Ben Kemer'e ilk kez 1968'de gitmiştim. Şimdiki Kemer'le o günkü Kemer'in arasında dağlar kadar fark var. Aslında o günkü dağlar ile bugünkü dağlar arasında hiç fark yok. Batı Toros dağları Kemer'i öyle bir sarıp sarmalıyorki sırtından, tüm heybetiyle izlemekten gözünüzü alamıyorsunuz.
Aslında Kemer ilçesi, o muhteşem dağlara borçlu adını. O dağlardan gelen sellere. O seller yerleşim alanlarını o kadar çok suyla besliyorlar ki, bölgenin insanı göllerden ve bataklıklardan kurtulmak için 23 kilometrelik bir taş duvar örüyorlar dağların eteklerine. Bölgeyi kemer gibi sarıyor o set. Ve Antalya'nın 45 kilometre batısındaki bu bölge, ozamanki adıyla Eski Köy, 1910'larda Kemer adına böyle sahip oluyor...
***
İzmir Rayosu'na prodüktör olarak başladığımız 1968 yılında arkadaşlarımızla Kemer'e gitmeye karar verdik. Üç günlük bir tatil yapacağız. Antalya'ya ulaştıktan sonra, şimdi 40 dakikada aldığımız yolu o günün şartlarıyla sanırım 2 saatte alıp ulaştık Kemer'e. Kemer bakir, Kemer ıssız, Kemer romantik. İlk görüşte aşık olduğunuz gizemli bir kadın gibi sarmalıyor sizi ve koynuna alıyor. Mis gibi kokuyor. Gözleri Toros'un zirvelerinde. Sağ gözü güneş olup bir kırpışta kapanırken, sağ gözü mehtap olup sarı sıcak ışığıyla gönlünüze doğuyor. Eteklerinde denizin iyot kokusuyla sarhoş oluyorsunuz. Ali Efendi'nin pansiyonunun üstü teras. Tahta masanın etrafında tahta iskemlelerde akşamı karşılıyoruz. Ali Efendi rakıyı çay bardaklarına dolduruyor. Alt kattan Ali Efendi'nin karısının mutfakta kızarttığı balığın ve patateslerin kokusu iştahımızı kabartıyor. Sohbetin en güzeli, arkadaşlığın en yalını, misafirperverliğin en safı hayatım boyunca unutamayacağım güzellikte bir tabloyu çiziyor, boyuyor ve anılarımın baş köşesine oturtuyor.
Ertesi sabah, kahvaltımızı pansiyonun bahçesinde kayısı ağaçlarının altında yapıyoruz. Etrafta dolaşan tavuklar sanki "konuklara benim yumurtalarımı verin, benimki daha taze, benimki daha sarı ve büyük" rekabeti içinde gıdaklıyorlar...
O günkü Kemer'e ulaşım da zor, konaklayacak yer bulmak da. Otel, motel hakgetire. Bir kaç pansiyon hepsi bu...
***
1960'lara kadar kara yolu olmadığı için ulaşımı sadece deniz yolundan sağlanan Kemer 80'lerde şaha kalkıyor. Güney Antalya Turizm Projesi sayesinde yollara, alt yapıya ve ardından tatil köylerine kavuşuyor. Eski tarihi M.Ö. 690 yıllarına Phaselis antik kentinin kuruluşuna kadar uzanan Kemer, artık tatil köyleri ve lüks oteller beldesi...
***
Kemer'le ilgili ikinci anım 1997 senesine uzanıyor.
Onno Tunç'u bir uçak kazasında kaybetmişiz 1996'nın 16 Ocak akşamı. Onno Tunç bu ülkenin yetiştirdiği en önemli ve değerli müzik adamlarından biri. O günlerde, adını unuttuğum içişleri bakanı "Ermeni dölü" diye küçümseyen bir ifadeyle konuşurken Kemer Belediye Başkanı Mustafa Gül müzik camiasını mutlu eden iki karara imza atıyor.
Kemer'de harabe bir klise var. Kemer'e Hıristiyan aleminde çok sayıda turist geliyor yaz günleri. Başkan Gül, gidecek klise bulamamaktan şikayetçi turistleri düşünüp kliseyi restore ettiriyor. Üstelik finansmanını Almanlardan temin edip... İşte bu kliseye giden yola da Onno Tunç Sokağı adını veriyor...
Bu kadarla kalmıyor belediye Başkanı. Onno'nun yakın dostlarının planladığı "Onno Tunç Beste Yarışması" için de yeşil ışık yakıyor... Altın Nar Festivali içinde 1997'de ilk kez düzenlenen yarışmanın jüri üyeleri arasında ben de vardım. Bir yıl sonra ikinci düzenlendi. Sonra yarışma gündemden kalktı. Ne oldu ne bitti bilmiyorum. "Altın Nar Festivalleri" devam ediyor ama Onno'nun adını taşıyan yarışma artık yok. Peki Onno Tunç sokağı duruyor mu? Açık söyleyeyim Kemer'e inip bakmaya fırsatım olmadı...
***
İki gün kaldık Kemer'de. Beko'nun uluslararası bayiler toplantısında konferans bölümünde "Müzikalite" gösterimizi sergiledik. Kaldığımız Rixos Sungate Oteli müthiş. Harika suitimizden restorana gidiş geliş, günlük spor ihtiyacınızı da karşılıyor. Mutfağı da iyiydi. Aslında tüm öğünlerde çok lezzetli yaptıkları dil balığından başka bir şey yemedim.
***
Ama itiraf edeyim Ali Efendi'nin pansiyonunu hepsine tercih ederdim...
