DUYGU ERGÜDEN (HABER MERKEZİ)
Türkiye onları, Libya'daki iç savaşta 3 bin 59 Türk vatandaşını burunları bile kanamadan ülkemize getirmesiyle tanıdı. Türkiye'nin Tanzanya Dar es Salaam Büyükelçisi Ali Davutoğlu ve eşi Yeşim Meço Davutoğlu şimdi de kara kıtadaki Tanzanya'da beyaz derileri ve pembe gözbebekleriyle bilinen "Albino"lara kucak açtı. "Afrika'da albino olmak, korku filminin en kötü kahramanı olmak demektir" diyen Yeşim Meço Davutoğlu, yaşanılanları "Afrikalı bir anne albinolu bir bebek dünyaya getirdiğinde o bebeği öldürmezse anne ve aile lanetleniyor. Vücut seti olarak satılıyorlar. Altın madeni aramak isteyen işadamları büyücüye gidiyor. O da albinoluyu kestir getir diyor. Hayatları tehlike altında" diye anlattı. Kara kıtanın beyaz Türk yardımsever ailesi, Dar es Salaam'da dünyanın ilk ve tek albino köyünü kuracak. Türkiye Büyükelçiliği köyün temelini sonbaharda atacak. Yeşim Meço Davutoğlu, Libya'daki korku dolu geceleri ve kara kıtanın "beyaz meleklerini" anlattı.
VÜCUTLARI KESİLİYOR - Albino ne demek?
Soydan geçen bir metabolizma hastalık. Binlerce insanı etkileyen genetik bir konu. Renklenmeyi sağlayan melanin pigmenti yokluğu ya da azlığından kaynaklanıyor. Gözler, deri, saçlar ve bedenin öbür bölümlerini etkileyebilir. Deri çok ince ve beyazımsıdır, gözbebekleri pembe, ağ tabakadan yansıyan ışık kırmızıdır. Gözler ışığa duyarlıdır. Derilerinde renk pigmentleri bulunmadığı ya da az bulunduğu için güneşten gelen zararlı ışınlar vücuda girer ve fazla güneş altında bulunmaları ölümlerine bile yol açabilir.
- Afrika ve albino neler hissettiriyor size?
O çocuklar fakirler ve karınları aç. Albino yüzünden güneşe çıkamıyorlar. Yürekleri yaralı, aileleri yok. Gözleri bir metre ilerisini görmüyor. Daha ne olsun. Biliyorsunuz kıyamet kopsa bile çocuklar yine de oynar. Ama albino çocuklar oyun bile oynayamıyorlar. Çünkü güneşe çıkamıyorlar. En acısı, bu kadar kalkınmış bir dünyada, bu kadar bollukta bu insanlar yaşam hakkı istemek zorunda kalıyorlar.
- Albino olmak suç mu?
Albenizm bütün ülkelerde var. Türkiye'de de var. Ancak Afrika'da albino olmak korku filminin en kötü kahramanı olmak demektir. Cehaletten, beyaza olan ilgi veya nefretten dolayı bu durum oluyor. Afrikalı bir anne, albinolu bir bebek dünyaya getirdiğinde o bebeği öldürmezse anne ve aile lanetleniyor.
- Korku filminin kahramanı demenizin nedeni nedir?
Albinolar vücut seti olarak satılıyor. Altın madeni aramak isteyen işadamları büyücüye gidiyor. O da albinoluyu kestir getir diyor. İşadamları uğur getirsin diye albino çocukların parmaklarını ceplerinde taşıyor. Aileler bu duruma isyan ediyorlar ve bir yürüyüş yapıyorlar. Devlet de bunları yetimhanelerde topluyor.
- Yetimhanelerde gittiniz mi?
Evet, 256 albinolu ve engelli çocuğun bir arada olduğu yetimhaneye gittim. Bize bin kilometre uzaktaydı. Öyle şartlar altında yaşıyorlar ki hayal bile edemezsiniz. Bütün yaş grupları bir arada yaşıyor. Pislikler, yatakların içine kadar girmiş. Kokudan içeri giremiyorsunuz. Ben o gece sabaha kadar uyumadım. Hiçbir şey yiyemedim.
- Ne yaptınız?
Nasıl yardım etmeliyim diye dua ettim. O gün ilk defa hayvan pazarına gittim. bir büyükbaş hayvan aldık. Bir çuval pirinç aldık. Çocuklar ilk kez o gün süt içti. Hayatımda ilk kez o gün eşime sormadan bir şey yaptım. Valiye 'Bu yetimhaneyi Dar es Salaam'a taşıyalım, eğer oraya taşırsak işadamları da ziyaret ederler yardımda bulunurlar' önerisini sundum.
- Eşinizin haberi olmadan aldığınız bu kararda neye güvendiniz?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve büyük Türkiye Cumhuriyeti'ne güvendim. Bu gözlerim o dramları gördü. Sessiz kalamazdım. Döner dönmez ağlayarak onlara olanları anlattım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan başta olmak üzere herkes destek verdi. Yanılmadığımı da gördüm. Mayıs ayında Başbakanımız, projemizi onaylayarak bizleri mutlu etti. Tanzanyalı bakanların eşleri bana 'sister' derlerdi. Tanzanya Başbakanı da 'Kardeşime' hitaplı bir mektup yazarak teşekkürlerini iletti. Tanzanya'da bu kadar destek gördükten sonra kendi ülkemin başbakanı neler yapmazdı. Dediğim gibi de oldu. Bu onur tüm Türkiye'ye ait.
- Eşinize konuyu söylediğinizde tavrı ne oldu?
Eşime fikrimi açtığımda gayet olumlu karşıladı. Ardından konuyu Naci Koru'nun eşi Canan Koru ve Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu'na da ilettim. Onlar da her türlü desteği verdi. Türkiye Tanzanya Yardım Vakfı'nı kurduk. Tanzanyalı bakan eşleri beni arazi bakanına götürdü. Elimizde proje vardı. Bize 35 dönem yer verildi. Sonbaharda temel atmayı planlıyoruz. Ondan önce ise Çırağan Sarayı'nda Türk İş Kadınları Derneği ile ortak gece düzenlemek istiyoruz. Albinolu çocuklar da gelecek. Türkiye'nin gerçekleştirdiği böyle önemli bir organizasyonun da duyulmasını, ses getirmesini istedik.
Savaşın acılarından zorlu kaçış - Libya'daki iç savaşta eşiniz büyükelçi olarak görevliydi. Neler oldu orada? Korkmadınız mı?
Hayır. Allah'ı her zaman yanımda hissettim. Olaylar boyunca soğukkanlılığımı korudum. En son Türk kadını ayrılmadan, Libya'dan ayrılmayacağım diye kendime söz verdim.
- Türk vatandaşları ilk uçakla tahliye edilecekti ama havalanında yangın çıkmıştı ne oldu o gece?
Başbakan Erdoğan o zaman Libya'ya uçakları gönderdi. Ancak Kaddafi uçakların inmesine izin vermedi. Havaalanındaydık, yangın çıkınca hangarlara geçmek zorunda kaldık. Eşimin konsolosluğa gitmesi gerekiyordu. Ona "sen git, ben burada vatandaşlarla kalayım" dedim. Vatandaşlarımıza da onlar için canlı kalkan olabileceğimi söyledim. Vururlarsa beni vursun dedim. Çünkü bir diplomatın eşini vurularsa savaş çıkar, yapamazlar diye düşünüyordum. Bingazi o gece kazanmıştı. O gün bizi evimize muhalifler götürdü. Yollar cesetlerle doluydu.
- Türkiye'ye nasıl geldiniz?
Eşim sürekli Türkiye ile görüşüyordu. En son gemilerin geleceği kararlaştırıldı. Vatandaşlarımıza durumu ilettik. Eşim limandaki işleri takip ediyor, ben de vatandaşları koordine ediyorum. Başıma bir şapka taktım elimde de bir düdük... Tam 3 bin 59 kişi vardı. Bu sayıyı hiç unutamıyorum. O kadar insan limana geldi. O gece Kaddafi televizyonda yayınlanan konuşmasının bir yerinde gemilerden bahsetti. Herkes bu yüzden gemilere binmekten ürküyordu. Eşim 'Seni onlarla göndersem gider misin' diye sordu. 'Giderim' dedim. Eşim de, "Karımı da sizlerle yolluyorum. Hayat güvenceniz eşimdir. Gemiye bir zarar verirlerse karım da ölecek" dedi. Eşimle vedalaşamadım. Sadece karşıdan bana el salladı. 22 saat sonra Türk işçileriyle ülkemize vardık. Ben gemiye binen en son kişiydim. Gemiden aşağıya indiğimde TRT 1 den bir muhabir kendimi tanıtmamı istedi. Adımı söyledim. Muhabir 'Gerçek bilgiyi alacağımız kişi geldi' dedi. O anda soğukkanlılığım tükendi. Ağlamaya başladım.
