Türkiye'nin Anayasa Mahkemesi sorunu
***
Ortada vahim bir durum var: bizim Anayasa Mahkememiz son yıllarda durmadan anayasayı ihlal suçu işliyor. Bu suçu "taammüden" işlediği gün gibi ortada . Önce 367 meselesinde işledi bu suçu. Anayasa'da her şey apaçık ortadayken, teamüller belliyken, TBMM'nin toplantı yeter sayısının 367 olduğu kararını verdi. Bu kararı niçin verdiğini herkes biliyor. Biliyor ama ortada mahkemenin işlediği bir anayasa ihlal suçu da var. Aynı şekilde TBMM'de 411 oyla kabul edilmiş olan başörtü yasağını düzenleyen madde de mahkeme tarafından yine esasa girilerek iptal edilmişti. Esasa girmek, Anayasanın 148. maddesini ihlal suçu işlemektir, hatırlatırız. Anayasa Mahkemesi'nin bütün bu anayasa dışı tasarrufları Cumhuriyet paradikmasına, demokratik düzeninin işleyişine, hukuk devleti yapısına ölümcül darbeler vurdu. Şimdi koskoca bir toplum, merak ve korku içerisinde, Anayasa Mahkemesi yeni bir "anayasayı ihlal eylemi" yapacak mı yapmayacak mı, bunu bekliyor.
***
Türkiye bir yol ayrımına gelip dayanmıştır. Artık hiç kimse açık anayasa ihlallerine, yargı despotizmine, juristokrasi özlemlerine tahammül göstermek istemiyor. TBMM'nin anayasayı korumak gibi bir görevi olduğunu söyleyenlerin sayısı artıyor. Geçtiğimiz günlerde çok değerli bir siyaset bilimci olan Dr.Mustafa Çalık " Cumhuriyet savcıları Anayasayı ihlal suçu işleyen Anayasa Mahkemesi üyelerini gözaltına almalı ve tutuklamalıdır" dedi. Mustafa Çalık'ı tanıyanlar onun boş söz söylemeyeceğini bilir. Diğer yandan son dönemlerde varlığıyla bir bakıma hukuk namusumuzu kurtaran Osman Can'ın " Mahkeme referandumu engelleyen bir karar verirse TBMM'nin bu kararı yok hükmünde sayması" yönündeki çok güçlü argümanı geniş yankı buldu. Osman Can'ın aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin raportörü olduğunu hatırlatalım.
Milli iradenin ve Anayasa'nın üzerine basıp geçenler artık bilmeliler ki onlar için yeni bir saat işlemeye başlamıştır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.