• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

ELİF AKTUĞ

Du Pont Ailesi, Mark Schultz ve bir filmin öğrettikleri

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Şubat 2015
Bir film sadece bir film olmamalı; bunu kim söylemiş bilmiyorum, belki ben uydurmuşumdur. Uydurmuş olsam da inandığım bir cümle; sinemanın sadece sinema olmadığı/olmaması gerektiği gibi ciddi bir saplantım var. "Eğlenelim çıkalım" bana göre değil; bir şey öğrenmeden, hayata dair bir ders almadan, tüylerim diken diken olmadan izlediğim filmi, filmden saymıyorum. 'Foxcatcher-Foxcatcher Takımı' bu anlamda, mutlaka görmeniz gereken bir film; hem sıkı bir oyunculuk izlemek hem de pek bilinmeyen bir hikayeyi öğrenmek için. 53 yaşındaki Steve Carell, fena olmayan bir kariyere sahip 'komedyen-oyuncu'. Hatırımda sadece 'Little Miss Sunshine' var rol aldığı en iyi filmlerden biri olarak, çoklukla filmleri komik olmayan ama komedi kategorisinde yer alacak türden. Bir de 'The Office' dizisi vardı Carell'ın oynadığı, üst üste ne kadar ödül varsa silip süpürüyordu Golden Globe'larda geçtiğimiz yıllarda. Pek tarzım olmayan bir oyuncudur; bu defa döktürüyor. Filmde kimya devi Du Pont firmasının veliahtı milyarder John Du Pont rolünde. Oscar akademisi de takdir etmiş olmalı Carell'ı, En İyi Erkek Oyuncu dalında aday bu yıl. Birkaç saat süren makyajla John Du Pont'a inanılmaz derecede benzeyen Steve Carell, yürüyüşü, konuşması ve bakışlarıyla bir şizofreni başarıyla canlandırmış. Kariyerine model olarak başlayan Channing Tatum, filmde Olimpiyat madalyalı bir güreşçiyi oynuyor. Önceden bir filmini izlemediyseniz ve Tatum'u tanımıyorsanız, çok rahatlıkla, "Herhalde gerçekten güreşçi bu adam" dersiniz. Mark Ruffalo, Tatum'un abisini oynuyor; yine altın madalyalı bir güreşçiyi. Daha kısa ama çok çarpıcı bir rolde, çok etkileneceksiniz... Çünkü hepsi de 'olmuş', 'olur gibi yapmamış'...
Gelelim hikayeye, John Du Pont annesinin soylu sınıfa ait olarak nitelediği atlara olan düşkünlüğüyle kendini ihmal etmesi neticesi yaşadığı bunalım sonucu, alt sınıfın sporu olarak görülen güreşe, belki de sırf annesine inat, büyük ilgi duyar! Güreşi sevmesinin mutlaka bir tıbbi açıklaması vardır diye düşünüyorum. 1988 yılı Olimpiyat oyunlarına hazırlanan Mark ve David Schultz'a sponsor olur Du Pont. Başkasının başarısıyla toplumda yer bulmak ve takdir görmek gibi bir saplantısı vardır; Mark'ı oyuncak gibi kullanmaktadır. Hani derler ya bizim eski filmlerde, "Kötü emellerine alet eder" çocuğu... Dejenerasyon yaşayan Amerikan halkına bir itibar hediye edeceklerdir! Üç erkek arasındaki güç dengesini muhteşem bir sacayağına oturtan yönetmen Bennett Miller, filmlerinde her zaman kullandığı karanlık atmosferi tekrar ediyor, belki de Amerikan rüyasının sadece karanlıktan ibaret olduğunu anlatmaya çalışıyor... Sonunu anlatmayacağım tabii, gerçek bir öykü. Fazla kurcalamayın, sonunu bilmeden gidip seyredin...

DUPONT MU, DU PONT MU?
Filmi izlerken, babamın bir dönem tutkun olduğu çakmak markası geldi aklıma haliyle; dünyanın en pahalı ve prestijli çakmaklarıyla, kalemlerinin markası, aşinasınızdır. Ancak filmde John Du Pont'un bir silah ve kimya devi olduğunu görünce, acaba başka bir aile daha mı var diye düşündüm! Kimyasal ürünlerin bir numaralı devi Du Pont ailesi, Fransa'dan ABD'ye göç eden, Başkanlara yakınlığıyla bilinen ve dünyaya yön veren 15 aileden biri olarak kabul ediliyor. İllumunatik sistemle bağlantısı olduğu iddia edilen aile, likra, teflon, invista ve kevların da mucidi. Söylenen o ki ozon tabakasının delinmesi bu aile yüzünden!
Sayfalarca yazı okudum filmden çıkınca, bir aile daha var dediğim gibi. Onların soyadı ve markası 'Dupont'. Fransız Simon Tissot Dupont tarafından kurulmuş bir firma. 143 yıl önce 3. Napolyon döneminde fotoğrafçı olarak çalışan Dupont, zenginliğe ve şaşaaya olan düşkünlüğü fark ederek, öncelikle özel valizler hazırlamış kraliyet ailesi için. Ünü gün be gün yayılmış Avrupa'ya, 'yolculuk sanatı' diyormuş ürünlerine. Çakmak da bu ailenin ürünü, kalemler de. Dünyada para yerine geçen çakmak olarak bilinen ve bir dönem zenginlerin elinden düşmeyen Dupont çakmaklar, bugün popülerliğini eskisi kadar korumasa da; prestijinden bir şey kaybetmiş değil.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.