Saat; 23.05... Millet 'hor-hor!' uyuma moduna geçmişken, gece yarısı şu maçı yazmak, benim kaderim olmalı!
Günün iş yorgunluğunun üstüne, oturdum tezgahın (bilgisayarın) başına...
İsrail futboluyla, bizi (Türkiye'yi) karşılaştırıyorum bi taraftan... Rakibin en meşhurlarını araştırıyorum, Google Amca; ' En iyiler Buzoglar, Vitor ve Korhut oynamıyor, tüm takımın yaş ortalamaları da otuz!' diye yanıt veriyor. Hapooel'in en meşhurlarıymış bunlar... Gel ki bu kardeşleri, ben hiç duymamışım, tanımıyorum!
Üüüff! Sağ gözü beş dakka, sol gözü beş dakka dinlendire dinlendire, baktım ki düdük ötmüş, Fabri'nin müthiş kurtarışıyla, anında nasıl açılıvermesin ki, iki gözüm?
AYNI ANDA OYNAMALILAR
Ha, Beşiktaş'ın kurgusunu düşünüyorum, bu ara... Necip-Oğuzhan değişikliğini normal karşılarken, Tolgay-Talisca tercihi, içten içe yaraladı beni... Çünkü; her ikisinin de aynı anda forma giymesini istiyor gönlüm. Kartal'ın ilk yarıda tek şut atamama güdüklüğünü, hücumcuların çapraz koşular yapamamalarına bağladığım anda Q7'nin ortasını, Cenk'in ağlarla buluşturmasına tam seviniyordum ki Barda, skoru eşitleyip popomuzun üstüne oturttmaz mı, bizi? O anlar her iki gözüm, sonuna kadar açılmış, her ikisi de olmuş birer 'boyoz!'
TOPUN SON KARARI BJK
Atkınson denilen hakemin, ikinci yarı yanlış düdüklerine tanık olurken, Şenol Hoca'nın, Karabük yarasına rağmen, takım tertibinde ısrarı, çok akıllı bir duruş...
Nitekim; her an dışarıya alınacağını hisseden bazı oyuncuların, özgüveninin artmasından dolayı, Cenk'ten geldi ikinci gol...
Dünkü galibiyet, Beşiktaş için Şam'da kayısı...
Fakat; oyuna baktığımda dün, o 'top!' denen meret, her iki takımla sevişti, doksan dakika boyunca... Bir Beşiktaş'ı, bir Hapoel'i okşadı... Ve son dakikalara yaklaşıldığında, Atiba'nın final golüyle, sevgilisi ilan ettiği Kartallar'dı, son kararı...