Türkiye'nin asker sorunu
***
Şu başörtüsü ile asker ilişkilerinin komik serencamına bir bakın. Gülünç diyeceğim ama gülünç filan değil. Bozulmanın, manevi dayanaklarını kaybetmenin getirdiği bir tablo var ortada. Ülkenin kadınlarının yüzde 70'i başörtüsü takıyor. Sen bu kadınların çocuklarını askere alıyorsun. Devlet onlardan vergi alıyor. O kadınların verdiği vergilerle maaşını alıp ülke standartlarının üzerinde bir hayat yaşıyorsun. Sonra da o başörtülü kadına vebalı muamelesi yapıyorsun. Orduevlerine almıyorsun, yemin törenlerine sokmuyorsun. İllerde yapılan 29 Ekim resepsiyonlarında başörtüsü krizleri çıkartıyorsun ve ayrılık görüntüsü yaratıyorsun. Bu meseleyi o derece ideolojik bir taassuba dönüştürüyorsun ki, başkomutanın eşinin elini sıkmaktan bile imtina ediyorsun. Bunun adı milletten kopuş ve çürümedir başka hiçbir şey değil.
***
İşte son yaşanan 29 Ekim resepsiyonu rezaleti. Cumhuriyetimizin 87. kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı bir resepsiyon veriyor. Kim Cumhurbaşkanı? Ülkenin birliğini temsil eden kişi. Ordularımızın başkomutanı. Devletin en üst makamı. Ve devlet geleneğimizde kuruluş resepsiyonları Çankaya Köşkü'nde verilir. Fakat ne görelim, asker katılmıyor. 29 Ekim mesajlarında milli birlikten söz ediyorlar ama davranışlarıyla devleti dünya aleme karşı bölünmüş gösteriyorlar. Kendileri alternatif bir resepsiyon düzenliyorlar. Niye? Çünkü kendilerini "paralel bir devlet" gibi görüyorlar. Devletin içindeki ikinci devlet; belki asıl devlet. Bu ne adına yapılırsa yapılsın, bunun adı başkomutana itaatsizliktir. Ağır bir disiplinsizliktir bu. Yapılan eylem açık bir suçtur. Daha ötesi de söylenebilir ama bir faydası yok.
Bu ülkeye, bu ülkenin değerlerine ruhuyla ve kanıyla bağlı biri olarak şu gerçeği açıkça belirtmeyi bir vatanseverlik görevi sayıyorum: Bu yeniçerileşmiş ve çürümüş yapıyı tasfiye edip yerine 21. yüzyıl Türklüğünün modern ve güçlü ordusunu yeniden kurmadığımız sürece, milli hedeflerimizin hiçbirine emin adımlarla ilerleyemeyiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.