Herkesten ve her şeyden çok Allah Teala sevilmeyi hak eder. Gönül dünyamız Cenab-ı Hakk'ın sevgi ve merhametinden haberdar ve nasibdar olursa birbirimize karşı sevgi ve merhametle muamelede güçlük çekmeyiz
Prof.Dr. Himmet KONUR
İnsanoğlu noksan bir varlık olduğu için Allah'ın varlığını, birliğini, isim ve sıfatlarını aklıyla kavrayabilse de zatını tam olarak idrak edememektedir.
Akif'in deyişiyle:
Bakiyi beşer her ne kadar etse de tenzih.
Faniyyeti icabı, eder kendine teşbih!
M. Akif
"İnsan, her ne kadar, ebedi ve ezeli olan Allah'ı noksan sıfatlardan uzak olarak tasavvur etmeye çalışsa da, kendisi sonlu ve sınırlı bir varlık olduğu için O'nu kendisine benzetmekten kurtulamaz."
Allah Teala sadece akledilen bir varlık değil aynı zamanda duyulan, hissedilen, gönül dünyamızda yer işgal eden bir varlıktır. İmanı tarif ederken 'dil ile ikrar, kalp ile tasdik' diyoruz. Biz daha çok O'nun akılla bilinmesi ve bulunması gereken bir varlık olduğu üzerinde duruyor, gönülden hissedilmesi ve tasdik edilmesi gereken bir varlık olduğunu unutuyoruz.
Sevgi, gönül dünyamızda yer işgal eden en güçlü ve değerli duygudur. Herkesten ve her şeyden çok Allah Teala sevilmeyi hak eder. Ayet-i Kerime'de müminlerin en çok Allah'ı sevdiğinden bahsedilir. (Bakara, 2/165)
Buna mukabil, Allah da "çokça tevbe edenleri ve içi dışı temiz olanları" (Bakara, 2/222), "sabredenleri" (Al-i İmran, 4/146), "işini güzel yapanları" (Al-i İmran, 4/148), "adil olanları sever" (Maide, 5/42).
Kıymetli okurlarım, yüce Rabbimizin güzel isimlerinin çoğu da O'nun sevgi, merhamet ve şefkatinin eserdir.
O Rahman'dır, Rahimdir: İnanan ve inanmayan kullarına rahmetiyle muamele eder.
Rezzak'tır: Yaratıklarına rızık verir.
Afüv'dür: Kullarının günahlarını affeder.
ÇOK MERHAMETLİDİR
Tevvab'dır: Kullarının tevbesini kabul eder.
Gaffar'dır: Kullarına acır ve onları bağışlar.
Hadi'dir: İnsanlara hidayet bahşeder; doğru yolu gösterir...
Cenab-ı Hakk'ın hemen her ismi O'nun sevgisiyle ilişkilidir, sevgisinin bir göstergesidir.
O'nun esma-i hünsasından/güzel isimlerinden biri de Vedud'dur. Vedud en katıksız, latif ve ince sevgi sahibi demektir. "Şüphesiz Rabbim(iz) çok merhametlidir ve kullarını çok sever." (Hud, 11/90).
Cenab-ı Hakk'ın kullarına olan sevgisini anlatmak için Hz. Peygamber'den şöyle bir rivayet naklediliyor:
"Peygamber'in (sav) huzuruna (Havazin kabilesinden) bir takım esirler gelmişti. Bunların içinde emzikli bir kadın vardı. (Çocuğunu kaybetmişti). Göğsüne biriken sütü sağıyor, çocuklara veriyor, emziriyordu. Bu kadın esirler arasında bir çocuğa rastlamış, hemen onu alıp sinesine basmış ve derin bir şefkatle çocuğu emzirmeye başlamıştı. Bu yüksek şefkat sahnesini görünce Peygamber bize:
- "Şu kadının kendi çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?" dedi.
Biz de: "
- Hayır, elinden geldikçe, gücü yettikçe atmaz" dedik.
- "İşte Yüce Allah kullarına bu kadının çocuğuna şefkatinden daha merhametlidir" buyurdu. (Buhari, Edeb, 28)
Gönül dünyamız Cenab-ı Hakk'ın sevgi ve merhametinden haberdar ve nasibdar olursa birbirimize karşı sevgi ve merhametle muamelede güçlük çekmeyiz.
ERTUĞRUL DOĞUÇ
Her dinde bulunan iki temel unsur vardır. İnanç ve ibadet. İnançla insanlara tanrı, evren, yaratılış, hayat, ölüm gibi konularda kendi içinde tutarlı anlam şemaları sunulur. İbadetlerle de, inananların belli düşünce ve davranış kalıplarına alıştırılması istenir. Amaç insanları yüksek ahlaklı, kendine ve topluma faydalı bireyler haline getirmektir. Geniş anlamda, Allah'ı anarak O'nun hoşnut olacağı, iradeye dayalı her türlü iyi ve faydalı işi yapmak bir ibadettir. Ancak biz ibadet deyince dinimizce yükümlülük olarak getirilen, düzenli yapılan şekli belirlenmiş dini içerikli birtakım eylemleri anlıyoruz.
Belli aralıklarla yaptığımız ibadetlerle ilahi emir ve yasaklara uyma niyet ve kararlılığımızı gösteririz. İbadetler sahip olduğumuz maddi manevi varlıklara şükredebilmek, yaratılış amacımızı gerçekleştirip cennete layık bir kul olmamıza yol gösterici olmak için düzenlenmişlerdir. İnsan için güçlü bir denetim mekanizmasıdır. Sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan ibadetler birtakım bireysel ve toplumsal faydalar da doğurur. Ancak bunlar ibadetlerin amacı değil sonucudur.
Muntazam aralıklarla Allah ile gerçek bir iletişim kurarak kılınan namaz insanı kötülüklerden alıkoyar. Çünkü üç beş saat arayla Allah'ın huzuruna çıkıp O'ndan kendisini doğru yola iletmesini (Fatiha suresi) samimi olarak isteyen kişi bir sonraki namaza kadar olan zaman aralığında bir kötülük yapamaz. Daha önce yaptığı varsa da düzeltmeye çalışır. Oruç emanete riayeti ve sabrı öğretir. İradeyi kuvvetlendirir. Merhamet ve kardeşlik bağlarını geliştirir.
TOPLU HAREKET
Zekat cimrilikten uzaklaşıp cömertlik duygularının yerleşmesine ve paylaşma kültürünün yerleşmesine destek olurken hac da yaşam planımızı tekrar gözden geçirip iyi yönde yeniden yapılandırmamıza yardımcı olur. Çeşitli ırktan, renkten insanlarla aynı kıyafet içinde omuz omuza ibadet ettirerek dünya kardeşliği duygularını geliştirir. Hac sırasında konulan yasaklar, hiç kimseye, hatta haşerelere bile zarar vermeme, yaratıklara şefkat ve merhamet, zorluklara sabretme melekesi kazandırır.
HER İŞİN BAŞI...
İbadetler sadece yukarıda saydıklarımızla sınırlı değildir. İslam insanlara yararlı her işi ibadet saymıştır. Peygamberimiz, "Yolunu kaybedene yol göstermen sadakadır, yoldan taş, diken gibi şeyleri temizlemen sadakadır, mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır" diyerek bu hususa işaret etmiştir. Devamlı olarak insanlara yararlı olmak ve bir gönlü hoş etmek gayreti içinde olan bir insan tabii ki kötü ve çirkin davranışlardan uzak durur, güzel davranışı karakteri haline getirir, yani iyi insan olur.
İbadetlerin ifası sırasında maddi ve ruhi hayat arasındaki dengeyi gözetmek ve aşırılıktan kaçınmak esastır. İslami anlayışa göre ne din dünyaya, ne dünya dine feda edilir. Bu ikisi arasında makul bir denge kurulur. Allah, şöyle buyurur: "Dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın." (Maide 5/77) Hz. Peygamber de ibadette aşırı giden kimseleri uyarmış, insanın üzerinde kendinin ve aile fertlerinin de hakkı olduğunu söylemiştir.
Hadis ve sünnet
Hadis, Hz. Peygamber'in söz, fiil ve tavırlarına ait haberlerdir. Müslümanlar Hz. Peygamber henüz hayattayken olduğu gibi vefatından sonra da onun hal ve hareketlerini, söz ve davranışlarını öğrenmek ve öğretmek için azami gayret sarf etmiştir. Özellikle vefatının hemen ardından hummalı bir çalışma içerisine girerek bunları bir araya getirmiş ve tasnif ederek kitaplaştırmışlardır. Hz. Peygamberle ilgili her türlü bilgiyi tespit etmek ve değerlendirmek üzere hadis ilmi adında bir ilim dalı teşekkül etmiştir.
Sünnet ise Hz. Peygamber'in, İslam dininin öğretilerini açıklamak, uygulamak, dini ve ahlaki açıdan müminlere örnek olmak için ortaya koyduğu söz, fiil ve takrirlerin (onayların) genel adıdır. Sünnet denilince Hz. Peygamber için karakter haline gelmiş davranışlar hatıra gelir. Sünnet olarak değerlendirilen davranışlar onun bütün hayatı boyunca yapmaya devam ettiği ve büyük bir engel çıkmadıkça terk etmediği hareketlerdir. Sebat ve devamlılık sünnetin değişmeyen karakteridir. Onun bu özellikteki davranışları ise diğer Müslümanlar için çeşitli düzeylerde bağlayıcılık ifade eder.
Hz. Peygamber'in hadisleri ve sünneti İslam dini açısından önemli bir kaynak olması yanında İslam kültürü bakımından da büyük ve vazgeçilmez bir mirastır. Bunlar İslam ilimlerine kaynaklık teşkil etmiş; kelam, fıkıh, tasavvuf, mezhepler tarihi gibi ilim dallarının malzemesi olmuştur. Bunun yanında felsefeden doğa bilimlerine, edebiyattan tarihe, mimariden güzel sanatlara kadar İslam kültür ve medeniyetinin her alanına nüfuz etmiştir.
İslam kültürü tarihsel süreç içerisinde üretilmiştir. Bizzat İslam dininden kaynaklanan değerleri ve unsurları bulunduğu gibi İslam adına üretilen bir takım değerleri ve unsurları da bünyesinde barındırmaktadır. Her ikisi de İslam kültürünün bir parçası olmakla birlikte İslam adına üretilenlerin İslam'ın yerine geçme tehlikesine karşı uyanık olmak gerekmektedir. Bunlar içerisinde şüphesiz İslam'ın ruhuna uygun, makul ve yararlı pek çok şey bulunmaktadır. Ancak bu, Hz. Peygamber'e ait olmayan bir söz ve davranışın ona aitmiş gibi gösterilmesini mazur göstermez. Buna mukabil Hz. Peygamber'e ait olmayan her sözü bir kenara bırakmak da doğru değildir.
EŞSİZ BİR HAZİNEDİR
Hadis külliyatı İslam araştırıcıları için eşsiz malzeme niteliğindedir. Bir tarihçi için İslam'ın ilk döneminin tarihi seyrini değerlendirmede, bir sosyolog için dönemin sosyal yapısını anlamada, bir sosyal psikolog için öyle bir ortamdaki toplumsal eğilimleri ve davranışları incelemede eşsiz bir hazinedir.
Her şeyden önemlisi Hz. Peygamber'in bize örneklik teşkil eden davranışları bu eserlerde yer almaktadır. İlmi usullerle değerlendirmek kaydıyla bunları okumak ve incelemek inanç ve kültür dünyamızı zenginleştirecektir.
AYETLER:
"Allah Rasulü'nde sizin için güzel bir örnek vardır." (Ahzab, /21).
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin." (Al-i İmran Suresi, 3/31)
HADİSLER:
"Sünnetimden yüz çeviren benden değildir." (Buhari. Nikah: 1)
"Sünnetimi yaşatan beni sevmiş olur, beni seven de cennette benimle beraberdir." (Tirmizi, İlim: 16)
Az ve sık yemek en sağlıklısı
Hazırlayan: Filiz İÇKE ÖNAL
Ramazan'ın gelmesiyle sofralarda et, hamur işleri ve tatlılara daha çok yer verildiğini, meyve ve sebze tüketiminde ise belirgin bir azalma olduğunu belirten uzmanlar, "Sağlığınızı korumak için çok yönlü ve dengeli beslenmeye Ramazan'da da devam etmelisiniz" diyor. Beslenmede, "az ve sık" ilkesine iftar sofrasında da uymak ve başlangıç ile ana yemek arasında mümkünse 15-20 dakika beklemek gerekiyor.
Her besin grubundan yiyecekler içeren sağlıklı iftar mönüleri ise şöyle düzenlenebilir:
Mönü-1
4-5 zeytin veya 3-4 hurma veya 1-2 dilim peynir
veya 1 kase ılık çorba.
Yarım saat 45 dakika sonra, 1 porsiyon etli sebze yemeği, bir tabak salata, bir kase yoğurt, 1-2 dilim ekmek.
1-2 saat sonra, 1 porsiyon meyve veya bir kase sütlü tatlı.
Mönü-2
2 zeytin, 2 hurma, 1 dilim peynir, bir kase çorba.
Yarım saat 45 dakika sonra, salata, 120 gram yağsız haşlama et, yoğurt, 1-2 dilim ekmek.
1-2 saat sonra, 1-2 porsiyon meyve veya komposto.
Mönü-3
2 zeytin, 2 hurma, 1 dilim peynir, bir kase çorba.
Yarım saat-45 dakika sonra, bir tabak kurubaklagil, 4-6 yemek kaşığı bulgur ya da pirinç pilavı veya makarna, salata ve yoğurt.
1-2 saat sonra meyve.
ESKİ RAMAZANLAR / MİNE ALACALI - KEMAL SAĞLAMTeravih namazından sonra her yerde eğlenceler düzenlenirdi
Fehmi Bulut eski Ramazan günlerini hatırladıkça "neydi o günler" diyor ve anlatmaya başlıyor.
"Basmahane'deki Büyük Sadık Bey Oteli diye bilenen bina, içerisinde barındırdığı haremlik ve selamlık bölümleri ile muhteşem bir konaktı. Konakta Ramazanın başlangıcından itibaren her akşam civarda yaşayan, hali vakti pek yerinde olmayan ancak ramazanın vecibelerini de yerine getiren kişiler için iftar sofraları (50 kişilik) kurulurdu. Yer sofrası olarak hazırlanan bu yemek sonrasında, "okkalı" fincanlarda Yemen kahvesi ikram edilirdi.
Yemek sonrası teravihe yetişmek için misafirler konaktan ayrılırken, Sadik Bey kapının yanında durarak, yanındaki siyahi kölesinin elindeki torbada bulunan gümüş mecidiyelerden birer tane "diş kirası" olarak yemeğe katılanlara verir ve misafirlerini öyle uğurlardı.
Meddahlar, karagözcüler, tiyatrolar eski Ramazanlarda başlıca eğlence kaynağıydı. Tüm Ramazan boyunca sadece çocuklar değil, büyükler de bu eğlence yerlerine giderek, çocuklar gibi eğlenirler, neşelenirlerdi. Meddah Sururi, Meddah Mehdi, Hokkabaz Ali Baba bunların arasında en meşhurları idi.
KADINLAR TOPLANIRDI
Kadınlar da Ramazan gecelerinde kendilerine göre eğlence yöntemleri bulurlardı. Örneğin herkes evinde iftar sofrasında orucunu açtıktan sonra, bir araya toplanılırdı. Kadınlar, yaşlı hanımların taşadığı mum fenerleriyle kalabalık gruplar halinde her gece başka bir haneye, "ev gezmesi"ne giderlerdi.
Gidilen bu evlerde, önce biraz hal-hatır sorulur, biraz hoş-beş sohbet edilirdi. Daha sonra kadınlar körebe, yüzük oyunu oynar, kendi aralarında eğlenirlerdi. Her gece başka bir evde toplanılırdı. Bu toplantılar arife gününe kadar devam eder, arife gecesi kimsecikler evinden dışarı çıkmaz, sabahlara kadar bayram hazırlıklarını sürdürürdü. Erkekler de arife gecelerinde hamamdan çıktıktan sonra bayram namazını kılmak için camilere giderlerdi.
