Hakan Urgancı

Kraker partisi mısır gevreği partisine karşı

Bebeklerle bir deney yapılmış ABD'de... Merak edilen şu: 'İnsanoğlu doğuştan iyi ya da kötü olabilir mi?'
Henüz konuşamayan, ancak emekleyebilen bebeklere bir kukla tiyatrosu izletiliyor. Oyunda üç hayvan kuklası var. İlk kukla, bir kutuyu açmaya çalışıyor. Diğer iki kukladan birincisi (iyiliği temsilen) ona yardım ediyor. Ardından bu kez de ikinci kukla (kötülüğü temsilen) gelip kutunun üstüne oturuyor, kutunun açılmasını engelliyor.
Oyunun ardından bebeklere 'iyi köpecik' ile 'kötü köpecik'i gösteriyorlar. Bilin bakalım ne oluyor? Kötü kuklaya bir kaç saniye bakan çocuk, daha sonra iyi kuklaya uzanıyor. Daha konuşamayan, henüz etikle ilgili en ufak fikri bile olmayan bebek, 'iyiliği' seçiyor. Bilimadamları buradan, iyilik kavramının doğuştan genlerimizde olduğu sonucuna varıyor.
İkincil olarak bu bebeklerin mama tercihi bilindiğinden (bütün bebekler kraker yemeyi seviyor) bu kez kuklaları mama yerken gösteriyorlar. Senaryoya göre 'iyi köpek' mısır gevreği, 'kötü köpek' ise (bebeklerin de seçimi olan) krakeri tercih ediyor.
Hemen ardından ilk kukla oyununa geri dönüyorlar. Bu kez ne oluyor, biliyor musunuz? Tüm 'kötülüğüne' rağmen bebekler bu kez kötü köpekle oynamak istiyorlar. Baştaki tercih tamamen değişiyor. Bilimadamlarının vardığı sonuç şu oluyor; insanlar doğuştan iyiyi seçmeye programlı olsalar da aynı zamanda aidiyetçi ve önyargılılar. Eğer seçim yapacakları adaylar arasında 'kendi tercihlerine (aidiyetlerine) uygun biri varsa, bir ikilem durumunda (onaylamadıkları işleri yapan biri bile olsa) onu seçiyorlar. Yani 'bizden' olsun da ne olursa olsun!
İnternetten izlediğim bu videonun altında yapılan yorumlar da deneyin gerçekliğini haklı çıkarıyordu. İnsanlar politik dünya görüşlerine göre videoyu yorumluyor, bu görüntülerin altında bile ' kendi aidiyetlerine göre' bir kavga konusu buluyorlardı. Hatta birbirine küfür edenler bile vardı.
Buradan da anladım ki insan doğası yedisinde neyse yetmişinde de odur! Normal şartlarda iyiliğe meyilli olan insan doğası, iş hayatta kalmayı temsil eden kendi kabilesine, kendi benzerine, kendi seçimlerine geldiğinde objektif olmayı bir yana bırakıveriyor. Göz görmez, kulak işitmez oluyor. 'Algıda' seçiyor. İşte bu yüzden bir takım uğruna can bile alabiliyor.
Bu seçimde de çok sürpriz beklemeyin! Kraker partisi ya da mısır gevreği partisi farketmeyecek. İnsanlar kişilere değil dünya görüşlerine, ya da kaba tabirle kendi 'kabilelerine' oy verecek. (Tabii aday gösterilmediği için kafası bozulup da damak tadını değiştiren grup hariç...)

Taziyeye gittim, gelicem

Güzel ülkemin her yanı rengarenk!
Her yerde bayraklar, afişler, posterler...
Pek çok başkan adayı, fotoğraflarında 'geleceğimizin teminatı' çocukların başını yalandan okşuyor. Oysa herkesin oy vereceği aday çok baştan belli. Milyonlar harcanarak yapılan bu seçim yatırımının reklam sektörü dışında kimsenin işine yaradığı yok.
Ülkemin çocukları afişlerde mutlu, posterlerde geleceğe güvenerek bakıyor. Fotoşoplu adayların manken çocukları hayatta, mutlu ve sağlıklı...
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin en büyük cenazesi kaldırıldı. Kimler, ne devlet adamları geldi geçti, neredeyse bu büyüklükte bir cenaze töreni görülmedi. Berkin Elvan, ölümünün sadece ülkede değil dünyada bu derece yankı uyandıracağını tahmin edebilir miydi? Bu ölüm çok tartışıldı. Ekmek almaya mı gitmişti, yoksa bir gösterici miydi? Kim olursa olsun, Berkin bir çocuktu...
Berkin de şehzade Mustafa kadar anılmayı hak ediyor. Gösterilerde şehit düşen polisimiz de aynı şekilde saygıyla anılmayı hak ediyor. Bu güzel ülke, bu güzel toplum bu karışıklığı, bu kavgayı hak etmiyor. Lütfen herkes ama herkes üzerine düşeni yapsın! Aidiyetlerin, kimliklerimizin körleştirdiği gözlerimizi açalım, kendimizden başka bir dünyanın, farklı görüşlerin varolduğunu, varolma hakkı olduğunu unutmadan yaşayalım. Ölüm her yerde ve herkes için ölümdür. Ana feryadı her dilde aynı derecede yürek paralayıcı, her ölüm biraz erken ölümdür. Gencecik canları sokağa kurban vermeyelim. Mutluluklarımız fotoşop, acılarımız gerçek olmasın!
Hasta selfie
Sanal medyada yemek fotoğraflarınıza bile alıştım ama hastane ve ameliyat öncesi/ sonrası fotoğraflarınızı paylaşmanıza bir türlü alışamadım. Genç kadın sırıtıyor, arkasında seruma bağlı kendinden geçmiş bir yaşlı insan... Yeni ameliyat olmuş bir adamın selfie'si (kendi çektiği fotoğrafı)... Sizi yargılamak değil sadece anlamak istiyorsam da elimde olmadan aklımdan bazı şeyler geçiyor. Bizi üzmek mi istiyorsunuz? Hiç sanmıyorum. Durumunuzu sözel olarak paylaşamaz mısınız? Önlük ve sargı ve serum ve sedye şart mı? Kanıta mı ihtiyaç var? Bu, bir çeşit yıkılmadım ayaktayım mesajı mı? Fotoğrafa bakanların gerçekten dualarına mı ihtiyacımız var, yoksa bu ilgi açlığı artık bizi bir çeşit sanal tümör gibi yiyip bitiriyor mu? Eskiden sadece mutlu günlerimizi ve zaferlerimizi fotoğraflardık, bu da nereden çıktı? Özel diye bir şeyimiz hiç mi kalmadı? Korkuyorum, bir kaç yıl içinde aile albümlerinde 'Annenle seni yaparken' notu düşülmüş fotoğraflar olacak diye...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.