'Paramparça'da kötü görümce 'Keriman'ı oynayan Nursel Kös, "oynadığım karakterin farklı olmasına takılırım. İnsani yanlarını ararım. Karakter çıkana kadar sancı çekerim, arkadaşlarımın başının etini yerim. Her role damgamı vurmak isterim" dedi.
- Uzun zamandır sektörün içindesiniz ama belki de en çok konuşulan rolünüz bu ve karakter kendini kötülükten besliyor adeta. Böyle bir rolle gündeme gelmek nasıl bir his?
Ben 'Keriman'ın kötülüğünün derinliğine indim, sebeplerine baktım, gerekçelerini gözlemledim, haklı yanlarını buldum. Bu yüzden her hareketinde, kızsak da 'Haklı ama...' diyebileceğimiz bir konumda oynamak istedim. Oynadığım karakterlerin beğenilmesi, takdir görmesi, seyirciye kazandırılması, ödüllendirilmek; mesleğimin olmazsa olmazları.
- Kötüyü oynamak nasıl bir duygu?
Setten eve dönene kadar 'Keriman'ı üzerimde taşıyorum. Çok ağır bazen... Kötülük dehlizlerine gidip dönmek... Ancak komik bir kadın, bizi güldürüyor, ekiple de hep beraber gülebildiğimiz için daha rahat oynuyorum. Yani 'Keriman' salt kötü, salt acımasız değil. Tatlı kötü...
- Role nasıl hazırlandınız?
Bugüne kadar gözlemlediğim, birebir yaşadığım ve yaşamadığım birçok olaydan, tanıdığım tanımadığım birçok kadından süzme bir karakter. O yüzden herkes bir şey buluyor Keriman'da. Ayna tutuyor gibi hepimize. Tanıdık geliyor, çevremizden birilerini hatırlatıyor ama yine de nevi şahsına münhasır biri.
- Sokakta insanlar nasıl tepkiler veriyor? Neler söylüyorlar size?
'Keriman, niye Gülseren'e bu kadar çile çektiriyorsun?', 'Sen niye bu kadar kötüsün?' veya 'Aynı benim görümcem, kaynanam, annem gibi' diyenler oluyor. Tepkisini, kızgınlığını yansıtanlar da oluyor. Eğer zamanım varsa ve keyfim yerindeyse 'Keriman'ı zevkle savunuyorum. "Düşünün ki, kendisine ait bir yatak odası dahi yok. Yapayalnız, geçim derdinde, ayakta kalmaya çalışan, kocası, çocukları olmayan bir gariban" diyorum. O zaman gülüyorlar.
Karakter çıkana kadar sancı çekerim
- Kötü bir karakter oynamak bir oyuncu için zor mu?
'Keriman' önce kayınvalideydi. Daha yaşlı biriydi. Sonra senaryo değişti ve görümce oldu. Hemen evde kılık kıyafet uydurdum, yaşlı makyajı yaptım kendi kendime. Bir-iki sahne oynadım, videosunu çektim. Ajansıma ve güvendiğim arkadaşlarıma yolladım. Geri dönüşler çok iyiydi. "Bu ne, bu iğrenç kadın kim?" filan dediler. Ben de 'Keriman' bir karaktere dönüşebilir diye rahatladım. Ben 'iyi mi, kötü mü?'den ziyade, bir karakter yaratmaya ve onun daha önce oynanmış veya canlandırılmış karakterlerden farklı olmasına çok takılırım. İnsan yanını ararım, otantik olması ve cepten oynanmaması gerektiği koşullarından yola çıkarak, hayatımı biraz da zorlaştırıyorum aslında. Karakter çıkana kadar çok sancı çekerim, arkadaşlarımın başının etini yerim. Her rolüme kendi damgamı vurmak isterim.
- Sizin için yeni Aliye Rona benzetmesi yapılıyor...
Benzetilmeler beni onurlandırıyor. Aliye Rona çocukluğumun 'kötüsü'ydü ve muhteşemdi... Bir karaktere hazırlanırken kimseyi örnek almam, kimseyi taklit etmem, benzer rolleri araştırmam, izlemem, cepten veya ezberden oynamam. Sinemada oyunculuğum; yalana, rüyaya, gerçek olmayana nefes üfleyip içimizden biri olabilme durumu yaratmaktır. Oyunculuk adına örnek aldığım kimse yok. Sanatçı kimliği ile de sinemaya damgasını vuranların biyografilerini okurum ve izlerim.