Geçen hafta, hemen maç bitimi...
Kupanın sapını sıkı sıkı sarmalayıp, mikrofonların karşısına geçmeden önce, Beşiktaş armasının orta üstüne, kağıttan üçüncü yıldızı yapıştırıyordu Güneş Komutan... İskemleyi altına çekmiş, tam konuşmaya başlayacağı anda bir grup futbolcu;
'Şenol Güneş oleeey!' diye bağıraraktan, sevgi gösterisinde bulunuyorlardı, çocuklar gibi...
Medya ordusu sorulara geçecek ama, Komutan'ın yüzüne baktığınızda kaşlar dik, alın çizgileri neredeyse birer 'oklava!' kıvamına gelmiş ve istihab haddinden çok kömür atılmış, patlama noktasındaki bir şimendifer kazanını andırıyor sanki vücut dili...
Biz ekran başındakiler ve orada gazeteleri temsilen bulunan sorgucular, çocukluğumuzda oynadığımız 'tıp!' misali, soluksuz beklemedeyiz. Gözlük, kalem, not defteri ve sezon boyunca lehinde-aleyhinde yazılanları da masasına yerleştirdikten sonra, soruları rica ediyor.
Komutan, başta gelen birkaç soruyu, kendine yakışır nezaket çerçevesinde yanıtlarken, bazı muhabirlere teşekkür etmeyi ihmal etmiyor ve hatta desteklerinden dolayı övüyor.
Zaman ilerledikçe, yıl içinde takımını 'köstekleyen' yazılara sıra geliyor ki, şivesi değişiyor, bakışları sağa-sola hızlanıyor ve bu kalıba girip yazanların, art niyetli!' olduklarını söylüyor, üstüne basa basa... Mesela; mukavelesinin uzatılmamasından, Fatih Terim'in yerine geçeceğine dair iddialara, öfkeleniyor. Şampiyonluğa köstek maksadıyla, bazı gazete patronlarının bile muhabirlerini yönlendirdiğinden bahsederken, o an, deymeyin Komutan'ın bakışlarına! Velhasıl Güneş Komutan, bir yıl boyunca biriktirdiği taşları hem severek, hem döverek, hemde iğneliyerek, eteğinden döküyor tek tek...
Ve, ve dün akşam... Bir grup tekneleriyle...
Diğerleri, kuzeyden, güneyden ve batıdan mabetlerine, dede-nine, ana-baba, çolukçocuk, kız-kızan gelerek, taçlandırdırdırken o muhteşem finali...
'Bin atlı akınlarda, çocuklar gibi şendik Bin atlı, "Güneş" komutasında, binlerce orduyu yendik!' diye haykırıyorlar...
Ve ben de ayağa kalkıyorum ve de emeği geçen alayının 'alın terini!' alkışlıyorum.