Mehmet Demirci

Memleketten ve dosttan haber

"Süleymaniye Camisi'nin karşısındaki duvar dibine dizilen falcılar vardı. Gelip geçen her sınıf halktan kendilerine başvuranların falına bakarlar, onlara ümit ve teselli verirlerdi.
Bir gün belediye çavuşları bu falcıları kaldırıyordu. Anadolu'nun sevgili evlatlarından bir nefer (asker), orada duran arkadaşlarının yanından ayrılarak çavuşun yanına gitti. Falcılara ilişmemesini rica etti. Muhatabı hayret ediyordu:
- Sizi burada aldatıyor, paranızı alıyor, diyordu.
- Ziyanı yok hemşerim, dedi, paramızı alsın. Bize memleketten haber veriyor ya!..
*
Hikayeyi arkadaşım Yahya Turan'dan dinledim. Sonra araştırdım, Hüseyin Cahit Yalçın'ın Hayat-ı Hakikiyye Sahneleri adlı kitabında (İstanbul, 1909) geçiyormuş. Buna göre olay 1900'lü yılların başına ait olmalı.
MEMLEKET HİKAYELERİ
O günlerde şimdiki gibi telefon yoktu ve başka haberleşme imkanları son derece kısıtlıydı. Uzaklardan gelmiş askercikler, gerçek olmasa da falcının klişeleşmiş sözleriyle teselli buluyordu.
Ne güzel hikayelerimiz vardır.
Ömer Seyfettin hikayeleri milli ve hamasi duyguları güçlendirmek için ilaç gibidir.
Vatan sevgisini pekiştiren; duygu, şefkat ve merhamet yüklü hikayeler için akla gelecek isimlerden biri Refik Halit Karay'dır. Onun Gurbet Hikayeleri adlı kitabı meşhurdur.
Mesela bu eserdeki "Gözyaşı" hikayesinde Balkan göçleri sırasında, ağır yolculuk şartlarında çocuklarını kaybeden bir annenin başından geçenler anlatılır.
"Eskici" başlıklı hikayede ise 5 yaşında öksüz ve yetim kalan Hasan'ın Filistin'deki halasının yanına gönderilişi ve orada yaşadığı acıklı ve duygulu anları dile getirilir. Temel konu "memleket özlemi"dir. Bu arada yalnızlık, kimsesizlik ve anadille konuşmanın değeri de anlatılmıştır.
Bu iki hikayeyi, insanın gözleri dolmadan okuması mümkün değildir.
CANIMI VERİRDİM
Falcı hikayesi bana başka bir konuyu hatırlattı. Mevlana Celaleddin'in hayatında Şems-i Tebrizi'nin önemli yeri vardır. O adeta yanmaya, parlamaya hazır bir durumda iken Şems gelip onu tutuşturan bir kıvılcım vazifesi gördü. Ondaki ilahi aşk duygusunu aktif hale getirdi. Etkisi günümüze kadar gelen Hz. Mevlana kimliği böylece ortaya çıktı.
Çeşitli sebeplerle Şems Konya'yı terk etmek durumunda kaldı. Sonunda tamamen kayboldu. Bu hadise karşısında Mevlana deli divaneye döndü. Çok üzüntülü günler yaşadı.
Şems'le ilgili her habere ilgi duyar oldu. Mevlevi kaynakları şunu anlatır:
Bir gün birisi çıka geldi, Hz. Mevlana'ya Şems'i gördüğünü söyledi.
Mevlana heyecanlandı, hemen sarığını cübbesini çıkarıp adama verdi.
Yanındakiler Mevlana'ya adamın yalan söylediğini, sırf bahşiş almak için böyle davrandığını hatırlattılar.
Mevlana, "Biliyorum" dedi, "Ona verdiklerim yalan haberi içindir. Eğer doğru söylemiş olsaydı canımı verirdim."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.