Hürol Dağdelen

Sadece kongre değil bir "yaşam" merkezi

Lozan Meydanı'ndan her geçişimde fuar kapısında asılı şu söze takılır kalırım, "İzmir fuarlar ve kongreler kenti olacaktır."
Rahmetli başkan Ahmet Piriştina'nın, İzmir için koyduğu hedeflerden biriydi bu...
Kısmen gerçekleşti.
Özellikle İZFAŞ'la fuar, art arda düzenlenen etkinliklerle, adını dünyaya yeniden duyurdu denilebilir.
Hala birçok eksiği olmasına karşın, şu an karşısında İstanbul dışında güçlü bir yerli rakibi yok İzmir'in..
Peki ya kongre kenti hedefi?
O, Antalya'ya takıldı.
Denizi, doğası ve tecrübesini kullanamadı İzmir; duyarsız kalınca, Antalya kongreleri kaptı.
Şimdi, kongre turizminin yönünü Ege'ye çevirmek zor gibi görünüyor ama olmayacak bir şey de değil...
Hele, yeterli, donanımlı, çağdaş tesisleriniz ve beyin takımınız varsa...
***
Bu hedefe uygun örneklerden biri, Bayraklı'daki Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi... Makine Mühendisleri Odası'nın, İzmir'deki sivil toplum kuruluşlarıyla el ele verip İTO, EBSO ve Esnaf Odaları'nın maddi ve manevi desteğini alarak, İzmir'e kazandırdığı bu tesis, aslında bir yaşam merkezi...
Dışarıdan bakınca, iç dünyasından ve çağdaş kimliğinden ipucu vermeyen bu özel kuruluş, içine girince İzmir'in gururu bence...
Bunun için siz de benim gibi yapın, önce kapısından içeri bir adım atın.
5 yıldır İzmirlilere hizmet veren merkezde gerçekleşen hizmetleri görünce, insan ister istemez, "Neler kaçırmışım" diye hayıflanıyor.
Bunu bizzat yaşadım.
Merkezin temel aşamasından bugüne gelinceye kadar, her anını yakından izleyen arkadaşım Asuman Memen'den rica ettim. Beni kırmadı.
Çünkü hemen her gün önünden geçtiğim bu binayı merak ediyor, "kongre merkezi" iddiasını keşfetmek istiyordum.
Ayrıca 40 yıl sonra buluştuğum çocukluk arkadaşım Ferda Güdücü'nün bürosu da buradaydı.
***
Asuman, çalışma arkadaşı Burçin Süel ile birlikte gezdirdi beni...
Kapıdan girer girmez, sizi çok geniş ve modern bir hol, sergi ve fuar alanları karşılıyor.
Bir başka köşede ise koca bir salon var.
Türkiye'nin tanınmış fabrikalarının, işletmelerinin; kokteyllerinin, tanıtım toplantılarının yapıldığı salonun genişliğini görseniz dudağınız uçuklar!
Çarpıcı, modern ve ferah.
Ve hemen üst katta, büyük-küçük tam 14 tane kongre salonu var. En büyüğü 850 kişilik, toplam 2000 kişilik salonlar sadece kongre değil, tiyatro, konser, sinema ve özel gösteriler için de düzenlenmiş...
Benim gezdiğim gün, sahnede bir tiyatro oyunu vardı, salon tıklım tıklım.
Salonun ses düzeni, izleyiciyi sarması ise muhteşem.
***
Tepekule'yi gezince, "İzmir'de salon yok" diyenlere şaşıyorum. Alın size, modern bir tesiste, 14 tane salon... Hepsi ayrı kalitede...
Hal böyle olunca, hiç kimsenin "elde imkan yok" mavalına sığınmaması gerek...
Çünkü gördüğüm merkez, bu iddiaları çürütüyor.
Bir dernek binası olduğu için, birçok sanat etkinliği de halka ücretsiz... Üstelik kongreler için de fiyatlar uygun...
Sadece bunlar değil...
***
Binanın mimarisi de çok özel... Dışarıdan üçgen görünmesinin de bir nedeni var, İzmir'in muhteşem manzarası...
Bu güzelim körfez kentinin ışığını, güneşini kesmesin diye bina dikdörtgen bir zemine, üçgen oturtulmuş... Üstelik yer kaybetmek pahasına...
Çatı katına doğru, özel geceler için ayrılmış, restoran, bar ve kafeleri gezince bunu daha iyi anlıyorsunuz.
Binanın hangi köşesine oturursanız oturun, karşınızda harika bir manzara var. Hiçbiri, diğerini kesmiyor.
Ve de çatıda, yıldızlarla, körfezle başbaşa bir açıkhava sineması... Dünyada bence başka bir örneği yok!
Unutmadan, mutlaka o muhteşem restoranında Ege yemeklerinden bir tadın.
Orada bulunduğum 10 dakika, benim için çok özeldi doğrusu...
***
Evet dostlarım, İzmir'de kongre turizmi için harika bir merkez var. Öyle böyle değil, müthiş...
Yeter ki tanıyın, eşinize, dostunuza tanıtın.
"Her şey İstanbul'da" diye aşağılık kompleksine kapılmanıza da hiç gerek yok.
Bizim de mücevher gibi tesisimiz var.
Konuklarınızı İzmir'de ağırlamaktan gurur duyacağınız bir mekan...
Başka ne isterim?
Mutlaka ceza almalı!
Gazetelerde okudunuz, bir bayan gazeteci arkadaşımız, trafik magandası bir çiftin saldırısına maruz kalmış...
Hem de küçük çocuğunun önünde...
Küfür yetmiyormuş gibi, şiddet de görmüş, hırpalanmış, aşağılanmış...
Sanki Teksas...
Yaptıkları da yanlarına kar kalmış... Çünkü serbest bırakılmış bu soysuzlar...
Oysa mutlaka ceza almalıydılar.
***
Bu, "toplumsal aymazlığın" bir sonucudur. Affede affede geldiğimiz noktadır.
Korkunun, sindirilmenin, boşvermişliğin son noktası...
Yaşamayan bilmez, bilemez. İlla ki, gerçekleri görmek için başımıza gelecek.
Ben biliyorum, çünkü birçoğumuz gibi, bu tür bir güç gösterisini trafikçe çokça yaşıyorum.
***
Kırmızı ışıkta arkamdan korna çalan; şehir içinde olması gereken hızda gittiğim halde, ışıkla, sesle, küfürle uyaran; yanımdan geçerken malum işareti yapan, kışkırtan; insanına zerre kadar saygı göstermeyen bir takım ruhsuzlar hakim olmaya başladı toplum yaşamına...
Oysa bugün bana, yarın sana...
***
İnsanca yaşamanın temeli, kültürdür. Bunun da ana kaynağı eğitim.
Demek ki başaramamışız!
Etkili bir yol
İş dünyası, kendini tanıtmada, derdini anlatmada yeni bir yöntem buldu, dergi çıkarmak...
Hem de sıradan ve zevksiz değil; içi dışı dopdolu, haberi, magazini, mesajı olan, insanı doğru bilgilendiren çalışmalar bunlar...
Geçen gün, birkaç örneğini gördüm, içim gitti.
İy hazırlanmış, hem görsel açıdan hem de bilgi boyutunda, okuyucuyla doğru ilişki kurmuş örneklerdi.
Biri Yensu'nun diğeri de Albaş'ındı. İzmir için önemli şirketler ikisi de...
Müşterilerine aracısız ulaşmak için, bu ilginç yöntemi izlemişler.
Gazetelere ilanın yanı sıra, doğrudan tanıtım da.
***
Dergileri, böylesine coşkulu hazırlayan ekipte ise, gazeteciliği bilen, bu mesleğe yıllarca emek vermiş iki isim var:
Hüseyin Erdoğan ve Müslüm Duman.
İkisi de doğru zamanda, nitelikli iş çıkarmış doğrusu... Evlerinde oturup iş bekleyeceklerine, kendi fırsatlarını yaratmışlar ve tecrübelerini konuşturmuşlar.
Çağdaş insan, "yaratıcı" olandır. Birlikte çalışacağın insanı, doğru iş yaptığına inandırmak ve dürüst çalışıp hedefe ulaşmaktır.
İşte bu kriz ortamında, emek verilen bu çaba, doğru bir zaman, doğru bir yol.
İNSANIN ÖZÜ
İç huzuruma kavuşmamı sağlayan olay, doğduğum şehirden kilometrelerce uzakta ve de ona kesinlikle benzemeyen bir başka ülkede, mesela Kalküta'nın herhangi bir sokağındaki dilenciyle eşit olduğumu farketmemdir.
KİTARO
SÖZÜN ÖZÜ
Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.
Andre Gide
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.