• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Damgalanmış çocuklar ARMAĞAN PINAR ADANAR

Damgalanmış çocuklar

armagan.adanar@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27 Eylül 2016, 17:15

Geçenlerde arkadaşlarımla oturmuş sohbet ediyoruz.
Malum anneler biraraya gelince konu çocuklar oluyor. Bir arkadaşım kızının okulda epey başarılı olduğunu anlatırken bir anda "ama biz de okulda çok başarılı çocuklardık, çocuklarımızın da bu çizgide olması bence gayet normal" dEyince ben bir anda atlayıverdim lafa "yoo ben liseye kadar hep ikmale kalırdım, 5- 6 zayıf garantiydi" deyiverdim.
Gruptaki arkadaşlarım "Hadi canım sen de" der gibi bana bir bakış attılar. Ama işin aslı hakikaten okulda liseye kadar başarılı olmayan, vasat bir öğrenciydim. Hatta bu nedenlerle 3 ilkokul değiştirmiş bir çocuktum. Ama her ne olduysa liseye geçerken bir aydınlanma yaşadım ve ders notlarım yavaş yavaş yükselmeye başladı. Bahsettiğim bundan 25 sene öncesi...

HER ÇOCUK AYNI DEĞİLDİR

Peki ama ne olmuştu da ders notlarım yavaş yavaş yükselmeye başlamıştı? Bu konuda açıkcası hiçbir fikrim yok! Muayenehanemizde psikiyatrist Dr. Hüsnü Uçar ile zaman zaman oturup okuldaki ve iş yaşamındaki başarıyı konuşuruz.
Onunla da hemfikir olduğumuz şey; her çocuğun yürüyüş hızının bir olmadığıdır. Kimi çocuk daha geriden giderken kimi çocuk ortalarda ilerler kimi çocuk ise önlerde gider ama bir şekilde geriden gelenler ortalardaki çocukları yakalarlar hatta bazen öne geçerler.
Çok az çocuk çevresel şartlardan dolayı ya da varolan zekasını kullanmayı redettiği için geride kalmaya devam eder. "Var olan zekayı redetmek de ne demek Armağan Hanım?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim; bir araba kullandığınızı düşünün arabanın motoru çok iyi ama sürücü arabayı güzel kullanmayı redediyor ise araba ne yapsın? Yani zeka tek başına hiçbir zaman bir anlam ifade etmez önemli olan onu kullanmaktır.
İşte bazı insanlar "İlla da ben zekamı şu anda kullanmayacağım en azından derslere çalışmayacağım, başımı belaya sokacağım" gibi gibi şeyler söyleyebilirler.
Çocuk ve ergenler de zaman zaman bu şekilde davranabilirler bu durumda anne- babanın yapabileceği şey sakince beklemek olabilir.
Aile bekler de okullar bekliyor mu? Elbette hayır! Bazı okullar geriden gelen ya da ortada yürüyen çocuklar için "problem çocuk" etiketini vurabiliyorlar. Elbette her okul değil! Ya da elbette her eğitimci değil! Ama çağımızın bence en önemli hastalıklarından bir tanesi de insanların birbirlerini "etiketlemeleri".

DOĞRU TANI ÖNEMLİ

Ne kadar çok çocuk disleksi tanısı almış durumda ya da ne kadar çok çocuğa dikkat eksikliği ve hiperkativite bozukluğu tanısı, davranış bozukluğu tanısı ya da otizm tanısı konulmakta farkında mısınız? Gerçek anlamda disleksi ya da ADHD'si olan ve bu konuda işin uzmanları tarafından tedaviye alınan çocuklar elbette var.
Ama sınıfta hareketli diye veya biraz geriden geliyor diye bu etiketi almaya mahkum edilmiş çocuklar da var! Bu etiketi illa da bir uzman koymuyor maalesef bazı eğitimciler de çocukları "problemli" olarak etiketleyip sınıfta yok sayabiliyorlar.
Hatta bu tarz çocukları okullarına kabul etmeyen okullar yok mu? Bütün çocuklar aynı potansiyalde olmak zorunda mı?
Bu duruma en iyi örnek Einstein olabilir. Albert Einstein, içe kapanık ve utangaç bir çocukmuş, 4 yaşında konuşmaya başlamış, okulda başarısız bir çocukmuş. Bir öğretmeni "Sen asla bir şey olamayacaksın Eistein" sözleri üzerine katı bir disiplini ve skolastik eğitim uygulayan Alman okul sistemini terk etmiş. 16 yaşında iken Zürih Teknik Üniversitesi'ne girmek istemiş. Ama matematik dışındaki konularda -modern diller, zooloji ve botanik bilgisi- eksik olduğu için üniversiteye alınmamış.
Ancak o yılmamış ve bir liseye devam edip diplomasını almış.
1896' da Zürih Teknik Üniversitesi'nin fizik ve matematik öğretmeni yetiştiren bölümüne kaydolmayı başarmış. Sadece Einstein mı?
Mozart, Tom Cruise, Edison, Walt Disney gibi pek çok yaratıcı ve başarılı insanın okul hayatı başarısızlık hikayeleriyle dolu. Ama görüdüğü gibi bu insanların hepsi tek tek yaşamımıza ışık kattılar.
20.yy'da teknoloji ilerlemiş olsa da maalesef eğitimde tutucu, gerici, baskıcı ve ilkel bir anlayış hüküm sürmektedir. Bilimin hiç bu kadar saf dışı bırakıldığı bir dönem olduğunu okumadım ve görmedim.
Umuyorum arabanın sürücü koltuğunda oturan eğitimciler, yöneticiler vb. arabayı bir gün doğru kullanmayı öğrenirler. Ama bunu yapmalarının tek yolu da "bilimsel bilgiyi" kılavuz edinmeleri olabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.