Hakan Urgancı

Bir kitap ne zaman soluk almaya başlar?

Yazma işine çok saygı duyan bir arkadaşım var. Saygı duymakla kalmıyor, kendisi de kitap yazıyor.
Üstelik hayli de üretken. Senede en az bir kitap yazıyor, diyebilirim. İşte bu yazar arkadaşım, pekçoğumuzun yaptığı gibi, kitaplarını yayınevine teslim etmeden önce güvendiği bir yazar dostuna gönderip okutur. (Bunu ben de yaparım) Böylece kitap daha editörün eline geçmeden bir öz denetimden geçmiş olur. Biz de dostça önerilerimizi söyleriz.
Ya da eleştirileri kabul eder, önceden göğüsleriz. Neyse işte biz de böyle bir süreçteydik geçen hafta. Son derece heyecanlı olan kurgusunu okurken, romanın sonunda beklemediğim bir kişinin ölümü beni ters köşeye yatırdı.
Evet, hikayenin yapısı gereği sonuçta bazı kişilerin hakkın rahmetine mazhar olması hem anlaşılabilir, hem de beklenebilir görünüyordu.
Buna rağmen yazar arkadaşımın yürüdüğü yolda, bu kişinin ölmesi beklenir şey değildi.
YAŞAMAYI HAK ETMİYORDU
Dayanamayıp sordum.
"Neden öldürdün ki şimdi bu karakteri? " "Ölmese miydi?" "Hayır, öyle bir tercihim yok ama hikayenin bizi sürüklediği yer, kesinlikle bu kişinin ölümü değildi." "Doğru, başta ben de öyle düşünmemiştim. Sonuçta onun yaşamasını planlamıştım." "Evet, zaten kurgun da onu gerektiriyordu, o yüzden ters köşe yapmışsın ya!" "Ters köşe yapmak kötü bir şey mi?
Sen seversin ve bu unsuru çok kullanırsın.
" "Haklısın ama bu öyküde karakterin ölümünü gerektiren bir unsur yoktu." "Yoktu ama ben bu tipe sinir oldum!" Arkadaşımın bu yorumu beni o anda susturmuştu. Gülsem mi, hayret mi etsem, bilemedim. Sonra konuşmaya devam edip merakımı giderdi. Gayet naif bir şekilde yaptığı itiraf ise bende bir aydınlanma hissi yarattı. "Öykü boyunca öyle basiretsiz, öyle pasif davrandı ki sinir oldum ona! Bence bir noktadan sonra artık yaşamayı hak etmiyordu. "
KARAKTERİN İRADESİ
Açıklaması aynı anda hem zalimce hem masum, hem saf ve samimi, hem de alabildiğine bilgece idi. Bir yazarın, kendi yaratımı olan, baştan sona neredeyse sıfırdan var ettiği bir karakter, nasıl olup da öz yaratıcısını şaşırtabilirdi? Raylarını kendi döşediğin, güzergahını senin belirlediğin bir tren nasıl olup da kendine yeni bir yön seçebilirdi? Roman karakterlerinin özgün iradesi var mıydı ki?
Demek ki, bir anlamda vardı. Yeteri kadar olgunlaşan her karakter, bir süre sonra (ergenlik çağındaki bir çocuk gibi) kendi hikayesini yazmaya başlıyordu.
Öyle ki, onu dünyaya getiren, kendi genlerini ödünç veren anne babası bile şaşırıyor, "Bu kime çekti?" diyordu ya, işte sanırım bu yazarlık dünyasında da aynen yaşanıyordu.Yazarını şaşırtan kahraman, rüşdünü ispat etmiştir. Ne zaman böyle bir karakter tasarlarım, o zaman belki de arkadaşım gibi ona bağlanır, ya da sinir olurum ve anlarım ki, artık bu öykü, soluk almaya başlamıştır...
Ha, bu durumdan çıkarılacak ayrı bir ders de şu: Fazla pasif isen, en yakının bile seni öldürebilir, haberin olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.