• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Erkek erkeğin kurduymuş!

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27.04.2015, 00:00
Gazetelerde bir haber: Yakışıklı erkekler, erkek patronlar tarafından tehdit olarak algılandıkları için tercih edilmiyorlarmış. Yani erkek patronların iş başvurusundaki tercihleri çirkin erkekler oluyormuş.
Gel de 'erkek erkeğin kurdudur' deme! Tersi söz konusu olsaydı, yani 'kadın patronların iş başvurusunda güzel kadınları kendilerine rakip olarak gördükleri için, çirkin kadınları seçiyorlar', 'kadın kadının kurdudur!' denir ve kadınların kıskançlığından dem vurulurdu.
Demek ki bu tür konular cinsiyetle alakalı değil, insana dair konular. Yani bu böyle davranan kadın ve erkekler olduğu gibi, işe alımda dış görünümden çok performansa önem veren kadın ve erkekler de var.
Sadece kadınlar birbirlerinin kuyularını kazmaya meraklı değil. Rekabet her yerde var ve erkekler de birbirleriyle ve karşı cinsle rekabet ediyor, kadınlar da. Sadece dozları farklı.

ARIZA YARIŞMACI
Yarışma programlarında izliyoruz zaten. Ya da dizilerde. Ya da tartışma programlarına çıkan siyasetçi veya akademisyenlerde. Herkesin tarzı, üslubu farklı. Biz de kendimize uygun olanları seçiyoruz.
Ama genel olarak seçimimiz kavgadan yana. Yani kavgacıları, bağırıp çağıranları, sorun çıkaranları, kendilerini herkesten üstün görenleri, entrika yapanları vs. daha çok seviyoruz.
O yüzden sessiz yarışmacılar eleniyor. Örneğin geçtiğimiz sezon 'İşte Benim Stilim' yarışmacılarından Nazlı Sultan'ı ele alalım. Güzeldi, şıktı, bir tarzı vardı, giydiğini kendine yakıştırıyordu, yarışmaya en uygun adaylardan biriydi, kazanması gerekirdi ama sessizdi. Etliye sütlüye karışmıyordu, kavgalarda yer almıyordu, kimseye çemkirmiyordu. O yüzden elendi. Elediler kızı.
En fazla ses çıkaranlar, hem de en seviyesiz şekilde kavga edenler, en incir çekirdeğini doldurmayacak konulardan tartışma çıkaranlar finale kaldı.

TURABİ VE ANIL
Surviour'da durum farklı mı sanıyorsunuz. Orada da Turabi gibi sadece kendinin doğru ve haklı olduğuna inanan bir karakter var. O yapınca normal, başkası yapınca anormal gibi davranan biri. "Bizi yazanı düşman görürüz" diyebiliyor ama kendisinin yazdıkları ismin kendisini her şeye rağmen sevmesi gerektiğine inanıyor. Onların da "benim ismimi yazan düşmanımdır" mantığını yürütmesine izin vermiyor. Her hareketi, her davranışı "Nasıl kötü olunur?" konusunda örnek teşkil edecek şekilde ama gelin görün ki seyirciler onu seviyor. İlk üçe giriyor mutlaka. Bazen birinci, bazen ikinci oluyor.
"Seyirci oyu/halkın seçimi" konusu gerçekten önemli bir konu. Üniversitelerimiz, sosyal bilimcilerimiz bu konuları ele almalı. Bizler birini sevdik mi tam seviyor ve ona sonsuz kredi veriyoruz. Ne kadar yanlış yaparsa yapsın, onu yine de bağrımıza basıyoruz. Tabii bunlar genelde erkekler oluyor -o da ayrı bir konu- ne yaparsa yapsın sevmeye devam ediyoruz. Örneğin Anıl. Adam bir aydır yatıyor, hiçbir oyuna katılmıyor ama her hafta birinci seçiliyor. Üstelik takımındakiler hakkında ileri geri konuşuyor. Tamam, ayağının kırılması kendi isteğiyle olmadı ama sürekli onun birinci seçilmesi, haftalardır yarışanların emeğine saygısızlık değil mi? Herkes ayağını kırıp otursun o zaman. Var mı böyle haksızlık?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA