmaya devam eden Ufuk, bir gün Ahmet Ertegün'ün evine mutfak penceresinden girerek yaptığımız kasetleri dinletmeye çalışmış. Tabii anarşi devri sokaklarda gençler birbirini vuruyor arabalar yakılıyor falan, Ertegün kimsin nesin ne istiyorsundan ve olayın şokunu atlattıktan sonra kasetleri dinlemeye gerek duymadan cevabını vermiş: "Amerika'da Amerikalıları dinlerler". O sırada salonda durumdan habersiz olayı izleyen iki kişi daha varmış: Mick Jagger ve Keith Richards..

- Bu olay sizi nasıl etkiledi?

Vazgeçiş mi yaşadınız? Biraz sendeledik tabii düşünsenize adam Ahmet Ertegün. Bu durumun sonunda bana artık çok da çekici gelmeyen besteleme konusunu rafa kaldırmış ve en baştaki gibi sevdiğim "o" anı çalma işine geri dönmüş oldum. Zaten beste yaptığımız dönemde müziği sürekli değiştirerek farklı bir şey çalmak isteyişim sıkıntı yaratıyordu. O günden sonra hiç beste yapmadım. Onun yerine gittikçe genişlemekte olan müzik çevremdeki arkadaşlarımla sürekli yeni şeyler çalmaya başladım. Bizden büyük kuşaklar yani daha ustalar da gelmeye başlamıştı çatıya. Onlardan öğreniyordum. Bütün gün oturur saatlerce çalardık. Üniversiteye başlamıştım ve okulda hep bir boykot vardı...  

- Bu kadar yıl nasıl vazgeçmeden devam ettiniz?

Bağımlılıktan öte hayatımızı adamıştık. Tabii vazgeçmemek için garip tesadüfler de oldu. Eğitimlerimizi (istemeden de olsa) farklı alanlarda yaptık dolayısı ile geçimimizi müzikten sağlamak ve başkalarının istedikleri müzikleri çalmak zorunda kalmadık. O dönemleri düşünürseniz ya düğünde ya da pavyonda müzisyenlik yapabilirdik. Kendimiz için çalmak ruhumuzu ve içimizdeki müziği canlı tuttu.  

"İnternette görüp festivale çağırdılar"

- 25 ve 27 Ekim'de Türkan Saylan ve Müziksev'de uluslararası bir projede çaldınız. Daha sonra da yurt dışı turnesine çıktınız. Biraz anlatır mısınız?

Bu projenin ilki 2012 yılında yapıldı. Alman saksafoncu Norbert R. Stammberger youtube'a koyduğum bir videodan etkilenmiş. Yazıştık, müziği çok değişik bulduğunu ve o yıl Münih'te yapılan Lautwechsel Festivali'ne Ufuk ve beni davet etmek istediğini söyledi. Kurucusu olduğu Mambo Varese Ensemble ile orada çaldık. Grupta bizim dışımızda 5 Alman müzisyen vardı. Bu sene yapılan Mambo Varese Ensemble Turnesi İzmir, İstanbul, Almanya'nın Münich ve İtalya'nın Cagliari kentlerini kapsıyor ve Türk, Alman, İtalyan, Japon ve Norveçli sanatçılardan oluşuyor.

- Kimler var bu projede?

Bu grup; Marta Bladi Loddo vokal (I)- S.Cansu Ergin,dans (TR)- Peter Spiel, mover (D)- Norbert R. Stammberger, sax (D)- Gürkan Baltacilar, gitar (TR)- Rieko Okuda, piano (J)- Gülşah Erol, cello (TR)- Matteo Muntoni, kontrabas (I)-Brage Tormanen, davul (N)'dan oluşuyor.

"Bir çaldığımızı bir daha çalamayız"

- Ne tür müzik yapıyordunuz?

Biz doğaçlama yani İmprovisation yaptığımızı bilmeden ilk günden beri içimizden geleni çalıyorduk. Bir gün çatıya gelen müzisyen abilerden biri "Siz emprovize çalıyorsunuz yahu" dediğinde ilk kez duymuş oldum. Bu abi meşhur Woodstock festivalinde Jimi Hendrix'i izleyen şanslı biriydi.

- O Zaman size doğaçlamanın Türkiye'deki öncüsü diyebilir miyiz?

Bu kendiliğinden olan bir şeydi. Aslında bunu yapmamızın en önemli sebebi nota bilmememiz ama deli gibi de müzik çalmak istememizdi. Yani geriye dönüp aynı şeyi tekrar çalmayı beceremiyorduk. Baştan beri "o an"da çalınan ve hiç tekrarlanamayan bu müziği sürdürdüğümüzü düşünürsek sorunuza belki evet demek gerekebilir. Ama bu aslında insanlık tarihinin en başından nota icat edilip yaygınlaşıncaya kadar geçen süre arasında yapılan şeydi.  

- Kimlerle çaldınız...

Bir ara düşünüp toplayarak çıkarılan şöyle bir liste var. Bunlara arada karşılaştığımız yabancı müzisyenler ve adını hatırlayamadığım kişiler dahil değil. Bazı günler tanıdığım bir kişinin ardında ilk kez gelen 8-10 kişi olurdu daha sonra hiç görmediğim.

Özetlersek:

Gürkan Baltacılar(Guitar, bass, drums, flute, voc.,etc.) Ufuk Ömürgönülşen (Lead Vocal, Guitar) Tuncay Turgul (Guitar, Bass, Voc., Flute) Aşkın Gençerler (Drums. Perc.) Baha Emren (Drums), 'Flutcu' Oguz Bayer(flute), Argun Terzibaşıoğlu (Drums,) Tansu Öyke (Perc. Drums, Bass), Serdar Tekogul (Guitar, Baglama), Deniz Gönülşen (Violin) 'Zeplin' Ahmet Kutluk (Guitar) Feyyaz Yukselen (perc.), Tamer Kaya (Drums), Yakup Dinçeroğlu (Guitar, Bass) Tayfun Alpay (Guitar), Halit Tuvay (Guitar,Perc.), Beniz (guitar) Hakan Aydoğan (Sipsi, perc.), Asil Noyaner (Perc.) Turgay Bayram (sipsi, trumpet,) Kemal Begtas (sampler, Guitar), Bülent Şen (Bass, Keyboards), Tuğrul Gülenç (Guitar) Şefik Toker (Guitar), Mahmut Yalay (Bass, sampler) Harun Öncü (Tenor Sax.) Tamer Temel (Tenor, soprano sax.), Ali Cenk Gedik (Trumpet), Serhan Erkol (Alto Sax.), Ümit Canlı (Guitar, Drums), Halil Kesiktaş (Guitar, Bass), Efe Benzeşik (Guitar, alto sax.), Ahmet Tolga Uzel (Tenor sax., Drums), Özün Usta (Drums) Murat Taner (Tenor sax., Guitar), Sedat Yalınkılıç (Drums), Tolga Şenergüç (Drums), Onur Duygulu (Guitar, violin, organ), Karahan Kadırman (Alto Sax, Bass), Stewart Todd (Tenor Sax.), Murat Üstün (tenor sax.), Serdar Ateşer (guitar, bass), Ayça(voc.), Ateş Tezer (drums), Emre Kartari (drums), Ayşe Tütüncü (keyboards), Sıla Gerbağa (bass flute), Ahmet Çağan(drums) --------  

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.