İlk kez 1990'da makine mühendisliği stajı yaparken ziyaret ettiğim Berlin'e 25 yıl sonra tekrar geldiğimde çok değişmiş buldum. O zaman yeni yıkılan duvarın coşkusunu ve iki Almanya'nın birleşmesinin sıkıntılarını aynı anda yaşayan şehir aradan geçen çeyrek asırda başkent olmanın da avantajı ile epey gelişmiş.
Adeta bir şantiyeye dönen şehir, 1936'da düzenlenen ve tatsız olaylarla hatırlanan yaz olimpiyatlarını unutturmak amacıyla aday olduğu 2024 olimpiyatlarını kazanabilmek için harıl harıl hazırlanıyor.
Charlottenburg sarayı gibi eserlerin nicesine evsahipliği yapan Berlin, olimpiyat komitesini ikna etmekte sıkıntı çekmeyecek gibi görünüyor. Her sene mart ayında düzenlenen ITB uluslararası turizm fuarı sayesinde dünyanın dört bir yanından gelen binlerce katılımcı ve ziyaretçi ülkelerine bu şehir hakkında olumlu düşünce ve deneyimlerle dönüyor.
2. Dünya Savaşı'nın izlerinin iliklerine kadar işlediği başkentte Karl-Wilhelm kilisesi gibi eserler bilerek tamir edilmemiş ve gelecek nesillere örnek olması amacıyla o şekilde bırakılmış.
Kilisenin tam karşısında yer alan ve Avrupa'nın en büyük hayvanat bahçelerinden biri olan 'Berlin Zoo' ise değişik stilde inşa edilmiş kapısı ile dikkat çekiyor.
Siegessaule olarak bilinen ve Fransa'ya karşı elde edilen başarıyı kutlamak için 1873'de dikilen zafer sütunu günümüzde 285 basamak çıkmayı göze alan turistlere muhteşem bir manzara sunuyor.
Almanya'da düzenlenen 2006 dünya kupası için inşa edilen ve çelik konstrüksiyon harikası olan Berlin ana istasyonu 5 farklı katta ulaşım hizmeti verirken aynı zamanda büyük bir alışveriş merkezi görevi görüyor.
TÜRK DÖNERCİLERİ
Bunlardan biri de şehirde en sık rastlayacağınız yiyecek türü olan Türk dönercileri. Değişik sosu, bol yeşilliği ve dürüm yapıldıktan sonra tost makinasında tekrar bastırılmasıyla yapılan döner en sevilen fast-food olarak ünlenmiş.
Zaten Berlin, Türk nüfusunun Avrupa'da en yoğun olduğu şehir olduğu için her yerde bir Türk mağazasına rastlamak mümkün ve hiç Almanca bilmeyen birisi bile gayet kolay seyahat edebiliyor.
Yeni inşa edilen büyükelçiliğimiz ise göz kamaştıran ay-yıldızı ile vatandaşlarımıza gurur veriyor.
Markthalle 9 ismiyle bilinen kapalı pazaryeri ise Kreuzberg semtinde haftanın her günü ilgi gösterilen gastronomi merkezleri arasında yer alıyor.
Her sene şubat ayında düzenlenen Berlin Film Festivali'nin ödül gecesi bu sene hoş bir tesadüfle Sevgililer Günü'ne denk geldi. Festival gösterimini izleme şansını bulduğum Sinderella filminin 2015 versiyonu beni adeta büyüledi.
Ödül töreninin yapıldığı Berlinale Palast binasının yanında bulunan Sony Center ise Fuji yanardağına benzeyen silüeti ile Japonların Berlin'de inşa ettiği en güzel eser.
Spree nehri üzerinde yer alan devasa heykeller sanata verilen önemi bir kez daha gösteriyor.
ACILARA TANIKLIK
Az ötede yer alan Oberbaum brücke ise nehir üzerindeki sayısız köprü içerisinde en güzellerinden biri.
Yine Spree kenarında ziyaret edebileceğiniz East Side Gallery ve arkasındaki O2 Arena geçmiş ve günümüzü bir arada gösteren eserlerden.
Check-point Charlie soğuk savaş zamanında Doğu ile Batı Berlin arasında esir ajanların değiştirildiği bir kontrol noktasıydı.
155 kilometre uzunluğundaki bu duvar inşa edildiği 13 Ağustos 1961 tarihinden yıkıldığı 9 Kasım 1989 tarihine kadar nice acılara tanıklık etti.
Şimdi ise duvarın kalan bölümleri grafiti sanatçılarına tuval görevi görüyor.
Sanattan söz açılmışken devasa büyüklükteki Berlin Filarmoni binası bir saat süren ve epey yorucu bir turun sonunda bile insanda hoş bir duygu bırakıyor.
Yorucu bir günün ardından La Fayatte mağazasının yanında yer alan Schoko Welt çikolata dünyasında yapılan alışveriş insana her şeyi unutturuyor.
YARIN: BERLİN MÜZELERİ