Seda Kaya Güler

Sen kimsin!

Günlük hayatta ve televizyondaki tartışmalarda en çok duyduğumuz cümlelerden biri bu: Sen kimsin! Bu soruyu sorana şunu sormak gerekiyor. Peki sen kimsin!
Sen kim oluyorsun da karşındakinin görüşünü belirtmesine, seni eleştirmesine, yorum yapmasına öfkelenerek, onu dinlemek istemiyor ve susturmaya çalışıyorsun. O veya başkaları niye senin saçmalamanı dinlesin.
Kendine saygın olsa böyle davranmazsın zaten. Kendine saygın olsa başkalarına da saygın olur ve kendini önemseme ve karşındakini küçümseme yanlışına düşmezsin zaten.
Ne var ki etrafımız "kendisinin önemli, başkasının önemsiz" olduğunu düşünen insanlarla dolu. Bir tek onlar doğru, bir tek onlar haklı. Bir tek onlar konuşabilir. Kendilerinden başka kimseyi dinlemiyorlar. Oysa iyi bir insanın önce karşısındakini dinlemesi gerekir. İster lider olsun, ister yönetici, ister çalışan, ister şu, ister bu, eğer bir kişi, karşısındaki insanı sadece gözlerinin içine bakarak sessizce dinleyebiliyorsa iyi bir dinleyicidir.
İYİ DİNLEYİCİ OLMAK
İyi bir dinleyici olmak için önce bedenen dinler duruma geçmek gerekiyor. Yani konuşan kişinin gözlerine bakmak. Büyük, küçük fark etmez, karşımızdaki küçük bir çocuk olsa bile onun gözünün içine bakmak gerekir. Özellikle bir çocukla konuşulduğunda, ya çocuğun hizasına gelecek şekilde çömelmek, oturmak veya çocuğu kendi boyumuza göre yükseltmek, dinlerken de konuşan kişinin yüzüne bakmak gerekir.
Çünkü yüze bakarak dinlemenin, gerek dinleyen gerekse konuşan tarafın üzerinde etkileri büyüktür. Dinleyen kişi, konuşan kişinin yüzüne bakarak yüz ifadesinde de söylenenlerin ötesinde mesajlar alabilir.
Mesela:
Bunun için psikolog Leyla Navaro'ya bırakalım sözü.
Konuşan kişinin yüzünün kızarması, gözlerini kaçırması, gözlerinin buğulanması, başını öne eğmesi, dudaklarının titremesi gibi ifadeler, söylenen sözlerin içeriğine zenginlik, boyut kattığı gibi sözlerin içeriği ile söylemek istenen, mesaj arasında bir çelişki olup olmadığını da açıklığa kavuşturur.
SESSİZCE DİNLEMEK
Şöyle ki: 'Ali bana vurdu, çok kızdım' derken gözlerinin içi gülen çocuğun aslında ne kadar kızdığı hakkında tereddütlerimiz oluşabilir. Veya 'Hayır, ben yapmadım!' derken gözlerini kaçıran veya yüzü kızaran kişinin sözlerini içerikte kalmayıp daha iyi dinlemeye çalışabiliriz. Veya 'Bana ne, hiç aldırmıyorum' derken gözleri buğulanan çocuğun gerçekte o olaya ne kadar aldırmadığı hakkında şüpheye düşebiliriz.
Ya da şöyle düşünün. Birine bir şey anlatma ihtiyacı duyduğumuzda "Tamam sen anlat, ben dinliyorum" diyen ama yaptığı işten gözünü ayırmayan veya yan gözle televizyonu izleyen veya etrafta neler olup bittiğine bakan birine, anlatma isteğimiz ne kadar devam eder dersiniz?
Önemli bir etken de sessizlik. Yani cevap vermeden onu dinlemek. Böylelikle konuşan kişi sorununu bir başkasına anlatırken, kendi de daha iyi düşünme fırsatı kazanır. Zaman kazanır. Ve ne demek istediğinin farkına varır. Yanlışının da. İyi bir dinleyiciye anlatılan sorunlar genellikle çözüme kendi kendine daha kolaylıkla ulaşır veya hiç değilse konuşan kişiyi bir miktar rahatlatır. Bu rahatlatma da soruna daha serin kafa ile bakabilmeyi, dolayısıyla bir yol bulmayı sağlayabilir.
Kısacası "Sen kimsin!" demeden önce karşımızdakini önemseyerek ne dediğini dinlememiz gerekir ki, o da bizi önemsesin ve saygı duysun.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.