Maça, iki veya üç dakika kala... TRT'nin spor spikeri sevgili Erdoğan Arıkan ile Hakan Ünsal, maça Rus hakem atanmasını, UEFA Hakem Komitesi Başkanı Collina'nın 'masumane!' hatası olarak yorumlarlarken, bu konuma gelmiş bir hakemin 'art niyetli' düdük çalmaya cüret edemiyeceğini dillendirdiler. Öngörüleri; ne denli masum, ne kadar da iyi niyetli...
Adamlarla savaş halindeyiz, resmen sa-vaş(!) İthalatı keserek ekonominin içine de eden bu feodal kafanın, hakemlerine emir vermeyeceği, ne malum? Memleketin bir ferdi olarak bu atamayı ben kabullenemezken, Galatasaray'ın başını çekenler, olayı nasıl içlerine sindirdiler?
Öyle ki; neredeyse ilk yarının büyük bir kısmını, maçı bırakıp, sadece hakemin verdiği-vermediği kararları süzüm süzüm süzerek, şüpheci bir yaklaşımla geçirdiğimi söylemeliyim.
Takım tertibini görünce, teknik direktör Mustafa Denizli'nin yüzde 51'i dilinden düşürmediği, özgüveninin yüksek olduğu zamanlara döndüm, bir de bu güne... Gol gereken bir karşılaşma ve hücumcusuz bir sistem sahada(!) Ya, futboluna her daim kefil olacağım Yasin Öztekin? Haftalardır kulübede pantolon eskiten o Yasin, ne oldu da, oyun alanında? Koca kırk beş boyunca Sneijder'in attığı tek şut, korkaklığın bir göstergesi değil midir? Sıcağı sıcağına sormak gerekiyor; kaybedeceğin ne var?
Pardon! Her görev verildiğinde 'afra-tafra!' yapmadan delicesine mücadeleler veren ve umulmadık zamanlarada gollere imza atan bir Bilal, bir Olcan, niye oyuna geç alınırlar? Yabancı statüsünde, olmadıkları için mi?
İki sistem, sürekli birbiriyle yarışır, beynimin karşılıklı loblarında... Biri duygusal, diğeri gerçek olanıdır. İlki, top Galatasaray'ın ayağındayken, top kazanmaya çalışır, kafaya çıkar, rakip kaleye gol atar sürekli, ama dün akşam pek başarılı olamaz! Diğeri; savunmadaki kademe hatalarına, yan toplardaki pozisyon alma yanlışlıkları sonucu Matri, Anderson ve Klose gibi futbolculardan gelen gollere isyan eder! Duygusal tarafım, Yasin'in golüne sevinir, o an hop oturur, hop kalkar... Gerçekçi tarafımsa, çok sevdiğim Mustafa Abi'min artık gideceğini, inatla fısıldar kulağıma(!)
Galiba, araftayım!!!
