Hakan Urgancı

Sen olsan verir misin?

Ayy bi çantaya bu kadar para verilir mi?' dedi. Mantıklı ve hesabını bilen bir kadındı. Bu soru hoşuma gitmiş, biraz da işime gelmişti. 'Haklısın, verilmez' dedim.

Ben öyle deyince ekledi. 'Valla Sabancı olsam vermem.'

Böyle söyleyince güldüm. Parmağımı salladım. 'Sabancı olsan verebilirsin.'

Hemen itiraz etti.

'İyi de bu parayla ilgili bir şey değil ki' dedi. 'Mantık meselesi.'

'Nasıl bir mantık?'

'Bir çantaya onca para verilmez mantığı.'

'Çok para yani..'

'E herhalde!'

'Kime göre çok para? Sana göre. Çünkü o çantanın fiyatı senin dört maaşın kadar. Sabancı'ya göre? Bir akşam yemeği parası olabilir.'

Dudak büktü.

'Sabancı verir, diyorsun yani?'

'Yanlış anladın. Zaten konu Sabancı da değil. Sabancı olsan bu para gözüne çok görünmez, diyorum. O sana göre çok para. Ancak Sabancı olsan verirsin, demiyorum. Sabancı olsan verebilirsin, diyorum. Verirsin, diyemem. Onu kimse için söyleyemem. Dolayısıyla sen de söyleyemezsin.',

'Ay şimdi polemik yapma. Sabancı verir mi vermez mi? Madem onun için akşam yemeği parası, niye vermiyor?'

Güldüm.

'Onu söylemek için Sabancı olmak lazım. Senin kriterinin para mı yoksa başka bir şey mi olduğunu anlamak için kendini yeteri kadar para ile test etmen gerek.

Ancak o zaman anlarsın mesele para mı, değil mi? Sabancı'nın ya da zengin birinin bu şansı var. Belki artık öyle doymuş biridir ve sosyal statüler onun için öylesine önemsizleşmiştir ki asla markalı bir şey almaz, parasını ihtiyacı olanlarla paylaşabilir. Bu da bir seçimdir, demek istiyorum.'

Sessizleşti. Ağır yerden girmiştim. O sessizliği fırsat bilip devam ettim.

Mesela bir de şöyle söyleyenler var: 'Düğüne harcanan para saçma. Düğün yapacağıma o parayla dünya seyahati yaparım.'

Tabii bu da doğru ama neden ikisini birden yapmayasın? Çünkü çoğunlukla bunu diyenlerin ancak birine verecek parası var.

Aksi halde ikisini de yapabilirsin. Düğün yapmayan ve bunu mantığına yatmadığı için yapmayanlar zaten bu klişe lafı söylemiyorlar.'

İçini çekti...

Sözün özü, kimsenin yerinde olamazsınız. İnanın bana, sizin tıpatıp ikiziniz olan klonunuzu getirseler ve ikiniz arasında tek fark, birinizin o an başının ağrıması olsa, bu bile ikizinizin kararlarını, seçimlerini büyük oranda etkileyecektir.

Onun yerinde olamaz, yapacağı tercihi tahmin edemezsiniz. O yüzden insanları yargılarken biraz daha ölçülü olmakta yarar var. Misal, ben bu yazıyı Sabancı olsam okumam!

Yanlış köpek

Meşhur hikayedir. Adam belediyeyi arar.

- İyi günler. Bizim sokaktaki köpekler ısırıyor.

Görevli adresi alır, derhal ekip göndereceklerini söyler.

Bir ay sonra adam bir daha arar.

- Kardeşim hani ekip gönderecektiniz? Bunlar ısırmaya devam ediyor.

Görevli yemin eder.

- Nasıl olur beyefendi? Valla geçen ay ekip gönderip hepsini kısırlaştırdık.

Şikayetçi vatandaş sinirlenir.

- Kardeşim bana ne kısırlaştırdıysanız? Ben ısırıyor dedim, tecavüz ediyor demedim ki!

Şimdi.. Yanlış vakaya yanlış tedavi uyguluyorsunuz. Isıran köpeği kısırlaştırıyorsunuz. Oysa tecavüzcüyü salıveriyorsunuz. Tam tersine, önceden taciz- tecavüz geçmişi olanları kısırlaştırsanız, 'saat üçte kadının sokakta işi ne?' diye soran arsızın kulağına plastik küpe taksanız da adamımızı bilsek. Karımız kızımız sokakta rahat gezse, değil mi? Yanlış köpekle uğraşıyorsunuz, hep yanlış!

KİTAP TANITIM GERÇEKLERİ

Her gün ortalama 150 kitabın çıktığı çağımızda rekabet çok keskin. Bu yüzden sosyal medyada yapılan viral reklamlar büyük önem taşıyor. Herhalde en alışık olduğumuz kitap tanıtım görüntüsü, özellikle instagramdaki kahveli kitap fotoğrafları... Oysa bununla ilgili gerçekler var:

Gerçek 1- Yanında kahve kupası olan kitap resmi, sadece kitap resminden daha çok beğeni alır.

Gerçek 2- Yanında kedi olan bir kitabın resmi, kahvenin yanındaki kitap resminden daha çok beğeni alır.

Gerçek 3- Tek başına çekilmiş bir kedi resmi, hemen hemen bütün kitaplardan daha çok beğeni alır.

Gerçek 4- Kitap okurken yanınızda kediniz varsa kitap mitap okutmaz, sadece kendini sevdirir. Gerçek

5- Bunun farkında olan biri kedisinin fotoğraflarından kitap yazmış, kedi pek çok yazardan daha iyi sattı, iyi mi?

Var yaa...

'Var yaa, şimdi yirmi yaşımda olacaktım ki...'

Sonra durup ekliyor.

'Ama şimdiki aklımla haa, bugünkü yaşanmışlığımla!'

Lan salak! Bugün ne oldun ki şimdiki aklı istiyorsun? O salak bile şimdiki akıl seviyesine ulaşmadı mı? Yine ulaşmayacak mı?

Ben yine genç olayım, yine aptal kalayım. Vallahi razıyım.

Bugünkü aklıyla genç olacakmış daa, bak bak bak! Sanki öyle olsa Mars'a roket yollayacak abi...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.