Son olarak İstanbul'da düzenlenen Avrupa Şampiyonlar Ligi finallerinde Havalı Tabanca Erkekler Takımı olarak Mustafa İnan ile birlikte altın madalya kazanan Dikeç, İtalya'nın en saygın spor gazetelerinden La Gazzetta dello Sport'a özel bir röportaj verdi. Olimpiyatlarda kazandığı gümüş madalyanın ardından Avrupa Şampiyonası'nda da zirveye çıkan milli sporcu, sade yaşamı, disiplini ve kendine özgü tarzı hakkında açıklamalarda bulundu. İşte Türk atıcılık sporunun fenomen isminin röportajı...
Olimpiyatlarda gümüş madalya kazandıktan sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Telefonumun pili artık çok daha hızlı bitiyor. Şaka bir yana, dünyanın dört bir yanından inanılmaz destek aldım. Bu beni çok gururlandırıyor ama hayatım hâlâ aynı: antrenman, çay, aile ve odaklanma.
Ve Tarçın, kediniz?
Evet, bağımsız, inatçı ve zarif. 7 yaşında, bir British Shorthair. Belki de bu yüzden bu kadar iyi anlaşıyoruz. Hayvanları çok seviyorum. Kediler hayatıma huzur katıyor. Disiplin ve saygının her şey demek olduğu küçük bir kasabada doğdum. Uzun süre orduda görev yaptım. Şimdi profesyonel bir sporcuyum ama hâlâ sade bir hayat yaşıyorum: sakin sabahlar, demli çay ve tabii ki kedim Tarçın.
Peki Olimpiyatlar ne getirdi?
Oyunlar her sporcu için başarının zirvesi, ancak benim için yarışmaktan fazlası. Ülkemi temsil etmek demek. Her atışta omzumda bayrağı hissediyorum. Disiplin, sabır ve inancın neler başarabileceğini gösteriyorum.
Avrupa Şampiyonası'nda elde ettiğiniz bu başarıyı kendi açınızdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu sonuç, başarının tesadüf olmadığını kanıtlıyor. Her yarış yeni bir hikaye anlatır, ancak kararlılık, disiplin ve sakinlik aynı kalır.
Dünyanın dört yanından tuhaf talepler aldınız. Sizi gerçekten şaşırtan absürt bir şey oldu mu?
Sadece Türkiye'den değil, her yerden mesajlar aldım. Bazıları dokunaklı, bazıları ise yaratıcıydı. Biri şöyle yazmıştı: 'Hedefi vurmada o kadar iyisin ki, sanırım kalpleri de vuruyorsun.' Gülümsedim: Bazen insanlar seni sembol olarak görüyor. Madalya benim ama gurur hepimizin.
'KİMSEYİ TAKLİT ETMEDİM'
Avrupa Şampiyonası'ndaki başarınızı kime ithaf ettiniz?
Kızıma. Her başarıdan sonra aklıma gelen ilk kişi o. Bu madalya aynı zamanda onun sabrını, sevgisini ve bana olan güvenini de yansıtıyor.
Sporunuzun arkasında herhangi bir metafor kullanıyor musunuz?
Atış yapmak dengeyle ilgilidir: saldırganlık değil, konsantrasyon, nefes ve kontrol. Gerçek hedef kağıt üzerinde değil, içinizdedir.
Neden bu kadar kişisel bir üslup kullanıyorsunuz?
Hiç kimseyi, hiçbir zaman taklit etmedim. Sonuçlar kendini gösteriyorsa, tarzın konuşmasına gerek yok.
Ellerinizi cebinize sokuyor, sadece gözlük takıyor ve neredeyse hiç ekipman kullanmıyorsunuz. Bu tarzın bir adı var mı?
Buna 'sakin kesinlik' diyelim. Ellerimin cebimde olması bana rahat kalmamı ve çok fazla düşünmemem gerektiğini hatırlatıyor.
Duygularınızı nasıl yönetiyorsunuz? Özel bir yönteminiz var mı?
Nefesle. Her atış nefesle başlar ve biter; adrenalinimi böyle yönetiyor ve odaklanmamı sağlıyorum. Sakin bir kafa ve tutkulu bir yüreğe ihtiyacınız var. Duygu olmadan amacı, sakinlik olmadan hassasiyeti kaybedersiniz.
Kariyerinizde bırakmayı düşündüğünüz zor bir an oldu mu?
Evet, birçok kez. Sakatlıklar, yorgunluk, ailemden uzak kalma. Ama her bırakmayı düşündüğümde, neden başladığımı hatırladım.
Atıcılığın dışında genellikle nelerle meşgul oluyorsunuz?
Boş zamanlarımda kızım ve kedimle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Bana sakinliği, sabrı ve hayatta gerçekten önemli olan şeyleri hatırlatıyorlar. Bazen onlarla doğada, sessizlikte veya sadece evde olmak her şeyden daha önemli oluyor.
Nihai hedefiniz olimpiyat kürsüsü mü peki?
Elbette. Paris'te podyumda durmak, yıllarca süren çalışmanın meyvesini verdiğim an olsa gerek. Tribünde Türk bayrakları görmek... O duygu tarif edilemez. Ve perde arkasında, dünyanın dört bir yanından sporcularla arkadaş olmak. Bu paha biçilemez.

