Filiz Özkol

Canım İzmir çekti

Bazı zamanlar vardır.
Birden aklınıza unuttuğunuzu zannettiğiniz nesneler, geride bıraktığınız kişiler, hatırlamakta zorlandığınız anlar tek tek geliverir. Geçmiş bir aşkı özlemek, ilk yürüdüğünüz anı hatırlamak, eski bir şarkıyı dinlemek, çook önceleri okuduğunuz bir kitabı yeniden düşünmek gibi veya buna benzer dipte kalan birçok duygunun canlanması misali. Hani hamilelerin aş erme durumları vardır ya.
Mevsimsiz ve zamansız istekleri.
Eşlerine kök söktürürler. Zavallı adamı "Baba" yapmanın bedeli mi desek? Bir istek patlaması oluverir işte..

Geçen hafta aniden canım İzmir çekiverdi. Buram buram körfez kokusu her tarafımı sardı.
Sabahın kör saatlerinde elime aldığım minicik bir çantayla apar topar havaalanına koşturdum.
Kalbim küt küt, deli gibi kendimi canım şehrim, biricik aşkım İzmir'e attım... Boşuna dememişler "İnsanın doğup büyüdüğü topraklar" diye. Kim söylemişse vatan hasretini bilen biriymiş. Ne kadar da haklıymış..

Koskoca İstanbul'dan sonra İzmir de neymiş efendim diyenlere söylenecek o kadar çok şey var ki. Bu şehirde doğmayanın, havasını koklamayanın, suyunu içmeyenin anlaması mümkün değil. Büyülü ve sihirli bu kenti gören gözün derinliğinde, en azından İzmir'de doğması ve bu şehrin sokaklarında büyümesi gerekir.

Uzun zamandır özlediğim Kemeraltı çarşısında cirit atarken çocukluğumun tüm anıları resmi geçit yapıyordu. Şadırvan ltı daha dün gibiydi. Ramazanlarda büyük annemin elimden tutup teravih namazı için getirdiği Hisar Camii tüm haşmetiyle karşımdaydı. Büyüklerimizden duyduğumuz, eskiden harap olan ve hep merak ettiğimiz Kızlarağası Hanı'nın hikayeleriyle büyümüştük. Havra Sokağı Tenekeciler Çarşısı'nda, Dario Moreno'nun sesi hep kulaklarımda kalmış. Çankaya'ya açılan dar sokakların meşhur köftecilerinin tatlarını yıllarca hiçbir yerde bulamadım.

İstanbul'da günlerce arayıp da, bir türlü göremediğim türlü desende kumaşlar top top karşımdaydı. Seç seçebildiğin kadar. Üstelik fahiş fiyatlar buraya uğramamış. Kordon'da iki tur atıp Alsancak'ın Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ne açılan, çocukluğumun geçtiği dar sokakların cumbalı evlerinin yasemin ve hanımeli kokuları daha dün gibi burnumu delerken kendimi körfez vapuruna atıverdim.
Karşıyaka kazan ben kepçe tüm caddeleri alt üst ettim.
Hatta üşenmeyip canım ağabeyim, benim idolüm sevgili Erkin Usman'ın adının verildiği Bostanlı'daki sokağa kadar yürümüşüm. Karşıyaka'nın Meşhur "Perili Evi" daha sonra "Küçük Ev" adıyla tanışma şansına sahip olduğum rahmetli Ülkü Erakalın'la müzikli İzmir geceleri yaşamıştı.

Mithatpaşa Caddesi benim genç kızlık anılarımla tıklık tıklım doludur. Rahmetli eşimin oturduğu Göztepe semtinin önünden geçmek bile beni anında ağlama duvarına çeviriverdi.
İnciraltı'nda ve Narlıdere'de tüm biz İzmir kızlarının deniz ve plaj sefalarının esintileri saklıdır.
Keşke anıların dilleri olsa da konuşsa. Geçen hafta Sevgili Erkin Usman'la da, bol bol yad ettik. Hemfikir olduk ki, İstanbul'un onlarca güzelinin patenti İzmir'e aittir. Gerisi hikaye.

Şimdilerde Kadifekale yenilendiği için oraya gitmek nasip olmadı. Fakat asansörden İzmir'i seyretmeden bu şehirden ayrılsaydım aklım kalırdı biliyorum.
Kültürpark'ın çevresinde dolaşırken 26 Ağustos Kapısı'nın canım okulum Namık Kemal Lisesi'yle karşı karşıya olması beni, yüreğimi dibinden burkan anılarımla yüzleştirdi. Gözyaşları keşke herşeyi yıkasa ve geçse.
Daha da derinleştiriyor. Bitirmiyor, artırıyor. Bu şehirde yaşayıp da başka kentlere gidenlerin yürekleri hep yaralı, yanık ve yamalıdır. Bir tarafları hep öksüz ve kimsesizdir. Gözleri dalgın ve nemlidir. Geride bıraktıkları sevgili şehirleri ile bitmeyen aşk yaşarlar. Bu aşk bambaşkadır.
Varsın kent eskisin. Yırtık pırtık sökük olsun. Tadilat diye bağırsın. Yüreklerdeki sevgisi her zaman sağlamdır.

İstanbul'a dönmeden son bir kez Pasaport kahvesine oturdum.
Karşımdaki dünya tatlısı bir genç gülümseyerek bana menüyü uzattı. "Bol köpüklü bir İzmir alayım. İçinde körfezin yosun kokusu, güneşin sıcaklığı, yağmurun şırıltısı, meltemin esintisi, İzmir kızının kahkahası olsun. Buzlu badem koymayı da unutmayın haaa... İyi ki varsın canım şehrim. İlk fırsatta tekrar görüşmek üzere.. Erol Evgin'in bir şarkısının sözlerinde olduğu gibi: Hep böyle kal, hep böyle cana yakın...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.