Allah'a iman sadece bir inanç konusu değildir.
Meselenin bir de güven tarafı bulunmaktadır. Allah'a iman O'nun varlığına ve birliğine inanmak kadar belki bundan daha fazla O'na dayanmayı ve güvenmeyi de ifade eder. Hak ve hakikati, doğruluk ve dürüstlüğü ilke edinen ve iyi insan olmayı hayat felsefesi olarak benimseyen kimsenin en güçlü ve güvenli destek ve dayanağı Allah'a imandır. Hangi mevki, makam, servet, şöhret, güç, kuvvet bize hak ve hakikat uğruna sonsuz destek verebilir. Allah'tan başka sonu, sınırı, süresi olmayan bir güç var mı ki ona dayanalım ve güvenelim!
İyi insan olma yolunda yalnız kalmamak için O'nun ipine sarılmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde, O'ndan başka güvendiklerimiz gün gelir bizi yalnız bırakıp giderler.
PEYGAMBERİN YOLUNDAN GİDEN
Rabbimiz insanlığı hak ve hakikat yolunda hiç yalnız bırakmamış, yardım etmek ve destek olmak için peygamberler ve kitaplar göndermiştir.
Biz O'nun peygamberlerine de güvenir iman ederiz. Onlar insanlığı hak ve hakikate yöneltmek için görevlendirildiler.
Onların yolundan gidenler doğru yolu buldular.
Peygamberler arasında ayrım yapmayız. (Bakara, 2/285) Ancak biliriz ki bizim Peygamberimiz hatemü'l- enbiyadır, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir ve biz de insanlığı iyiliğe çağıran hayırlı bir ümmet olmakla yükümlüyüz.
Öyle bir peygamberin ümmetiyiz ki Yüce Rabbimiz kendisini sevmenin yolunu ona tabi olmaya bağlamıştır.
(Ali İmran, 3/31) Bu durum bile bizi imanın en tepesinde Yüce Rabbimiz bulunduğu; nihai olarak O'na dayanmak ve O'na güvenmek gerektiği gerçeğinden uzaklaştırmamalıdır.
Şu ilahi ihtarı hatırlayalım: "Muhammed, ancak bir peygamberdir.
Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz?..." (Ali İmran, 3/144)
HİÇBİR İYİLİK ZAYİ OLMAZ
Elbette dönmeyeceğiz. Onun gösterdiği yolda yürümeye devam edeceğiz.
Bu yolda en büyük dayanağımız ve güven kaynağımız Allah'a imanımızdır.
Hak ve hakikat uğruna dünya hayatında yaşadığımız sıkıntılar moralimizi bozmasın. İşin bir de mahkeme- i kübra tarafı var. Orada hiçbir iyilik zayi olmayacak, hiçbir kötülük de kimsenin yanına kar kalmayacaktır.
Ayet-i kerimenin ifadesiyle: Orada "Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür." (Zilzal, 99/7-8)
Allah'ın sevgili kulları peygamberler gibi bir gün biz de bu alemden göçeceğiz. O gün kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, eşimiz ve çocuklarımız bize yardımcı olamayabilir. (Abese, 80/34-36) Eğer Rabbimize tam olarak inanır ve güvenirsek burada olduğu gibi orada da dimdik ayakta dururuz. Yüzümüz parıldar ve güler.
(Abese, 80/38-39) Rabbimiz "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin.
Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz." (Ali İmran, 3/139) derken bize bunu hatırlatmıştır.
İmam-ı Nesai
Büyük hadis ve fıkıh alimi. Künyesi Ebu Abdurrahman; ismi, Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinan bin Bahr bin Dinar'dır.
İmam-ı Nesai diye meşhurdur.
Aslen Horasan'ın Nesa şehrindendir. 830 (H. 214) yılında orada doğdu. 915'te (H.303) Filistin'in Remle şehrinde vefat etti. Mekke'de vefat ettiği veya Hariciler tarafından şehit edildiği de bildirilmektedir.
Hadis ilminde imamdı, yani üç yüz binden fazla hadis-i şerifi ravileriyle birlikte ezbere bilirdi. Yazdığı Süneni Sagir'i, Kütüb-i Sitte adı verilen altı büyük hadis kitabından biridir. Hadis ilminde rumuzu sin (S)'dir.
İlim tahsiline Horasan'da başlayan İmam-ı Nesai; Irak, Şam, Mısır, Hicaz (Mekke ve Medine) ve Cezire (bugünkü Cizre civarı) alimlerinden ders aldı.
Hadis ilminde zamanının bir tanesi olan imam-ı Nesai, Mısır alimlerinin en fakihiydi.
Haramlardan sakınmakta ve ibadetlere düşkünlükte eşi yoktu. Her yaptığı iş, her söylediği söz, Allahü Tealanın rızası içindi. İmam-ı Nesai'nin hadis-i şerif rivayetinde ravilere koyduğu şartlar, Buhari ve Müslim'den daha sıkıydı.
İmam-ı Nesai hazretleri, ilk önce yazdığı Sünen-i Kebir'inde, hadis-i şeriflerin kaynakları ve toplanması hakkında bilgiler verip, şartlarına uyan hadis-i şerifleri yazdı. Bu eserine, kendisi Müctena adını vermesine rağmen Sünen-i Sagir adıyla meşhur oldu. Şimdi, daha çok Sünen-i Nesai adıyla bilinmektedir. Bu kıymetli eser, altı meşhur hadis kitabından biri olarak Müslümanların baş tacı oldu.
AYET-İ KERİME
"Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır..." (Bakara, 2/257)
HADİS-İ ŞERİF
"Üç şey var ki kimde bulunursa imanın tadını alır: Allah ve Rasulü'nü, herkesten fazla sevmek, sevdiğini Allah için sevmek, Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek." (Buhari, iman 9, 14; Müslim, iman 67)
