• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Damızlığın hikayesi BİRKAN YÜKSEL

Damızlığın hikayesi

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27.05.2017, 00:00

Büyük yükselip hasretle beklediğimiz diziler için artık geri sayıma başlamış bulunuyoruz. Bu uzun bekleyişte vasat hikayelere ve bütün numarasını ilk iki bölümde gösterip balon gibi sönen çok sayıda senaryoya maruz kaldık. Bunun dışında en iyi tarafının ilk fragmanları olduğu anlaşılan 'Taboo' gibi büyük bir hayal kırıklığını da şaşkınlıkla izledik. Dizi severler için kış, çok zordu velhasıl. Kanadalı feminist yazar Margaret Atwood'un aynı adlı romanından uyarlanan Damızlığın Öyküsü / The Handmaid's Tale; her açıdan sınıfı geçen sağlam bir öykü anlatıyor ve söz konusu vasatın içinde iyice parıldıyor.
Sonu gelmez savaşlar, soykırımlar, doğanın dönüşsüz katli, zehirlenen ve radyasyona boğulan atmosfer gibi etmenler sebebiyle doğum oranlarının dibe vurduğu, korkunç bir yakın geleceğe bakıyor hikaye. Koşulların hızla; püriten Hristiyan köklere vurgu yapan, aşırı sağ bir siyasete savurduğu ABD, teokratik / faşizan rejimine en ortodoks metinleri dayanak ediyor. Her tür muhalefetin, her türden 'sapkınlığın' ölümle cezalandırıldığı, kadının kamusal hayattan tamamen geri çağrıldığı bu kolektif delilik, topluma otoriter yönetim ve acımasız silahlı kuvvetler eliyle dayatılıyor.

ZORUNLU ANNELİK!

Rejim, anne olması mümkün olan az sayıda kadını, aristokrat erkeklerle zorla birleştiren, bu tecavüzü de gelecek nesillerin mutluluğu için gerekli bir fedakarlık olarak kuran yasal çerçeve yoluyla gerçek bir cehenneme dönüşüyor. , teknik açıdan her iyi dizinin yaptığını layığıyla yerine getiriyor ve sinemaya yakınlaşan, deneysele göz kırpan bir genel eğilim sergiliyor. Ancak elbette bu kadrajları ve kurguyu parlatan en önemli dayanak, hikayenin kudreti. Dizinin beyni Bruce Miller;
'ER' gibi bir kültün yapımcısı ama 'The 100' gibi bir vasat da onun elinden çıktı.
Yani bakacağımız asıl yer, Atwood'un sıra dışı hayal gücü olmalı.
Öykünün en güçlü tarafı, kurumsal ve tarihsel olarak demokrasinin sorgulanamaz sayıldığı kültürlerin dahi, en bağnaz, en katı faşist siyasalara nasıl kolayca saplanabileceği fikrine yaptığı oyunbaz vurgu. Bu vurgunun gücü ise parıltılı batı medeniyetlerinin dahi, karanlık çağları tamamiyle geride bırakmamış, uygun koşullarda o karanlığı hortlatacak kültürel / siyasal arazları korumayı sürdürmüş olduğu değinisinden ileri geliyor. ; bu bağlamda her bakımdan yakın, mümkün ve gerçek bir tehdit tasvir ediyor. Teokratik bir faşizmle yönetilen ABD kurgusu, Trump çağının başladığı şu günlerde hem manidar, hem de başka koşullarda olabileceğinden daha ürkütücü.

ANN DOWD'A DİKKAT

'Mad Men'de yıldızlaşan Elizabeth Moss, cehennemi yaşayan 'Offred' rolünde gerektiğince iyi. 'Chuck'ın güzeli Yvonne Strahovski, 'Dexter'daki başarılı stajını, burada taçlandırıyor. 'Gilmore Girls' ile bilinen Alexis Bledel ise şaşırtıcı ölçüde etkili. Ancak dizinin açık ara performansına, ultra muhafazakar ve psikopat eğitmen rolündeki Ann Dowd imza atıyor. 'Game of Thrones'un 'utan' diye bağıran sinir bozucu rahibeleriyle; 'Misery'nin sadist hemşiresi Annie Wilkes arasında bir yerde ve ziyadesiyle nefret uyandırıcı. , hayal gücünü özgürlüğün korunması yolunda kullanan büyük bir yazarın ürkütücü gelecek tasviri. Bu tasvire ve muhtemel direnişe odaklanmak yerine, politik ana omurgayı bir fon müziğinden ibaret kılmaz ve 'mahalle içi aşk' kulvarına abanmazsa, dizi de kendi janrının unutulmazları arasında yer alabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA