• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Bakış açısı HAKAN URGANCI

Bakış açısı

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 18.03.2018, 00:00

Ann Bolte Taylor. Bir Nörolog. Pek çok konferansımda ismini en çok andığım kişilerden biri. O, bir bilim insanı olmanın ötesinde bir bakış açısı kahramanı.
Kendisini bir deney laboratuvarı olarak gören nadir bir insan...
Bir gün spor yaparken bir uyuşma hissediyor.
Sonra kelimeler karışıyor, vücudunu panikle karışık bir his kaplıyor. 'Tanrım, galiba felç oluyorum!' diye düşünüyor. Tabii ki bu korkunç düşünce önce buzdan parmaklar gibi yakalıyor onu. Ancak bir süre sonra şu garip düşünce yerleşiyor aklına:
'Felci hep dışarıdan inceledik. Bu durumu kendi içinde hissedip değerlendirebilecek belki de tek nörolog ben olacağım.' Bu bakış açısı, Taylor'un felç gibi korkunç gerçekle baş etmesine yardım ediyor.
Beden hakimiyetini kaybeden bilim insanı, düşüncelerini tamamen bu hisse ve ötesine yönlendiriyor. Zamanla özel çalışmalarla Taylor yavaş yavaş felci yeniyor. Yürümeyi, hatta konuşmayı bir bebek gibi tekrar öğreniyor. Bugün herhangi birimizden tek farkı, farkındalığın sınırına gidip gelmiş olması.
O meşhur TED konuşmasını yapıyor.
'Felcin İçgörü Darbesi'. Bilim insanı, beni göz yaşlarına boğan bu konuşmasında özetle şunları söylüyordu :

Büyük ruh küçük beden

"Felç olduğumda, bedenimle dünya arasındaki sınırın yavaş yavaş kalktığını hissettim. Evet, görünüşte artık özgür değildim. Bedenim bana ait değildi ama ya kafamın içi? Orada her zaman olduğundan daha özgürdüm. Bedenin kayıtları ve sınırları kalkınca, bir süre sonra kendimi evrenin bir parçası olarak daha çok hissettim.
Ne zamanki bedenle bağım tekrar kurulmaya başladı, ilginç bir düşünce beni tekrar korkuttu. Tanrım, o kocaman ruh, beden denen bu küçücük şişeye tekrar nasıl girecekti?" Ruhun ölümsüzlüğü bu kadar mı güzel anlatılır? Ya insanın azmi? Mevlana'nın ölüm gününe 'kavuşma günü', düğün günü olarak yaklaşmasını hatırladım tekrar.
Şeb-i Arus...
Sonra aklıma daha yeni yitirdiğimiz bir dahi geldi. Stephen Hawking. Genç yaşından itibaren küçülmeye başlayan bir beden içine hapsolmuş uçsuz bucaksız bir akılla neler yapardınız? Bunalıma girmek çok kolaydır. Oysa o da bir bilim insanı olarak başka bakış açıları geliştirdi. Hareketsiz bedeni içindeki inanılmaz zihnini ta ötelere, evrenin derinliklerine, kara deliklere gitmek için kullandı.
Bu iki insan birer dahi olabilir. Ancak dehaları mı bakış açılarını oluşturmuş, yoksa bakış açıları mı onları dahi yapmış bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, üzüldüğümüzde, sıkıldığımızda, hayat katlanılmaz hale geldiğinde pozisyonumuzu değiştirmemiz gerektiği. Oturduğunuz yerden kalkıp yeni bir yere oturun. Camı açın. Dışarı çıkın.
Başka bir yere odaklanın. Düşünmediğiniz biçimde düşünün. Dünyanın sadece sizin etrafınızda dönmediğini fark ettiğinizde, kim bilir, belki siz de dünyanın etrafında bir tur atar, hatta yeni galaksiler keşfedersiniz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA