Heyecanım, had safhada...
Günlerdir, milli maça ilişkin gazete manşetlerinin esiriyim ya, içim içime sığmıyor, maç öncesi...
Nereden çıktıysa, bi ara şeytanın elindeki üç oklu mızrağın, beyin hücrelerimi dürttüğünü hissediyorum. Demek istiyor ki; 'Neye bu heyecan?' Demek istiyor ki; 'Bu Çekler'in yüzölçümü, sizden az!' Yine irdeliyor ki; 'Nüfusu sizden düşük ve puan sıralamasında, lider adamlar(!)' Haa! Futbola harcadıkları paraların, bizle kıyaslanmayacağının altını çiziyor kırmızı kaleminle, 'nanik!' yaparaktan...
Keza; ufacıcık İzlanda'nın, ikinciliğinden dem vuruyor, ufaktan ufaktan...
Şeytan, ne de olsa şeytandır ama, verdiği mesaj doğru! Kattığımız emek, harcadığımız paralara karşın, 'Şerefli Üçüncülük' hesabındaydık, maalesef dün akşam...
Geçeyim...
Kurguyu her kim yaptıysa, o İstiklal Marşı'mızı, o genç koroya her kim okutturduysa, ellerine-beyinlerine sağlık...
Dinlerken, tüylerim diken diken başladım maça...
Önündeki iki karşılaşmada, dört puanın hesabını yapıyordu, Fatih Terim...
Hoş, mantık olarak, başka bir hesap da olamazdı zaten...
Çekler'in ilk yarı, yüzde altmışüç topa sahip olma oranına baktığımızda, bizim beraberliğe oynadığımız gerçeği, alenen çıktı ortaya...
Lakin; koca bir kırk beşte böylesi bir orantısızlığa karşın, her iki kalecini sırtlarının yere değmemesi, hayli enteresan(!) O pozisyonu, Fatih Hoca'nın da, beklediğini sanmıyordum. Serdar Azizi'nin düşürülüşü, Selçuk'un kullandığı penaltıyı gole çevirmesi sonrası o şeytanı, o an, nasıl kovalamışım içimden! Alınan şu galibiyetten mutlu muyum? Evvet...
Elbette takdir edilmeli...
Yalnız! Kendi evinde de olsa, yüzöçümü olarak bizden ufak ve eşeği gölgeye çekmiş rahat bir rakibe karşı kazandık(!) Sadece, sevinelim...
Sadece futbolcu kardeşleri, kutlayalım...
Çünkü yol, daha uzun!
