Hakan Urgancı

Hoşgörü

Birine ve onun davranışlarına karşı ne kadar hoşgörülüyüz?
Tanıdığımız ve çıkarımız olan birine neredeyse yüzde doksan hoşgörülüyüz. Bu kişinin amirimiz ya da bir büyüğümüz olması durumuna yani çıkarımızın büyüklüğüne bağlı olarak bu oran değişir. Tanımadığımız birine karşı yüzde elli hoş görülüyüz.
O günkü ruh halimiz ve olayın büyüklüğü derecesinde bu oran değişir. İyi tanıdığımız birine yüzde otuz hoşgörülüyüz. Bu kişinin sevgilimiz ya da dostumuz olmasına göre oran değişir. Dostumuz ise hoş görü artar, sevgiliyse azalır. Peki neden böyle olur? Neden' el iyisi ev ayısı' oluruz? Neden en az anlayışı en sevdiğimize gösteririz?
Çok basit. Özellikle hiç tanımadığımız biriyle ilgili elimizde hiç veri yoktur. Vereceğimiz tepkinin bize getireceği yarar ya da zararı hesaplayamayız ama iş sevgili olunca başımıza ne geleceğini ezbere biliriz. Üstelik sevgilinin yabancı gibi iyi halden affı yoktur. Onun bizim nezdimizde kabarık bir sicili bulunur. Yaptığı hata, genellikle ilk hata değil benzer hataların tekrarından oluşur. İşte bu yüzden en kötü huylarımızı sandıktan çıkarıp eksik sevgili ya da eşe gösteririz.
SAYGI
Duyduğum saygı, karşıdakiyle ilgili. Karşımdaki kişi saygıyı hak edecek davranışlar içindeyse doğal olarak ona saygı duyarım.
Ancak saygın tavırları olmasa da ona saygısız davranmam. Ancak kendi seviyem kadar alçalabilirim çünkü...
Yani gösterdiğim saygı, benimle ilgili.
Benim için saygı göstermek çok kolay.
Bu benim ne kadar asil bir insan olduğumu değil, bende neyin çok olduğunu gösteriyor. Herkes en kolay, en çabasız verebildiğini verir. Sizde çok olan nedir?
GARİP BİR ÇEVİRİ
Psikiyatriye özgü bir çeviri şekli var. İngilizcede 'disorder' olarak geçen sözcüğü dilimize bozukluk olarak çevirmişler. Orada anlamsal bir sıkıntı var. Tamam o kavram birebir 'hastalık' olarak geçmiyor ama geçse daha mı iyi olur sanki?
'Anxiety disorder'. Kaygı bozukluğu diyorlar. 'Stress disorder' deyince biz stres bozukluğu diye çeviriyoruz. Oysa sadece stres desek zaten belli bir negatif anlamı var. Kaygı da öyle...
Kaygı hastalığı desek de yine kulağa tuhaf gelmez. Bu şekliyle bir tuhaf olmuyor mu? Bozukluk tanımı bir şeyin negatifini üretiyor kafamızda...
Kaygı bozukluğu deyince benim aklıma kaygılanamayan bir adam geliyor. Yoksa yanılıyor muyum?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.