Bir nikah, iki kurultay
Öte yandan muhaliflerle genel merkez arasındaki gerilim de giderek tırmanıyor. Tüzüğün bazı maddelerinin değişmesi için imza veren 362 delegeden 60'ının imzalarını çektiği iddiası kulisleri hareketlendirdi. Muhalifler ise 26 Şubat'taki kurultayda genel merkezin çoğunluğu sağlayamayacağını savunuyor. Muhalifler ayrıca bu kurultayın 15 bin kişilik salonda yapılacak olmasına da karşı çıkıyor. Buna gerekçe olarak tüzüğün maddelerinin kalabalık salonda sağlıklı olarak oylanamayacak olmasını gösteriyorlar. Parti yönetimi ise kendinden emin. CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, kurultaya delegelerin katılmamasına ihtimal vermediğini söylüyor. Matkap, hazirun defterine imza atmayana kurultay kartı verilmeyeceği iddialarını da yalanlıyor. Bunun "sahtekarlık" olacağını ifade eden Matkap, "Oraya gidecek hazirun listesi sıfır gider. Hazirun defteri kurultay salonunda herkesin gözü önünde imzalanacak. İl başkanları yavaş yavaş genel merkezden delege kartlarını almaya başladılar, kartlar il başkanlıklarında delegelere dağıtılacak" diyor. CHP'de son durum böyle.
Denktaş unutulmaz
Kıbrıs Türklerinin efsane lideri Rauf Denktaş'ın vefatının üzerinden 40 gün geçti. Hayatını Kıbrıs davasına adayan büyük devlet adamı dün Ankara'da iki güzel etkinlikle anıldı. Kocatepe Camii'ndeki Mevlid-i Şerif'in ardından "Beşparmak Dağlarında Bir Fidan'dan, Efsane Çınar'a Rauf Denktaş" konulu bir de panel düzenlendi. Denktaş'ın oğlu Serdar Denktaş'ın konuşmacılardan biri olduğu paneli AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ yönetti. AK Partili vekilin, "Bugün Kıbrıs'ta bir Türklük davası varsa, ki var. Bunu Denktaş'a borçluyuz. Her lider gibi tarih onu da yargılayacak ve objektif hükmünü mutlaka verecektir" sözleri son derece anlamlıydı.
Vefatının ardından çok şey yazıldı, çizildi ama onu en iyi anlatan konuşmalardan birini Özdağ yaptı: Tamamını burada aktarmam mümkün değil ancak bu kadarlık bir kısmı bile Denktaş'ı anlatmaya yeter: "Tarihte bazı insanların gölgesi, bazı insanların kendisi büyüktür. Denktaş kendisi gölgesinden büyük olan bir şahsiyetti. Yenilgilerinden zafer çıkartmış bir dava adamıydı. O, Türk'ün devlet kurma iradesinin 20. yüzyıldaki son temsilcisiydi. Onun siyasi mücadelesinde ümitsizlik kelimesine yer yoktu. Dünya tarihinde devamlı direnenler kazanır ve Rauf Denktaş'ta direnmiş ve kazanmıştır."
HIV virüslü kan, bir hayatı nasıl kararttı?
Aslında hepimizin bildiği fakat unuttuğu bir hikaye bu. 1996 yılında İzmir'de dünyaya gelen Y.O. prematüre servisinde Kızılay'dan verilen kanla AIDS hastalığına yakalandı. Y.O'nun ailesinin Kızılay ve Sağlık Bakanlığı'na açtığı 75 bin liralık tazminat davası 1998'de sonuçlandı. Mahkeme, Kızılay'ı yasal faizleriyle 60 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti. Sağlık Bakanlığı hakkında ise görevsizlik kararı verildi. Acılı aile bakanlığın bu işten yakasını bu kadar kolay sıyırmasına isyan etti ve soluğu AİHM'de aldı. Yıllar süren hukuk mücadelesi sonucunda AİHM, Türkiye'yi 378 bin euro tazminat ödemeye mahkum etti. Ayrıca Y.O'nun yaşadığı süre boyunca tüm tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanması kararı verildi.
Fakat burası Türkiye'ydi ve Y.O'nun daha çekecek çilesi vardı. Y.O'nun Türkiye'de bulunmayan ve bu nedenle yurtdışından getirilen ilaçları SGK'nın "ödenecek ilaçlar" listesinde yoktu. SGK bu nedenle ilaçların bedelini ödemeye yanaşmıyordu. Y.O'nun HIV virüsü nedeniyle 2 ayda bir kullanması gereken ilaçların bedeli 6 bin euro. SGK, talihsiz gencin ilaçlarını kazandığı tazminatla karşılamasını mı istiyor bilmiyorum. Ancak aile bu sorun çözülmediği takdirde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne gitme hazırlıkları yapıyor. CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, bir soru önergesiyle konuyu Meclis gündemine taşımasa Y.O'yu biz de unutacaktık. Özel, benzer durumda çok sayıda hasta olduğunu söylüyor. Şimdi Y.O. ve diğer AIDS'li kan mağdurlarının gözü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'te. Bu soruna umarım en kısa sürede kalıcı bir çözüm bulunur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.